Ortalýkta bir sessizlik, hem de saðýr edici bir sessizlik var... Mýsýr’da darbeciler, henüz yeni tanýþtýklarý ‘demokrasi’yi geri getirmek için sokaklara taþan insanlarýn üzerine silâhlarýný çevirmiþ, açýlan ateþte en iyimser tahminle 1500 kadar kiþi hayatýný kaybetmiþ...
Ýnsan bu ölenler... Dün vardýlar, bugün yoklar...
Rusya’da, tarihe ‘Kanlý Pazar’ olarak geçmiþ büyük olayda, Ocak 1905’te, Çar’ýn sarayýna yürüyen kalabalýðýn üzerine açýlan ateþle kaç kiþi ölmüþtü? Galiba 1000 kadar...
O olay Rus Çarý’nýn zâlimliðinin örneði olarak her fýrsatta anýlýr... ‘Sovyet Devrimi’ne giden yolun taþlarýný döþeyen olay olarak da...
Mýsýr’da Çarþamba günü 1500 kadar insan öldü... Bizim medyada köþeleri tutanlar arasýnda, konuya o insanlar açýsýndan yaklaþýp gözlerini kan bürümüþ darbeciler için iki çift olumsuz lâf eden neredeyse hiç yok... Gen. Sisi meydanlarý kalabalýklardan ve siyaset da meydanýný Müslüman Kardeþler örgütünden ‘temizlemek’ için bunu yapýyormuþ...
Gerekçe saðlam yani...
Ama nedense, ‘temizlik’ sözcüðü, herkes gibi bana da, Nazi Almanyasý’ndan Ruanda’ya bir dizi kitlesel yok etme eylemini hatýrlatýyor...
Barack Obama’yý katliâma ses çýkarmamakla suçlayan Amerikan medyasý kadar bile olamadý bizimkiler...
Neden böyle?
Köþeleri tutmuþlarýn DNA’sýyla ilgili olabilir... Bizde gazetelerin köþeleri, ileri yaþtakiler açýsýndan geçmiþte ‘sol’ örgütler içerisinde yer almýþlar, genç görüntülüler açýsýndan da onlarýn el verdikleri tarafýndan iþgal ediliyor... Yakýn zamanlarda gördük, yaþlýsý-genciyle pek çoðunun içerisinde ‘1968’ sokak hareketlerine özlem yatýyor...
Onlarýn kendilerini yakýn hissettikleri ideoloji/ler hem dünyada hem de ülkemizde etkinliðini yitirdi; bugünün dünyasýnda —ve tabii Türkiye’de de— yepyeni bir siyasi anlayýþ var ve o anlayýþ geçmiþte ‘silâhlý mücadele’ ile aralarýna mesafe koymuþlarý ön plana taþýdý.
Hemen her alanda ve özellikle siyasette...
Tek istisna medya alanýdýr... Hem Batý’da hem de bizde, tarihen ve toplumsal algý olarak ‘yenilenler’ kendilerini medyanýn güvenilir sularýna attýlar...
Bizde belli baþlý gazetelerin çýkýþ ve sahip deðiþtiriþ tarihlerine bakarsanýz büyük dönüþümlerin hemen öncesine rast geldiðini görürsünüz... Kendilerini ‘merkez’ olarak adlandýran medya organlarýyla ‘devlet’ arasýndaki ilinti göz ardý edilecek gibi deðildir.
Kabuk deðiþtirip önümüze çýkan hep ayný ‘þey’dir aslýnda. Temel özellikleri de aynýdýr o ‘þey’in: Din ve din ile iliþkili her þeye ters bakmak ilk kuraldýr... Halka güvenmemek ikinci kural... Ne zaman sýkýþýrsa ‘devlet’ kucaðýna sýðýnmak üçüncü kural... Çabuk deðiþmek, ‘sol’ ile ‘seçkinci olmak’ arasýnda fark gözetmemek, ‘sosyalizm’ derken aslýnda ‘korporatizm’i kast etmek de var kurallar arasýnda...
Mýsýr’da yaþananlar medyadaki bu damarý bir kez daha ortaya çýkarmýþ oldu. Meydanlarý ‘demokrasi’ adýna dolduran ‘halk’ yerine ‘asker’ tercih ediliyor ve kan dökülmesine raðmen Müslüman Kardeþler‘siyasetten temizleniyor’ diye fazla aldýrýlmýyorsa, bunun sebebini ancak o ‘þey’ ile açýklamak mümkündür...
Ýstediðiniz sýfatý kullanabilirsiniz benim ‘þey’ ile karþýladýðým tip için...
Batýlýnýn gözünden yaþ gelir, onlarýn gözünden gelmez; yaþ geldiðini gördüðünüzde de aldanmayýn, genizlerine kýlçýk kaçtýðý içindir...