Ýdris Günaydýn isimli bir arkadaþ, sosyal medyada yazdýðý uzuuunca bir makalede, 50 yýl öncelerinin sosyo-politik ve ideolojik cereyanlarý arasýnda Ýslâmî bir dünyayý taleb edenlerin bugünkü durumuna deðinmiþ.
Bu yazýnýn bir hayli paylaþýldýðý da anlaþýlýyor. '1970'li yýllarýn nesillerinden Ýslâmî bir dünyayý hedefleyenlerin, Türkiye'yi 20 yýldýr yöneten kadrolarýn öncüsü...' olduðunu ve kendisinin de o nesiller arasýnda söylüyor, bu arkadaþ..'Faizi yasaklayacak, özel mülkiyeti yasaklamayacak, (liberalizmin ve ) kapitalizmin 'Býrakýnýz yapsýnlar, býrakýnýz geçsinler.' anlayýþýný reddedecek ve idealimizdeki Ýslamî ekonomi modeliyle, Doðu'daki sýnýfsýz toplum cennetini kuracaktýk. (...) Önce, Prof. Mennan'ýn 'Ýslam Ekonomisi' kitabýný okurduk satýr satýr... Sonra, Muhammed Bagher es'Sadr'ýn 'Ýslâm Ekonomi Doktrini'ni... Sonra Sabahaddin Zaim'in 'Ýslâm Ýktisadý', Sezaî Karakoç'un 'Ýslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü...' vs. (...)
Hepsinde de faiz'in haramlýðýný okurduk; Kur'an-ý Kerim'de 'faiz'le ilgili kesin yasaklarý, haramlarý bildiren 'nâss'larý...' Faiz'den vazgeçmeyenlerin Allah'la savaþ haline olduklarýný bildiren Baqara/276-279'ncu âyetleri.(...)'
*
Bu arkadaþ, o dönemden bu yana, TÜSÝAD'ýn hükûmetlere hükmeden, hükûmetler deviren gücüne ve Erbakan Hükûmeti'nin saf dýþý edilmesine, ve daha sonraki geliþmelere ve nihayet Erdoðan'ýn 20 yýla yaklaþan iktidarýna getirmiþ sözü.
Þöyle devam ediyor, -yine, özetle-: 'Erdoðan bütün o geçmiþi çok iyi bildiði için bu 20 yýl boyunca o ahtapotlarýn kollarýný kesti ve nihayet inancýnýn gereði olarak , faizi düþürmeye karar verdi. Ve hemen modern firavunlarýn pittbullarý devreye girdiler.(...)
Ama daha ilginç olaný, yukarýda saydýðým kitaplarý okuyanlar, binlerce Ýlâhiyat mezunlarý ve Ýlâhiyat akademisyenleri, bizlere Cuma hutbelerinde faiz hitabesi okuyanlar, faiz üzerine vaaz dinleyen milyonlar... Ses-soluk çýkmýyor.'
Evet, böyle bir esefleniþ.
*
Bu mesaj 20 Aralýk Pazartesi günü, benim telefonuma da düþünce, Taksim'deki A. Kültür Merkezi'nde 'Türkiye Yazarlar Birliði'nin Ýstanbul Þubesi, Sultanbeyli Belediyesi, Turizm ve Kültür Bakanlýðý, Ýstanbul Ýl M. Eðitim Müdürlüðü gibi kuruluþlarca, Sezaî Karakoç üzerine düzenlenen ve ekseriyetini gençlerin teþkil ettiði, yüksek katýlýmlý bir toplantýdaydým. (Ki, bu anma programý, T. Yazarlar Birliði'nin Sultanahmed- Divanyolu'ndaki Ýstanbul Þubesi'nin bulunduðu Kýzlar Aðasý Medresesi'nde 26 Aralýk Pazar akþamýna kadar bir hafta boyunca devam edecek.)
Toplantýda güzel konuþmalar yapýldý. T. Yazarlar Birliði Ýstanbul Þubesi Baþkaný Mahmûd Býyýklý, eski Bakan'lardan Prof. Nâbi Avcý ve Sultanbeyli Belediyesi Baþkaný Hüseyin Keskin, Kültür Bakaný Yrd. Misbah Demircan ve diðerlerinin konuþmalarýný dinlerken.
Bir tarafdan da, telefonumdaki mesaja ve orada adý geçen ekonomi kitaplarýný ve yazarlarýný düþünüyordum. Sezaî Aðabey de, Maliye Bakanlýðý bünyesinde çalýþmýþ bir Mülkiye'li olarak öyle bir kitap yazmak gereðini hissetmiþti o zaman. Ama onun üzerinde sonra çok durmadý.
Çünkü, onun meselesi, sadece ekonomi deðil, inancýnýn temelleri üzerine bir 'dünya' kurmaktý.
*
Ve, T. Yazarlar Birliði- Ýstanbul Þubesi'nin Sultanahmed- Divanyolu'ndaki Kýzlaraðasý Medresesi'nde, 26 Aralýk Pazar akþamýna kadar devam edecek olan 'Sezaî Karakoç Günleri'nde Sezaî Aðabey'i anlatan çok güzel konuþmalar dinledik dün. Fatih Sultan Mehmed Vakýf Üni. Rektörü Prof. Fatih Andý, Dr. Savaþ Barkçin, Prof. Þükrü Karatepe, yazar Ali Haydar Haksal gibi isimler, Sezaî Aðabey konusunda ve onu vesile yaparak, bugünün nesillerine çok güzel mesajlar verdiler.
Bunlarý özetlemek, anlatýlan o güzel konularý ve verilen mesajlarý tahrif etmek olur.
Özellikle Fatih Andý Hoca'nýn, 'Sezaî Karakoç Düþüncesi'nin Odaðýndaki Kavram Üçlüsü: Þehir- Kimlik ve Medeniyet' ve Dr. Barkçin'in, 'Hikmet'in Burcunda Bir Þair: Sezaî Karakoç' konulu tebliðleri, tadýna doyum olmaz güzellikteydi.
Fatih Hoca, 1 saati aþkýn konuþmasýnda, Sezaî Aðabey'in, 'Kurtuba'dan Kahire'ye, Mekke-Medine ve Kudüs'ten, Þam, Baðdâd, Ýsfahan, Þiraz, Lahor, Buhara ve Semerqand'a kadar, þehirler etrafýnda büyük bir Müslüman coðrafyasý çizdiðini anlatýrken, bu büyük þehirlerin, Ýslâm Medeniyetinin temel sütunlarý; Ýstanbul'u ise, -kendi özünden sürgün edilmiþ bir medeniyet dünyasýnýn- baþkentler baþkenti olarak gördüðünü; meydana gelen bir depremde elimizde ancak Ýstanbul'un kaldýðýný; en; 'þehir'le 'kent' arasýnda bir ayýrým yaptýðýný; þehr'in medeniyetimizi bir gelenek halinde geçmiþten geleceðe taþýdýðýný, 'kent'in ise, bir tâbut ve bu tâbutun çivisinin de insan olduðunu' belirttiðini anlattý ve ; Mehmed Âkif, Necîb Fâzýl, Tanpýnar ve Yahya Kemâl'deki þehir anlayýþlarýyla Sezaî Karakoç'un anlayýþý arasýndaki temel farklýlýða dikkati çekerek, Sezaî Karakoç'ta 'Ýslam medeniyetinde þehri þehir yapanýn, 'inanç, halk ve mimarî' olmak üzere, üç ana unsurunun olduðunu; Yahya Kemâl'de ise, Medeniyet'in etnik temelli olarak görüldüðüne deðindi.
*
Dr. Savaþ Barkçin ise, tebliðinde, þiir'in þiar ve þuûrla ayný kökten geldiðine iþaretle, Kur'an'ýn þairler konusundaki genel hükmünde onlarý zemmettiðine, yalancý olarak nitelediðine iþaretle; amma, 'Allah'a ve Âhiret gününe, inanan ve hakký ve hayrý isteyen az bir kesiminin bir istisna olarak övüldüðünü' , bu yüzden 'þiir'in 'helâl'inin de, 'haram'ýnýn da olduðunu, þiir'in ahlâklý bir ilhama dayanmasý gerektiðini belirttikten sonra Necîb Fâzýl'ýn þiiri bir þiar; Sezaî Aðabey'in ise 'bir þuûr ve þuûrlandýrma' vesilesi, tevhidî çizgideki bir þiirin, hikmetin bir þubesi olarak deðerlendirdiðine deðindi.
Bu konuya önümüzdeki günlerde, bir daha deðinmek ümidiyle, inþaallah...
*