‘Sevim koþ, AB bize yaklaþýyor’

Bir süredir“AB’ye yönelmemiz lazým” baþlýklý yorumlar hayli popüler. 

ABD’nin hem AB’yi hem de AB’nin Türkiye, Rusya ve Ýran’la iliþkilerinden doðan çýkarlarýný hedef aldýðý için bu ülkeleri birbirine yaklaþtýrdý. 

Bu iyi bir þey. 

Benim ‘sýð’ bulduðum, “AB çýpasýna sarýlmak lazým” veya “AB’den uzaklaþmamak lazým” baþlýklý ‘ezberlenmiþ kliþeleri’ sakýz ederek, o eski ‘yamanma’ politikalarýna övgü düzülmesi. 

30 yýldýr AB süreci, ABD-NATO iliþkileri de dahil Türkiye’nin iç ve dýþ politikalarýný yakýndan izlemek zorunda olduðum bir mesleðin içindeyim. 

Bu yüzden, bir zamanlarýn sevilen TV dizisi Bizimkiler’in ‘Cemil’inin (Uðurtan Sayýner) ‘Sevim koþ…’ repliðindeki gibi; ‘Aman AB bize yaklaþtý, koþalým’ heyecanýna mesafeliyim. 

Zira “Türkiye AB’den uzaklaþtý” ifadesi durumu izah etmiyor. 

Belki “Türkiye ile AB arasýndaki mesafe açýldý” denilebilir. 

Zira bu tek taraflý deðil. 

AB; Türkiye’nin ‘sorunlarýnýn çözümüne katkýda bulunmayý’ deðil, sorunlarýný ‘üyelik sürecini engellemek için bahane olarak kullanmayý’ tercih etti. 

40 yýl önce ‘Türkiye ekonomik olarak hazýr deðil’ diyorlardý; 

Sonra 12 Eylül darbesi gerekçe oldu; 

Ardýndan PKK terörüyle mücadele; 

Yakýn zamanda OHAL; 

Þimdi ‘FETÖ tutuklamalarý’… 

Gerekçe kalmadýðýnda, ‘joker’ kullanýldý: ‘Türkiye zaten Avrupalý deðil!’

Ya da Türkiye ‘baþka iliþkiler kurmasýn’ diye ‘imtiyazlý ortaklýk verelim’… 

Þimdi Fransa Cumhurbaþkaný Emmanuel Macron’un, ‘Türkiye ile farklý bir ittifak’ önerisiyle yeniden baþa döndük! 

Türkiye ise ‘herþeye raðmen’ AB’ye tam üyeliði ‘stratejik hedef’ olarak hep korudu. 

AB sürecinde yaptýðý anayasal ve yasal reformlarý da iptal etmedi. 

Yeni reform taahhütlerinden vazgeçtiðine dair bir açýklama da yapmadý. 

AB, 2013-16 arasýnda üç yýl ‘tek müzakere baþlýðý’ açmadý; 2016’da Türkiye ‘Bütün baþlýklarýn açýlmasýna hazýrýz’ deyince, ‘bir’ baþlýk açtý! 

Bu süreçte Türkiye ‘her an baþlýk açýlacakmýþ gibi çalýþmayý’ sürdürdü. 

AB için ‘sorun’ olan ne? 

Türkiye’nin, Gezi, 17/25 Aralýk, 15 Temmuz darbe giriþimi, DEAÞ ve PKK’nýn çukur terörüne karþý mücadele süreçlerini “AB’yi takmadan” yapmasý… 

Ancak ayný AB, Türkiye’ye ihtiyacý olduðunda yakýnlaþtý, ihtiyacý olaný aldý, geri çekildi. 

Ne zaman DEAÞ terörü Avrupa’yý vurdu, daha nitelikli istihbarat paylaþýmýna baþladýlar. 

Ne zaman Suriye’den göçmenler Avrupa’ya dayandý; Türkiye’ye ‘yaklaþtýlar’ ve ‘kontrolsüz göçün önlenmesi’ anlaþmasý yaptýlar. 

Þimdi de ABD’nin hem kendilerini, hem de Türkiye, Rusya ve Ýran’ý tehdit etmesi nedeniyle kendi çýkarlarýný tehdit etmesi üzerine yeniden Türkiye’ye yaklaþtýlar. 

Her yaklaþýmda ‘ipine sarýlalým’ diye heyecana kapýlmak çok manalý deðil; býrakalým yaklaþsýnlar. 

Biz zaten yakýnýz… 

Reform Eylem Grubu toplantýsý da tam bu anlama geliyor. 

Yargý, hak ve özgürlükler alanlarýndaki ‘reform’ açýklamalarý yeni deðil; PKK, DEAÞ ve FETÖ terörüyle mücadelelerle kesintiye uðrayan süreçler. 

Yani, Türkiye AB hedefine yönelik adýmlarýný atmaya devam ediyor. 

Türkiye planladýðý reformlarý hýzlandýracak, AB de Gümrük Birliði güncellemesini yapacak, vizeyi kaldýracak. 

Yeni anlayýþla bir ‘ittifak’ için gayet ‘somut’ güven verici ‘kazan-kazan’ adýmlarý bunlar. 

Arkasýndan müzakere baþlýklarýnýn açýlmasý iþareti de gerekiyor. 

Zira müzakere etmediðiniz bir ‘sorun’u çözemezsiniz. 

Tamam bugün Türkiye’nin de ihtiyacý olan imkanlar var Avrupa’da. 

Ama Türkiye, ‘bir yerlere yönelmeden, sarýlmadan, baðlanmadan hayatta kalamayan ülke’ deðil; 

Avrupa’nýn ‘ilk sýrayý’ aldýðý ama ‘çok taraflý’ ittifaklar ve iliþkilerle karþýlýklý baðlýlýklarý arttýrma alternatifleri olan bir ülke. 

*** 

Zafer Bayramýmýz kutlu olsun. 

26 Aðustos 1071 Anadolu’yu vatan yapmamýzýn, 30 Aðustos 1922 de bu vataný terk etmeyeceðimizin ilanýdýr.