Sevgiyle merdiven boyayan kızın ODTÜ’de ne işi var?

Böyle söylemişti... “Ergenekon” örgütünün “hukuk işleri sorumlusu”ymuş gibi yazılar yazıp ortada “örgüt-mörgüt, darbe-marbe” olmadığına bizleri inandırmaya çalışan köşe yazarı arkadaşımız... “Biz merdivenleri sevgiyle boyuyoruz Kekeç efendi, sen bunu anlamasın...” demişti.

Doğru, anlamam...

Merdiven “sevgiyle” nasıl boyanır, bilmem.

Boyama işi niçin siyasal bir eylem yahut ideolojik karşı koyuş sayılmalıdır, aklım ermez.

Hiç merdiven boyamadım...

Merdiven boyamayı ve oradan “sevgi mesajları” göndermeyi düşünmedim.

Ben evimin duvarını boyamaktan acizim yahu, ne mesajı!

Sadece şunu sordum: “Baktım çirkin duruyor, aldım elime fırçayı başladım boyamaya var mı hemşerim? Kimden izin aldın? Gezi Parkı’na ne yapılacağı konuşulduğunda ‘bize sordun mu?’diye ortalığı yakıp yıkmayı biliyorsun da, neden kamunun görüşünü almıyorsun? Ben de elime fırçayı alıp Anıtkabir’in merdivenlerini gökkuşağı renklerine boyasam olur mu? İstiklal Caddesi’ndeki kaldırımları çingenepembesine, Harbiye’yi patlıcan moruna, kutsal Atatürk Kültür Merkezi’ni fıstıkî yeşile, Hilton Oteli’nin önündeki alanı bordo maviye belesem hoşuna gider mi?

Böyle yazdım...

Tonla da küfür işittim.

Hâlâ işitiyorum.

Sanki Anıtkabir’in merdivenleri kutsal...

Sanki, kısasa kısas uyarınca, “alın elinize fırçayı, dalın Anıtkabir’e” demişim gibi...

Sanki bu çocukça işi “siyasal bir eylem” olarak öneriyormuşum gibi...

Bilakis, böyle bir şeyin olamayacağını söylüyorum...

Ben nasıl ki elimde fırça, kamusal bir mekân olan Anıtkabir’e dalamazsam, sen de Cihangir steplerine yahut Kadıköy’ün kuytu köşelerine dalamazsın.

İzin alacaksın...

Çağdaşlıkta “örnek” gösterdiğin Batı ülkelerinde izinsiz evinin cephesini bile boyayamazsın.

Olur olmaz yere iskele kuramazsın...

Kafana göre “renk seçimi” yapamazsın...

Meramım buydu.

Bunu yazdım diye hem tonla küfür işittim, hem de Ergenekon örgütü savunucusu arkadaşın “Biz merdivenleri sevgiyle boyuyoruz, sen anlamazsın...” çıkışıyla karşılaştım.

Dün bir fotoğraf düştü ajanslara.

İlginç ve öğretici, nasıl derler, “meseleyi özetleyen” bir fotoğraf.

Sevgiyle merdiven boyayan ekipten biri (bir genç kız), “şanlı ODTÜ direnişinde” objektiflere yakalanmış.

Pardon, iki fotoğraf...

Birinci fotoğrafta hanım kızımızın elinde boya tüpü var... Eylem halinde basamaklara tünemiş, boya püskürterek, birtakım acaip garaip şekiller çiziyor. Hemen yanında boyalama ekibi harıl harıl çalışıyor. Yerde de, üzerinde “Gezi Parkı direnişi” yazan bir pankart var.

İkinci fotoğrafta hanım kızımız ODTÜ’de...

Ne zaman intikal etti?

Nasıl intikal etti?

Bilemiyoruz...

Bu kez elinde pankart, başörtülü öğrencileri kampustan kovmaya çalışıyor.

Kovuyor da...

Rezalet görüntüleri hepiniz televizyondan ve internetten izlediniz...

Bunun üzerine yorum yapılmaz. “Öteki”ne tahammülsüzlük ve bunun ortaya çıkardığı “şiddet...” Adlı adınca “faşizm...” Neresini yorumlayacaksın? En iyisi “Kemalist vicdanlara” havale edelim!

Sevgiyle merdiven boyayan kızı görünce, uyarılarımda ne kadar haklı olduğum ortaya çıktı.

Demiştim ki, “Gezi devriminizi Perinçek’e kaptırdınız. Dikkat edin, merdiven eyleminizi de çalmasın!”

Öyle oldu...

Merdiven eylemini de Perinçek’e kaptırdılar...