Son günlerin sýcak dýþ politika mevzularýnýn baþýnda, ünlü Amerikalý gazeteci Seymour Hersh’ün ortaya attýðý komplo teorisi geliyor. 77 yaþýna ayak basmýþ kýdemli muhabirin 6 Nisan tarihli The London Review of Books dergisinde detaylandýrdýðý teori, özetle, þunu iddia ediyor:
“21 Aðustos 2013 günü Þam yakýnlarýndaki Guta bölgesine düzenlenen kimyasal saldýrý, sanýldýðý gibi Esad rejimi tarafýndan deðil, muhalif Ýslamcýlar tarafýndan düzenlendi. Bu iþi planlayan ve kotaran ise, Türk istihbaratýydý. Ankara’nýn amacý, Esad’ýn kimyasal saldýrý düzenlediði izlenimi vererek, ABD’yi Esad’a karþý havadan müdahaleye zorlamaktý.”
Bu iddia, Hersh’e ilaveten Robert Fisk gibi bir kaç müzmin solcu Batýlý gazeteci tarafýndan da desteklendi. Ancak Washington, Batý basýný ve Batýlý askeri uzmanlarýn çoðu, iddiayý ciddiye almadý. Aksine Hersh’i tekzip eden teknik makaleler yayýnlandý.
Türkiye içinde ise her zamanki tarafgirlik devreye girdi. Hükümete baþka sebeplerden dolayý kýzgýn olan kimi yorumcular, Hersh’e peþinen ikna oldular. (Buna karþýn, hükümete muhalif duran, Suriye politikasýna da karþý çýkan, ancak yine de Hersh’in iddasýný çürüten yazarlar da oldu ki, Kadri Gürsel gibi, haklarýný teslim edelim.)
Bana gelince, kuþkusuz Hersh’ün komplo teorisini uçuk ve gerçek dýþý buluyorum. Bunun da iki ayrý sebebi var.
Olmayacak iþler
Ýlk sebep, karþýmýzdaki komplo teorisinin teknik açýdan ikna edici olmamasý. Çünkü, Hersh’e inanýrsak, Türk istihbaratýnýn inanýlmaz bir iþ baþarmýþ olmasý lazým.
Ýlk adým, Sarin gazý üretmek. Bu, kolay iþ deðil, kimyasal silah tesisleri gerektiriyor. Hem de Türkiye gibi tüm askeri yapýsý NATO bilgisinde çalýþan bir ülkede...
Sonra Türkiye’nin Rus yapýmý füzeler edinmesi, bunlarý Suriye’nin kullandýðý biçime modifiye etmesi ve sarinle teçhiz etmesi lazým. Sonra da bunlarý Þam’daki rejim kontrolündeki bölgeye gizlice sokmasý ve gizlice ateþletmesi...
Ve tüm bunlarýn dýþarýya hiç sýzmamasý gerekiyor. Oysaki, Türk istihbaratýnýn hiç de kapalý bir kutu olmadýðýný, aksine en mahrem toplantýlarýnýn bile birilerince dinlenip internete “düþürüldüðünü” hepimiz biliyoruz.
Bunlarýn yanýnda bir de, “Esad rejimi, 21 Aðustos’taki kimyasal saldýrýyý düzenlemediyse, neden bölgeyi konvansiyonel silahlarla vurmaya devam etti, neden BM gözlemcilerini dört gün bekletti” sorularý var ki, Hersh’ün verdiði hiç bir cevap yok.
Ankara’nýn vicdaný
Bu teknik sebeplerin yanýnda, bir de asýl insani sebep var benim gözümde Hersh’ü çürüten: Bu komployu düzenlediði ileri sürülen AK Parti iktidarýnýn, yüzlerce Suriyeli sivili kasten öldürecek bir zihniyete sahip olmadýðýný bilmem.
Bu yorumda tarafgirlik sezenler olabilir. Onun için ayný görüþteki bir baþka yorumcuya, Londra merkezli düþünce kuruluþu RUSI’nin uzmanlarýndan Aaron Stein’a baþvurayým. “Türkiye’nin Suriye Politikasý: Hersh Neden Yanýldý” baþlýklý yazýsýnda þöyle diyor Stein:
“Türkiye’nin Suriye’deki bazý gruplarý (mesela PYD karþýtlarýný) desteklemek için jeo-politik gerekçeleri olsa da, analistlerin çoðu kez atladýðý bir gerçek, Ankara’nýn Suriye politikasýnýn ardýnda Türk liderliðinin akan kaný durdurma isteðinin yattýðý. Örneðin, Suriye konusunda konuþurken Erdoðan’ýn sýk sýk gözleri yaþarýyor; Dýþiþleri Bakaný Davutoðlu’nun da sesi fark edilir biçimde deðiþiyor. Suriye çatýþmasý, ‘Doðu Akdeniz’deki güç oyunu’nun basit ve korkunç bir sonucu deðil; Türkiye’nin dini muhafazakar liderliðine kalben tesir eden bir insani trajedi .”
(Bu hakkaniyetli yorumu yapan Aaron Stein’ýn bir Yahudi olduðunu da, anti-semit zihinlere bir panzehir babýndan, belirteyim.)
Tüm bunlardan, Türkiye’nin Suriye politikasýnýn dört dörtlük olduðu, hiç bir hesap hatasý içermediði çýkmýyor elbette.
Ama Türkiye’ye þeytani niyetler ve usuller atfeden Hersh’in uçtuðu, ona peþinen arka çýkanlarýn da yanýldýðý çýkýyor.