Sessizce, bir iftar sofrasýna misafir oluvermek...

Hafta içinde Çekmeköy'de bir depremzede aileye misafir olduk...

Hatay'ýn Hassa, Gürpýnar Köyü'nden Halil Tatar amca ile eþi Fatýma Tatar teyzeye ziyarete gittik. Çekmeköy Kaymakamý Resul Çelik beyefendi bize mihmandarlýk ettiler. Prof. Sevgi Kurtulmuþ hocamýz ve Sosyal Yardýmlaþma Vakfý Baþkaný Emel Korkmaz Haným ile birlikte yola çýktýk. Kaymakam beyin dediðine göre, sadece Çekmeköy'de 3000 civarýnda depremzede varmýþ. Asrýn felaketinden sonra Ýstanbul'da nüfusu artan þehirlerimizden oldu. Enkazlarýn altýndan kurtulanlar, sað kalabilenler, büyük kentlerdeki akrabalarýnýn yanýna sýðýndýlar.

Ýþte bizim gittiðimiz aile de oðullarýnýn evine sýðýnabilmiþ ve pek çok kiþiye göre çok daha þanslý kimselerdendi. Çünkü Kaymakam beyin anlattýðýna göre, bazý evlere üç aile birden misafir olmuþ, zorunluluk karþýsýnda, on- on beþ kiþilik evler ortaya çýkmýþ. Hepsine destek oluyorlarmýþ, icabýnda kira desteðine kadar depremzedelerimizin yanýndalar.

Gelin Meryem Haným o kadar güler yüzlüydü ki ve ilkokul 1'e giden torunlarý Aziz, onlara göz aydýnlýðý olmuþ. Oðullarý gece çalýþtýðý için, dede ile nenenin geliþi, ailede bir Ramazan sevincine de yol açmýþ çok belli. Meryem gelin, 'Evimizin içi doldu' diyor... Allah büyüklerimizi en güzel nimetler olarak, baþýmýzdan eksik etmesin.

Düþünüyorum da, Hatay ne güzel ve ne eþsiz bir yerdi. Kýrýkhan ise, adeta Beyazýt-ý Bestami Hazretlerinin nurunun parladýðý güzel bir ilçemizdi. Bölge halkýnca 'Hz. Tayfur' olarak zikredilen tasavvuf ulusu Beyazýt-ý Bestami'nin türbesi, þirin bir tepededir. Ýlkbaharda yemyeþil bir ovaya bakar, çiçeklenmiþ aðaçlarýyla, insanýn içine sonsuzluk hissi verirdi... Zühdün ve takvanýn sembolü olan bu büyük zat, ziyaretçilerle dolup taþardý. Edep, takva ve nefs ile mücadelesi aþamalarýyla onun yolu, zorlu ve fakat mesafe aldýrýcý, rýza-i ilahiye yakýnlaþtýrýcý bir manevi yoldu... Sözleri, sufi yolunun aynasý olmuþtu:

'On iki yýl nefsimin demircisi oldum, onu riyâzat körüðüne koyup mücâhede ateþiyle kýzarttým. Kýnama örsüne koyup melâmet ve mahviyet çekiciyle dövdüm. Sonra beþ yýl nefsimin aynasý oldum. Yani onu murakabeye aldým. Türlü türlü ibadet ve tâat ile bu aynayý cilâladým. Sonra bir yýl ibret gözüyle baktým ve ruhumda, gururdan, ibadetlerime güvenmekten ve amelimi beðenmekten meydana gelen büyük bir iptilânýn mevcut olduðunu gördüm. Bu musibeti kesip atmak için beþ yýl daha gayret ettim ve nihâyet imaným kemâle erdi, Ýslâm'ýn o ruhani lezzetine yeniden nâil oldum...'

"Her hastalýðý tedavi edip iyileþtirdim ancak nefsimi tedavi kadar zor bir þey görmedim. Hâlbuki bana nefsimden daha deðersiz ve kolay gelen bir þey yoktu."

Ýþte Sevgi Hocamýzla birlikte bu akþam, Kýrýkhan'dan, enkaz altýndan çýkýp da Ýstanbul'a misafir olmuþ bu depremzede ailede, tüm bu manevi hatýralarý da sanki ziyaret ediyormuþ gibiydik. Çünkü Hatay; Habib-i Neccar'ýn, Beyazýt-ý Bestami'lerin, Ashab-ý Kehf'lerin, havarilerin, azizlerin, þühedanýn ayak izleriyle müþerref bir diyardý. Müminlerin muhterem hatýralarýyla doluydu.

Fatýma teyzemiz evleri yýkýlýnca, üst kattan düþmüþ, omuzu ve kolu aðýr darbe almýþ, halen kolu askýdaydý. Bize keçilerinden, zeytin aðaçlarýndan, nar bahçelerinden söz ediyor. Vefat eden komþu ve akrabalarýndan söz ederken gözleri yeniden yaþarýyor. Halil Tatar amcamýz köyüne geri dönmek istiyor. Buralarda nefes alamýyoruz diyor. Ýnsanoðlu için köyü, evi, vataný ne kadar deðerli oluyor...

Çok asil insanlar, yürekleri sekinet yüklü, kaderi, rýzayý bildikleri gibi, hayatý yeniden onarmayý da biliyorlar, kuþkusuz bu iman gücü. Halil Amca kolu kýrýk eþinin aðzýna ekmek veriyor, çorbasýný içmesine yardýmcý oluyor, ben olmazsam o yiyemez þimdi mahcup olur diyor, kuþ gibi yedirmeye çalýþýyor eþini. Ýkisi de ak saçlý ama belli ki birbirlerini sevmiþ, hiç incitmemiþ bir çift onlar. Sevgi Hocamýz, bu iki ihtiyarý dikkate dinliyor, ihtiyaçlarýnýn olup olmadýðýný soruyor, köylerinin yeni yerleþim çalýþmalarýyla ilgili bilgiler aktarýyor. Ýnsanlara dokunmak, sarýlmak, ellerini tutmak, onlarý dinlemek hasbihal etmek ne kadar önemli...

Kaymakam Bey, genelde depremzedelerin geri dönüþ taleplerinin olduðunu ama önemli bir kýsmýnýn Ýstanbul'da kalabileceðini zikrediyor. Ýlk zamanlarda yardýmlar, baðýþlar çokmuþ ama zamanla bir yavaþlama olmuþ. Tüm depremzedelerimizle irtibattayýz ve ihtiyaçlarýný karþýlamaya çalýþýyoruz diyor... O böyle konuþurken, herkes onu pür dikkat dinliyor, boþa dememiþler 'Ya devlet baþa, ya kuzgun leþe' diye... Allah devletimizi baþýmýzdan eksik etmesin. Ýnþallah yaralarýmýzý el birliði saracaðýz diye ayrýlýyoruz bu güzel evden...