Size bu mektubu Ýstanbul’dan yazýyorum. Sizinle meslektaþýz, ben de hukukçuyum efendim. Meslekte bizden evvel olan büyüklerimize; ‘Üstad’ deriz. Müsaadenizle ben de size Üstad demek isterim.
Üstad, düþüncenin, sadece hukukun ve siyasetin konusu olduðunu sanmýyorum. Düþünce, ontolojik olarak insanlýðýmýzýn özetidir ve deðeridir. Duydum ki Mýsýr’da düþünce, yani insanlýk suç olmuþ! Deðerli Üstad, öðrendiðime göre, düþünce hürriyeti baðlamýnda baþýnýz dertteymiþ Mýsýr’da. Allah bir an evvel hürriyete kavuþmanýzý nasip etsin... Siz Mýsýr’ýn siyasi ve hukuk aktörü olmanýn yaný sýra, kültürel ve medeni bir deðerisiniz.
Üstad, sizin fotoðrafýnýzý gösterdiler bana. Yüzünüzdeki tatlý tebessümle, sevimli bir büyükanneyi andýrýyor fotoðrafýnýz. Zaten torunlarýnýz da varmýþ. Böylesine güzel gülümseyen sevimli bir büyükanneyi niçin zindana atarlar? Herhalde düþünceleriniz, zalimleri ürküttü. Öyle ya, alnýnýzdaki dik duruþ, Müslüman hanýmlara has onurlu ve haysiyetli bir sima olarak, o kadar belirgin ki bu fotoðrafta. Sevgili Üstad, ben de size kendi fotoðrafýmý yollayacaðým. Ýnþallah ben de bir gün büyükanne olurum. Her þey yoluna girdiðinde, yani düþünceler suç olmaktan çýkýp, insana hak ettiði saygý ve onur, yaþam içinde verildiðinde, inþallah buluþuruz. Ýnþallah sizi Ýstanbul’a davet ederim.
Deðerli Üstad, öðrendiðime göre bir insan haklarý savunucusu ve aktivistiymiþsiniz. Mýsýr Ulusal Ýnsan Haklarý Konseyi üyesi olduðunuzu da öðrendim. Tüm bu çerçeveden, sizin siyasi bir tutukluluk yaþadýðýnýz ortada. Siz ve diðer kadýn tutuklularýn durumu, Türkiye’deki siyasetçi kadýnlara ve hukuk kuruluþlarýna da anlatýlmýþ. Bu akþam Ýstanbul’da sizler için bir yürüyüþ yapacaklar arkadaþlarýmýz. Herkes el fenerlerini açarak, adaleti arayacak...
“Adalet nerede?” Öyle zannediyorum ki, dünyanýn en anlamý çýðlýðýdýr. Siz þimdi bu fýrtýnanýn en koyu estiði yerdesiniz. Allah yardýmcýnýz olsun, adalet en kýsa zamanda bir sabah güneþi gibi tuluð ederek, sizi yeryüzüne çýkartabilsin. Muhterem efendim, saðlýðýnýzýn pek de iyi olmadýðýný okudum. Hatta hayati tehlike arz eden bir seviyedeymiþ durumunuz. Keþke, saðlýðýnýzýn iyi olduðuna dair bir teminat, resmi bir bilgi verilse de, gönüller rahat olsa...
Fakat Mýsýr’da neler oluyor öyle? Afrika’nýn güzel kýzý Nil Nehri’nin kýyýlarýnda hangi felaket rüzgarlarý esiyor. Dün 17 yaþýndaki bir çocuðun asýlmaya götürülmezden evvel annesiyle son kez sarýlýþýný gördüm. O anneyle birlikte yandýk tutuþtuk burada... Zavallý kadýn aðlamaktan kýsýlmýþ sesiyle, yargýçlara yalvarýyordu. Sonra yavrusuyla sarýldýðý o bir kaç dakikada keþke dünya dursa da hiç ayrýlmasalar diyordu insanýn yüreði...
Fakat Mýsýr’da neler oluyor öyle? Firavunlar uykularýndan mý uyandý yoksa... Onlarýn karanlýk gölgeleri, güzelim Mýsýr’ýn gecesi mi oldu yine?
Deðerli Üstad, bendeniz sizleri asrýmýzýn Hazreti Asiye’leri gibi görüyorum. Musa’larý yok etmeye azimli o öfkeli güce karþý, saðlam birer kalkan gibi duran Hazreti Asiye’nin çaðýmýzdaki sembollerisiniz... Allah sizlere güç, sabýr ve muvaffakýyetler versin.
Fakat Mýsýr’da neler oluyor öyle? Biz Mýsýr’ý güzel sesinden biliriz. Ümmü Gülsüm’ün okuduðu ‘Ente Ömri’sinden... Abdussamed’in kýraat ettiði ‘Kul huvallahu ehad’inden. Mýsýr’ýn seslerini kim kýstý? Mýsýr niçin bir hýçkýrýða dönüþtü... Niçin çocuklarý yutan karanlýk zindanlarýnýn homurtusundan baþka bir ses iþitilmez oldu...
Ah, deðerli Üstad, onurlu sesinizi, kalbimizde taþýyoruz...