Sevinç ve üzüntü hep bizler için

Aydan Özoğuz uzun zamandır koalisyon oluşturmada zorlanılan Almanya’da yeni kurulan hükümette göç, mülteciler ve uyumdan sorumlu bakan oldu. Ne kadar sevindim, tahmin edemezsiniz... Başarılı olacağına eminim.

Evet, kendisini tanıyorum...

Körber Stiftung, Almanya’nın Hamburg kenti merkezli, ana gelir kaynağı tütün işleme makinaları imalatı olan bir büyük şirketin vakfıdır. Bir ara Türkiye’yi ilgi alanı seçtiği ve birkaç yıl üstüste düzenli ‘Türkiye’ eksenli seminerler düzenlediği için biliyorum. Katılımcıları belirlemek için Türkiye’ye vakıf sorumlusu olarak iki kişi gelirdi: Dr. Wolf Schmidt ile Aydan Özoğuz...

Aydan Hanım’ın ufku ve titizliği toplantıların başarısını belirlerdi.

Son katıldığım toplantıda (2004) Sosyal Demokrat Parti’den politikaya atıldığını öğrenmiştim. ‘Alman hükümetinde ilk Türk kökenli bakan’Aydan Özoğuz’un Körber toplantılarından tanıdığı bizden pek çok siyaset adamı, aydın, gazeteci var...

Tebrikler...

Dün oturmuş bu önemli olayı konuşurken, bir dostum, “Senin izlemeye aldığın ülkelerde, liderlere, başında bulundukları partilerin DNA’sıyla oynama izni veriliyor mu?” diye soruverdi. Dostuma göre CHP ‘siyaseten GDO’lu’ hale geliyormuş... “Bazı illerde, yerlerine başka kişilerin aday gösterildiği Ak Partili belediye başkanlarını CHP adına seçime sokuyor Kemal Kılıçdaroğlu; bir önceki seçimde MHP adına seçmen önüne çıkmış bir politikacıyı başkentte CHP adayı yapmak istiyor” sözleriyle açtı sorusunu...

‘GDO’ genetiğiyle oynanmış organizma demek...

Partilerin kapılarını geniş tutmaları gerektiğine inanırım. CHP’nin Kılıçdaroğlu’yla girdiği arayışları tasvip ettiğimi saklamadım. Kemal Bey hangi etkinliklerine çağırsa kırmayıp gittimse bundandır... Sonuçta sayıları giderek azalan bir ideolojik gruba hitap eden bir anamuhalefet partisi ülke için de iyi değil... Sonra Deniz Baykal da hep sağ partilerde bulunmuş, DYP’den genel başkanlık yarışına katılmış İlhan Kesici’yi milletvekili yapmamış mıydı?

Kemal Kılıçdaroğlu da son genel seçimde başta Mehmet Haberal olmak üzere Süleyman Demirel’in tavsiye ettiği bilinen 10’a yakın ismi aday göstermişti. Uzaktan da olsa, Turan Tayan, Aytun Çıray, Sinan Aygün, Bülent Kuşoğlu gibi ‘eski sağcı’ CHP milletvekillerinin yeni partilerine fevkalade sadakatle hizmet ettiklerini izliyorum...

CHP Diyarbakır, Batman ve Karabük’te başarı gösterebilseydi eski DYP’li Salih Sümer, Faris Özdemir ve Mustafa Eren de şimdi Meclis’te CHP sıralarında oturuyor olacaklardı...

Mansur Yavaş’ın adaylığını “GDO’lu olmak” tarzında değerlendiren dostum benden ‘yeni CHP’li’ isimleri duyunca duraladı. Önce “Kendisi de CHP’li bir aileden gelen Süleyman Bey kimleri tavsiye edeceğini biliyordur” dedi, ardından “Dört yıl önce MHP’den şimdi CHP’den adaylık kafa karıştırıcı, değil mi?” demekle yetindi...

Ortamı rahatlatmak için olacak, ikimizin konuşmasını dinleyen bir başka dost araya girdi. Onun merakı farklı bir konudaydı. Hizmet Hareketi’nin, medyası ve hareketlendirdiği sosyal-medya aracılığıyla, ‘dershane’ konusunda rahatlatıcı gelişme yaşandıktan sonra bile, Ak Parti’ye ve hükümete yakıcı muhalefetini sürdürmesini anlamakta zorlandığını “Neden?” sorusu eşliğinde aktardı.

“Neden?” sorusunun bende bir karşılığı yok. DNA ve GDO konularında uzmanlık sergilemiş dostumda varmış; cevap ondan geldi... Dostuma göre, Cemaat, Ak Parti’nin kendilerini bitirmek/yok etmek istediği konusunda inandırılmış... “Hafife alma” dedi ve ekledi: “Ciddi ciddi buna inanıyor Cemaat ileri gelenleri...”

Güldüğümü tahmin etmişsinizdir... Kavga yüzünden yalnızlaşma ve etki azalması tehlikesi var tabii, ama özellikle eğitim alanında içte ve dışta övünülesi hizmetleri bulunan bir sivil toplum inisiyatifine Ak Parti’nin ‘ölümcül darbe’ indireceğine nasıl inanılır? Benim aklım almıyor...

Nabız tuttum, etrafımda bulunan dostlarımın da aklı almıyordu. “Ya fişlemeler?” sorusuna bilebilecek bir dosttan gelen açıklamayı ‘komplocu’ bulduğumdan buraya aktarmıyorum.

Komplocu yaklaşımlardan hoşlanmadığımı biliyorsunuz...