Metin Erksan’ýn Türk sinemasýna kazandýrdýðý baþyapýtlardan 1965 yapýmý Sevmek Zamaný, MSGSÜ, Prof. Sami Þekeroðlu Sinema-TV Merkezi tarafýndan restore edildi ve 25 Þubat Perþembe akþamý ayný yerde seyirciyle yeniden buluþuyor. Müþfik Kenter ve Sema Özcan’ýn rol aldýðý film, iþletmeciler tarafýndan ticari bulunmadýðýndan, gösterime sokulmamýþ ancak sadece 1966’da Kulüp Sinema 7 tarafýndan Güzel Sanatlar Akademisi’nde özel bir galada sunulmuþtu. Yüksek dijital sinema ve restorasyon teknolojisiyle yenilenen filmin orijinal negatifi taranarak, 132 bin kareye ayrýldý ve her bir film karesi üzerindeki fiziki ve görsel bozukluklar onarýldý ve görüntüler arasýndaki yoðunluk farklarý düzeltilerek, filmin sesi de elden geçirildi. Sinema-TV Merkezi, daha önce de Memduh Ün’ün Üç Arkadaþ, Lütfi Akad’ýn Vesikalý Yarim ve Yavuz Turgul’un Muhsin Bey filmlerini yenilemiþti. Metin Erksan’ýn Kuyu, Halit Refið’in Haným ve Haremde Dört Kadýn, Duygu Saðýroðlu’nun Bitmeyen Yol ve Feyzi Tuna’nýn Kuyucaklý Yusuf filmlerinin de onarýmý devam etmekte.
Sevmek Zamaný’nýn 1973’te Hareket Yayýnlarý tarafýndan basýlan senaryosunun baþýnda Halit Refið, “Sevmek Zamaný Neyi Anlatýr?” baþlýklý sunuþ yazýsýnda, “Sevmek Zamaný, ulusal sanatlarýmýzýn þerefli geleneðini kendi çaðýnýn þartlarýna uygun sürdüren büyük bir eser, tasavvuf yoluyla haþýr neþir olduðumuz platonik düþüncenin dünya sinemasýnda vardýðý en üst noktadýr.” diye önemli bir belirtimde bulunur. Refið ayrýca filmle ilgili olarak, “Sevmek Zamaný’nýn bir rind örneði olan kahramaný, iþte bu çeþit bir dýþ dünyanýn getireceði bozuk sevgilerden kaçarak, mutlak güzelliðin aksi olan tabiatýn ortasýnda, ideal bir sevginin hayaliyle yaþýyor. Bu özelliðiyle Sevmek Zamaný, yalnýzca geleneksel Türk sanatlarýnýn konu ve anlatým olarak en incelmiþ örneklerinden biri olarak kalmýyor, ayný zamanda deðiþen toplum þartlarý içinde gerçek sevgiyi bulma umudunu yitiren, bu durumunu acý bir þekilde yadýrgayan Türk insanýnýn duygu çýkmazýnýn en güçlü bir ifadesi haline geliyor.” der.
Sevmek Zamaný, mekân seçimi, duyarlýklý sahne düzenlemesi ve atmosfer çalýþmasý, ruhun ve sezgi dünyasýnýn ön planda olmasý, seçilen müzikle imge-musiki bütünlüðünden neþet eden filmin müzikalitesi, karakterlerarasý iliþkilerde insani unsurun öne çýkmasý, aþk kavramýnýn katmanlaþarak üst bir düzlemde seyretmesiyle sinemamýz içinde çok özgün bir yerde durmaktadýr. Ýnsan-mekân iliþkisinin bu denli yoðun iþlendiði bir ortamda, baþtaki ada olgusunun insan tekilliðinin adeta bir metaforu haline gelmesiyle, aþk düþüncesinin mücerred varlýðýnda yuva kavramýnýn görünmeyen ancak sezilir varlýðý film boyunca alttan alta kendini hissettirir. Sinemamýzda yerliliðin tanýmlayýcý akýmlarýndan olan Milli Sinema’yý dil ve estetik duyarlýlýk anlamýnda bütünleyici bir niteliðe sahip olan film, tasavvufi yaklaþýmýyla bu akýmýn ve devamýnýn naratif yapýsýna örneklik teþkil edebilirdi. Kaderin bir tecellisi, eser gösterim þansý bulamamýþ, Milli Sinema çalýþmalarý form olarak incelmiþ, yenilikçi bir dil ortaya koymaktan beri olmuþtur. Öte yandan Sevmek Zamaný, ülkenin çalkantýlar ve savrulmalar içinde olduðu, gerçekçiliðin daha çok maddi bir temelde anlaþýldýðý zamanýna göre fizik-ötesi yanýyla üst bir çizgide yer almakta, zamanýn ruhu ve algýsý onu anlamlandýrmakta zaafa düþmektedir. Yeryüzündeki varlýðýmýzýn adeta bir suretten baþka bir þey olmadýðý anlatýmýyla, sinemada aþkýn ontolojisine doðulu bir duyarlýlýkla yaklaþan ender çalýþmalardan biridir.