Ýslam tarihinde çok büyük kahramanlar, devlet adamlarý, yiðitler vardýr. Geçmiþte hepsini rahmetle anar, dualarýmýzdan eksik etmezdik. Ama sonra bunlarý birer ikiþler unuttuk. Hiç deðilse ikisini hatýrlayalým istedim ben de...
Tarihimizin unutuýlmazlarýndan biri Þeyh Þamil’dir. Þeyh Þamil imam olduktan sonra 1834’ten 1859’a kadar, her yönüyle üstün Rus ordusuna karþý Kafkasya’da savaþmýþ, büyük bir kahramandýr. Ruslarýn on binlerce kiþilik ordularýna karþý bir iki bin inançlý yiðidiyle savaþýyor hemen her seferinde savaþ alanýndan baþý dik ayrýlýyordu. Ruslarsa Þeyh Þamil’den öc almak için geçtikleri yerlerde ormanlarý yakýyor, köyleri talan ediyor, çoluk çocuk demeden halký kýlýçtan geçiriyordu.
Gunip’te 6 Eylül 1859’da Þeyh Þamil, Ruslarýn tepeden týrnaða silahlý 70 bin askerine karþý üç bin yiðidiyle kahramanca savaþmýþ, kelle alýp kelle vermiþ, ancak birkaç yüz kiþiye kýrýlýnca çevredeki mazlum halký kýyamdan kurtarmak için teslim olmuþtu.
Ýmam Þamil, ailesi ve kýrk kadar son kalan askeriyle birlikte Petersburg’a Çarýn sarayýna götürüldü. Sarayda hiç beklemedikleri bir biçimde saygýyla karþýlandý Ýmam Þamil ve yanýndakiler. Çar Alexander, babasý I. Nicholas ve görkemli ordularýna Kafkasya’yý tam yirmi beþ yýl zindan eden bu büyük yiðidi görünce hayranlýðýný gizleyemedi, boynuna sarýldý, yüzünden, sakalýndan öptü.
Hemen o gece Ýmam Þamil onuruna þölen düzenlenir sarayda. Aylardýr hatta yýllardýr midelerine doðru dürüst yemek girmeyen Ýmam Þamil ve arkadaþlarýnýn iþtahla yediði yemeði izleyen çar birden kahkahalarla gülmeye baþlar. Ýmam elindeki kaþýðý býrakýr, çara döner. Çar aksýra týksýra, gözlerinden yaþlar akarak konuþur:
“Bu gidiþle beni de yiyeceksiniz!” der.
Ýmam Þamil’in önce kaþlarý çatýlýr sonra hafifce gülümser:
“Korkmayýn. Bizim dinimizde domuz eti yemek haramdýr!” der, baþýyla iþaret eder ailesi ve arkadaþlarýyla birlikte sofradan kalkar...
Ýmam Þamil’e rahmet dileyip biraz da Gazneli Sultan Mahmud’dan, “Hindistan fatihinden” söz edelim.
Mahmud Han’ýn çok sevdiði Muhammed adýnda bir hizmetkarý varmýþ ve onu hep adýyla çaðýrýrmýþ. Günlerden bir gün Muhhamed’i babasýnýn adýyla çaðýrmýþ yanýna. Hizmetkarýn kalbi kýrýlmýþ, usulca sormuþ neden kendi adýyla deðil de babasýnýn adýyla çaðýrdýðýný.
Gazneli Mahmud uzanmýþ, sýrtýný sývazlamýþ hizmetkarýnýn:
“Evladým, her gün seni adýnla çaðýrýyorum, çünkü abdestliyim. Þu andaysa abdestim yok. Bu nedenle o mübarek adýný abdestsiz söylemekten utanýrým. Onun için seni babanýn adýyla çaðýrdým....”
Dualarýmýzdan hiçbir zaman eksik etmemiz gereken bu iki yiðide ve daha nicelerine Allah’tan rahmet diliyorum efendim.
(Cevdet Kýlýç Bey’e saygýlarýmla)