Sessiz İsrail ve hedefleri

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, uzun zamandır en az yılda iki defa Rusya Başkanı Vladimir Putin ile istişare toplantıları geçirdiği bellidir. Netanyahu; Orta Doğu denkleminde, Rusya’nın İran’la olan ortaklığını bildiği için, Rusya’yı yanına çekme girişimlerini hep zinde tuttu. Gerçi hep ifade etmişimdir, Rusya’da hatırı sayılır ölçüde Yahudi lobisi gerçeği söz konusudur. Ve bu hat, hep Rusya ile İsrail arasındaki ilişkileri aktif tutmaktadır.

Putin; İsrail ve Yahudi lobisini kendi hareket alanı için ve Orta Doğu’daki yeni dizayn sürecinde yakınında tutmaktadır. Hatta İsrail’e ait tüm uçakların Suriye semalarında rahat uçuşlarını da, Rusya sağlamaktadır.

Lakin ayrıştıkları mesele, İran’dır. İsrail; İran’ın, Suriye üzerindeki etkisinden rahatsız! Nedeni açık. Orada arzu ettiği PKK-YPG koridorunu, İran’ın girişimlerinden uzak tutmak istemekte.

Dikkat ettiyseniz önce İran’a alan açıldı, daha sonra o alan daraltıldı. İran da o açılan alana sazan balığı misali dalıverdi.

Lakin sonraki hamleyi doğru okuyamadı.

Zaten bu gün geldiğimiz nokta, bu yanlış okumaların sonucu olarak görülmelidir.

Netanyahu yine geçenlerde Putin’le görüştü. Uzun zamandır Suriye konusu gündemde olduğundan itibaren, İsrail’in rengi ve sesi söz konusu değildir. Ne hikmetse İsrail, PKK-YPG koridoru devreye girdiğinden itibaren, açıktan kendini göstermeye başladı. “Kürdistan kurulmalıdır” beyanları buna örnektir.

Diğer taraftan, İran ile Sünni dünya arasında çatırtı dizayn etmek. Tüm bunları oluştururken, mezhep savaşına bulaşmış Orta Doğu’da PKK devletçiği kurmak, daha kolay olacaktı elbet.

Türkiye’nin sağlam durması, saldırıları ve badireleri atlatması, hem de İran gibi “dost olmak yerine ayağının altını kazmayı” tercih eden Müslüman devletlerin olmasına rağmen bunu başarması, İslam âleminin kurtuluşu niteliği taşımaya başladı.

Bir önceki yazımda ifade ettiğim konuyu bir ileriye taşıyarak, İsrail’in istihbarat servisinin “Türkiye hinterlandı olan Orta Asya ve Kafkasya’da ne işi var” sorusuna, zihinlerimizde bir yerlere oturtmak için vermiş olayım.

Bakın, İsrail bu coğrafyada iki hat üzerinde ciddi çalışmakta, seküler Kürtler ve seküler Türkler üzerinde. Seküler Kürtleri YPG-PYD hattını kullanarak dizayn etme çabasında, seküler Türkleri ise İran’ın içinde ayaklanmaya itmek istediği sosyoloji olarak kullanma peşinde.

Hal böyle olunca, en büyük engel olarak gördüğü Türkiye’nin gönül coğrafyasında bulunmak ve yerel aktörleri buna göre dizayn etme peşinde.

Amerika’daki Yahudi kökenli Amerikan STK’ları üzerinden Kafkasya’da hareket halinde oldukları iddiaları, çok yüksek.

Rusya ile Ukrayna arasındaki ihtilafın içerisinde, Almanya ve Amerika gözükmekte. Evet, onlar devlet olarak orada. Peki, Ukrayna Devleti’nin omurgasına, hangi kökenli Ukrayna vatandaşlarının geçtiğine ve Ukrayna’da kilit noktaların Yahudi lobisi tarafından nasıl dizayn edildiğine bakmamız lazım. Burada meselem kesinlikle “etnik kimlikler üzerinden siyasete bakalım” çabası değildir. Burada söylemek istediğim, “İsrail’in hangi kılıfla bu coğrafyada mevcut olduğuna” işaret etmektir.

Şimdi Suriye’de, İran’ı istemiyor İsrail. Golan tepelerinde İran istihbaratını arzu etmiyor. Rusya’ya diyor ki; “bunları bizden uzak tutar mısın?” Rusya da, “evet” diyor. Ama karşılığında bir şeyler istiyor. Putin; Amerika odaklı yaptırımlarda Yahudi lobisinin devreye girmesini istemekte. Trump’ın, İsrail dostu profilini görerek etki etmelerini arzu ediyor. CIA ve Pentagon kulislerinde, Yahudi lobisi etkisi ile Rusya karşıtı sesleri yumuşatmak istiyor haliyle. Orta Doğu kan gölünde boğuşurken, sesi hiç çıkmayan İsrail, şimdi Orta Doğu denklemini dizayn etmekte, uzun zamandır İngiltere’nin sesinin çıkmadığı gibi. Onun için yüksek seslere baktığım kadar, sessizleri de gözden kaçırmamak lazım. İsrail’in adımlarını gözardı edersek, sadece Suriye’de değil, Rusya - Kafkasya - Orta Asya hattında yapmak istediklerini gözden kaçırırız. Sonra al sana yeni sorun!