Ýnsan, canlýlar içinde öleceðini bilen tek canlý.
Peki insaný çýkardýðýmýzda geri kalan hiçbir canlý öleceðini bilmiyor ise sadece insanýn hiç ölmeyecekmiþ gibi yaþýyor olmasýný nasýl açýklayabiliriz?
Hadi bugün bir oyun oynayalým. Bugünü hayatýmýzýn son günü gibi planlayalým, öyle düþünelim, var mýsýnýz?
Bugün, 13 Kasým 2015 Cuma günü, bugünü hayatýmýzýn son günü sayalým. Cesaretiniz var mý bunu düþünmeye?
Yazýnýn bundan sonrasýný gerçekten de hayatýmýn son gününü yaþýyormuþ gibi hissederek yazmaya çalýþacaðým. Bir ölümlünün ölüme gidiþini, bir fâninin son gününü günlük tutar gibi anlatmayý deneyeceðim.
Buyrunuz;
***
Bugün hayatýmýn son günü.
Günaydýn!
Bugüne tuhaf bir gülümseme ile uyandým.
Dün sabah da ayný yatakta, ayný þekilde uyanmýþtým ama bir ton derdim vardý, düþünecek bir sürü mevzu. Nereye gitti onlar? Dün hani, beni delirtecek kadar önemlilerdi, nereye kayboldular? Ödemeler, yarým kalan iþler, yetiþtirilmesi gereken projeler.
Ölüm aklýmda sanki bir pinpon topu, bir o duvara bir bu duvara vuruyor. Tam unuttum diyorum, bir diðer duvara çarpýveriyor.
Uzun zaman sonra ilk defa pencerenin kenarýna gittim, perdeyi çekip güneþe baktým. Gökyüzüne baktým uzunca. Ne kadar büyükmüþ gökyüzü, ne kadar da güzelmiþ? Sadece hava kapalý mý, açýk mý diye bakmaktan, ona göre trafik tahmini yapmaktan baþka bakmýyordum ki…
Mutfaða gittim, bir bardak su doldurdum, büyükçe bir bardak.
Tam içecektim, þöyle biraz yukarý kaldýrýp suyu seyretmeye baþladým.
Allah’ým, ne büyük mucizeymiþ bu su böyle? Renksiz, kokusuz bir sývý. Ýçtikçe gençleþiyor, içtikçe temizleniyorsun, dahasý içmeden yapamýyorsun. Yemek yemeden yaþayabiliyorsun ama suyu içmeden yaþayamýyorsun. Üstelik biri yanýcý, biri yakýcý iki element birleþince çýkýyor ortaya. Ortaya çýkan ise ferahlatýcý, yangýný bile söndürmeye yarayan bir mucize.
Alelacele kafama diktiðim su meðer ne lezzetliymiþ.
Annemi görüyorum sonra, o bilmiyor son günüm olduðunu.
Ama tuhaf, sanki ilk defa, sanki son defa sarýlýyormuþ gibi sarýlýyor bana. Oysa ben ona, o bana sarýlýrken “Off tamam anne, hadi acelem var, sanki ilk defa görüyorsun” diyordum, ne aptalmýþým. Anneme bu defa koklaya koklaya sarýlýyorum. Yüzündeki kýrýþýklýklarý fark ediyorum inceden. Annemin yaþlanmýþlýðýný bile fark edememiþim, yazýk. “Seni seviyorum anne” diyorum, þaþýrýyor. “Seni çok seviyorum” diyorum, iyice þaþýrýyor. “Anne biliyor musun, seni ben çok seviyorum” diyorum, sarýlýyor “Deli oðlan ne oldu sana böyle” diye.
Babam erkenden çýkmýþ, ona kýzmak için hep bir þekilde bahaneler bulabildiðimi fark ettim. Mesela “Hep hakkýný yediriyorsun, iyi niyetinden dolayý kullanýyorlar seni” diyordum, þimdi düþünüyorum da, hak yiyen, iyi niyet kullanan birinin oðlu olmanýn utancýný bana yaþatmadýðý için hiç teþekkür etmemiþtim.Ýyi ki hak yememiþ de yedirmiþ. Onun oðlu olmaktan hiç utanmamýþ olduðumu ne acý ki ilk kez bugün fark ettim. “Baba, sana da teþekkür ederim” diyorum içimden. Çünkü babama sevgimi hep içimden söylerim.
Sokaða çýkýyorum. Mahalledeki çocuklarýn neþesini fark ediyorum. Çýðlýklarýndan rahatsýz olduðum çocuklara bugün ilk defa dikkatli baktým. Nasýl da ýþýl ýþýlmýþ gözleri. Onlarýn baþýný okþayýp yanaklarýný sýkmak varken, niye hep söylenmiþim? Ah bu ben... Neler etmiþim…
Her gün koþtur koþtur geçtiðim yollardan bugün her adýmýn tadýný çýkararak geçtim. Ekmek fýrýnýnýn önünde mis gibi bir koku durdurdu beni. Gözlerimi kapattým, çocukluðuma gittim. Çocukken ekmek almaya hep beni gönderirlerdi. Ben de gelirken ekmeðin baþýný büyük bir keyifle yerdim. Babam “Farenin biri kemirmiþ bu ekmeði yolda” derdi gülerek, annem de kýzardý hafiften. Gazeteye sarýlý taze ekmeði sýmsýký tutup, ucundan bir parça koparmayý özlediðimi fark ettim. Neydi ki þuncacýk bir keyfi yaþamama engel? Bilemedim.
Telefonu aldým elime, kiþiler listesini kurcalamaya baþladým. Sahi bunun adý fihrist deðil miydi? Ne vakit “Kiþiler” listesi oldu? Neyse, “Vakit az, gereksiz þey düþünme” deyiverip kendime kýzdým. Aslýnda her zaman vakit sýnýrlýydý, her zaman akýyordu ömür. O zamanlarda hiçbir þey için “Vaktin sýnýrlý, gereksiz þeylere vakit harcama, boþ þeylerle kendini, kalbini, aklýný doldurma” dememiþtim. Bugün ile ne farký vardý o günlerin? Hiç… Sadece o günlerde ne zaman öleceðimi bilmiyordum, bugün biliyorum. O günlerde de bir gün 24 saatti, bir saat 60 dakika, bir dakika 60 saniye. Þimdi de öyle. Keþke her günümü böyle geçirseydim, ah kafam..!
Her neyse, eski dostlarý görüyorum “fihristte”. Her biriyle “Mutlaka görüþelim” demiþiz en kýsa zamanda. Ama o en kýsa zaman hep uzamýþ. Hep kalabalýklarda karþýlaþmýþýz, ya bir düðünde ya da yolun ortasýnda. “Arayý açmayalým” demiþiz, ara hep açýlmýþ. Þimdi düþünüyorum da, neyi beklemiþiz ki? Neyin olmasýný yani? Ölüm mü? Al sana ölüm, þimdi benim cenazeme gelirler, orada buluþuruz…
Arýyorum sonra en eski dostlarýmdan birini.
- “Abi acil miydi? Bir toplantýdayým seni sonra arayayým mý?”
diye soruyor. Susuyorum, düþünüyorum; Bilmiyorum ki acil mi, deðil mi? Yani aslýnda benim için acil, ama senin için pek deðil. Ya da sonra arayacaksýn ya hani, aradýðýnda ben orada olacak mýyým, bilmiyorum.
- Yok, acil deðil, sonra görüþürüz inþallah.
Diyorum.
A-ha! Ýþte buldum, yýllarca aðýz alýþkanlýðý söylediðim bu inþallah, aslýnda bu demekmiþ. Yani þimdi yaþadýðým “Acaba aradýðýnda ben yaþýyor olacak mýyým?” tedirginliði var ya, iþte tam ona karþýlýkmýþ. Vay be, öylesine serpiþtiriyorduk cümleler arasýna. Ne müthiþ, ne mucizevi bir kelimeymiþ oysa.
Bu arada vakit geçiyor, saat yaklaþýyor. Dua ediyorum içten içten yavaþ geçsin diye zaman.
“Akþam olsa da eve gitsek” dediðim dünü hatýrlýyorum, evvelsi günü, bir evvelsini.
Sürekli bir sonraki aþamayý bekleyerek yaþamýþým. Sabahlarý akþam olsa, akþamlarý sabah olsa, yazlarý okul baþlasa, kýþýn tatil gelse, pazartesi cuma olsa, pazar hafta baþlasa diye diye bak sonuna geldik yolun.
“Þimdiki aklým olsa” diyorum, sonra bir yutkunuyorum, “Yok, deme, sanki o zaman var olan aklýný kullandýn da bir de þimdikini mi istiyorsun?”
Kýzgýným sanki kendime, hafiften, içten içe.
Vakit geçiyor,
Gündüz vakti pazarda buz satan adam gibiyim þimdi.
Sermayem zamanýmmýþ aslýnda,
Ve eriyormuþ güneþin altýnda.
***
Sevgili okuyucu.
Görüyorsun, ömrünün son gününü yaþayan adam nasýl da çaresiz, nasýl piþman.
Sen ise yeni bir güne baþlýyorsun, eðer Allah ömür verdiyse baþka günlerin de olacak. Belki de bugün senin de son günün.
Peki þimdi,
Sen bugünü nasýl geçireceksin?
(Not: Bu yazýyý paylaþýn, tüm sosyal aðlarýnýzda paylaþýn. Belki bir kiþi, hayatýnýn anlamýný bulamamýþ, boþ uðraþlarla vaktini geçiren, günlerini harcayan bir arkadaþýnýzýn hayatýný birlikte deðiþtirebiliriz.)
(Not2: Yazýyý paylaþýrken Star.com.tr’deki linkiyle birlikte paylaþýnýz.)