Sevr’i gösterip yeni bir Lozan’a razı etmek

Türkiye’nin nasıl bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu bilmeden konuşanlara lafımız yok.

Ama bu ülkeyi yönetmek iddiasındaki bir ana muhalefet liderinin, Cumhuriyetimizin kuruluş döneminden öncekine benzer yaşadığımız şu kritik dönemde hastalıklı Erdoğanfobik anlayışından kaynaklı güncel siyasi eleştiriler getirebiliyor olması hem manidar, hem de üzücü.

Rus Büyükelçi’yi öldüren FETÖ’cü polisin kimliği nedense onu hiç ilgilendirmiyor.

Dahası ve en kötüsü, o Haşhaşilerin arkasında hangi güç odaklarının bulunduğuyla hiç alakalı değil.

Sadece Pensilvanya’daki İblis’in Haşhaşileri üzerinden değil, PKK ve DEAŞ terör örgütleri üzerinden dünün müstevli güçlerinin Türkiye’yi nasıl budamak istediklerini bir türlü düşünmüyor.

Sürekli göndermede bulunduğu Milli Mücadele dönemine dair söylemi, boş bir retorikten ibaret…

Çünkü o süreçleri anladığına ve en önemlisi o tarihsel acı tecrübelerden ders çıkardığına dair bir tek emare görünmüyor kendisinde.

Sürekli diline pelesenk ettiği Sevr sürecini de doğru anlayabildiği kanaatinde değilim. Eğer anlamış olsaydı, Sevr’in aslında Lozan Antlaşması’nı kabul ettirmek için kullanılan işlevsel bir oyun planı olduğunu kavrar da öyle konuşurdu.

H H H

Niyetimiz Lozan’ı tartışma gündemine dahil etmek değil elbet.

Oldu bitti artık…

O günün koşullarında başka türlüsü olamazdı diyen yenikler, bugün de benzer koşullardan geçirilmek istendiğimizi göremeden retorik düzeyinde laflar ediyorlar sadece.

Yeni bir Sevr planı bize gösterilerek, yeni bir Lozan’a razı edilmek istendiğimizi görmeden hâlâ Erdoğan’a ve siyasi iktidara yönelik ucuz ve pespaye eleştiriler getirenler bilmelidirler ki savruldukları yer içler acısı.

O günün koşullarında başka türlüsü olamazdı diyenler, bugünün koşullarında bize dayatılmak istenenleri kabule hazır bir halet-i ruhiye içindeler.

Erdoğan üzerinden yaptıkları siyasi okumalar her türlü ucuzculuğun ve pespayeliğin sadece bir ürünü.

Bir FETÖ’cü katil polis Rus Büyükelçi’yi öldürüyor, ana muhalefet lideri kalkıp öyle sorular soruyor ki güleceğinize mi ağlayacağınıza mı karar veremiyorsunuz bir türlü.

Mesela şöyle diyor:

“Bu katile silahı kim verdi?”

Yarabbi sen aklımıza mukayyet ol...

Ha şunu demiş olsaydı anlardık:

“Bu polisin arkasındaki güçler kim?”

Tabii FETÖ’cü dememeye azami dikkat gösteriyor.

Katil polisin El-Nusra militanı olduğunu ispatlamak için nedense fena halde ter döküyor.

FETÖ’cü diyemiyor, çünkü o zaman kendisinin de sıkı fıkı olduğu o güç odaklarının rahatsızlık duyacağını düşünüyor.

Devletin bütün ilgili birimleri, en üst düzeyde de Cumhurbaşkanı’mız, katilin örgütsel aidiyetini ilan ediyorlar.

Nedense CHP lideri bir türlü inanmıyor buna.

Şöyle diyor bir de:

“Niye öldürülmeden yakalanmadı?”

İlginç…

İlla bir bahane bulup, Erdoğan ve siyasi iktidarı hedef tahtasına oturtacak ya, akla ziyan ne kadar soru varsa soruyor...

Ama şunu demiyor nedense:

“Niye bunun FETÖ’cü olduğunu tespit edip, işine son vermediniz?”

Diyemiyor!

Çünkü tespit edilip işten atılan FETÖ’cü hainlerin hepsinin hamiliğini bizzat kendisi yapıyor.

H H H

Bak buradan hatırlatıyoruz…

Cumhurbaşkanı’mızın dediği gibi, Türkiye yeni bir Milli Mücadele döneminden geçiyor.

Topraklarımızı o gün askerleriyle gelip işgal edenler, bugün kullandıkları terör örgütleri marifetiyle aynı amacı gerçekleştirmek istiyorlar.

Ülkemiz toprakları üzerinde yeni bir ameliyat gerçekleştirmek istiyorlar.

İstikbalimizi ve istiklalimizi karartmak istiyorlar.

Sevr’i gösterip, yeni bir Lozan’a razı etmek istiyorlar.

Bay Kemal ya bu süreci anlamıyor, ya da yeni müstevlilerin amaçları onu hiç mi hiç rahatsız etmiyor.

Sevr’i gösterip yeni bir Lozan dayatmaya çalışanlar bilsinler ki, Erdoğan liderliğindeki Türkiye buna asla izin vermeyecektir!