Benim bu soruya verecek bir cevabým yok... Konu, elbette ilgili istihbarat dairesini ilgilendiriyor.
Doðu ve Güneydoðu Anadolu’dan bahisle, “Buralar vaat edilmiþ topraklardýr, Ýsrail oðullarýna aittir... (Türkler) geldiler, buralarý kuruttular” diyen birinin sadece pasaportuna bakýlmaz. Ýliþki kurduðu kiþilere ve çevrelere, hatta kimlerin “sokuþturmasý” olarak HDP’de yer aldýðýna bakýlýr.
Sezai Temelli ve onun gibi düþünenler üzerinden yürütülen Ýsrail’ci bir politika varsa ve bu “kanýtlarýyla” ortaya konulabiliyorsa, bunun gereði derhal yapýlmalýdýr.
Hayýr, “devlet”ten söz etmiyorum.
HDP’den söz ediyorum.
Bunun gereðini (gereði neyse artýk), “Türkiyeli” bir parti olduðunu öne süren HDP yapmalýdýr.
Bu satýrlarý okuyanlar “ironi” yaptýðýmý düþünebilirler.
Bunu yapmak istemezdim ama “Türkiyeliliði”, Türk soluna ait bazý hastalýklarý tevarüs etmekten ibaret sanan bir partiden söz ediyoruz. Dolayýsýyla, temennimiz fena halde ironik kaçýyor.
HDP’nin temellük ettiði siyasete bakalým biraz...
Ýsrailci olmamak bu partiyi kurtarýyor mu, görelim...
“Eþi baþörtülü diye öldürüldü... Sakallý diye öldürüldü... DEAÞ militaný diye öldürüldü... Hizbullah üyesi diye öldürüldü...”
Bugüne kadar yayýmlanan “öldürüldü” haberlerinin neredeyse tümünde, maktul, bir þekilde, “din”le yahut dini bir aidiyetle iliþkilendiriliyordu.
PKK öldürüyor, Beyaz Türk matbuatý (PKK matbuatý da ayný þekilde) bu baþlýklarý atýyordu. Ve bunlar, “doðal ve olmasý gereken ölümler” olarak karþýlanýyordu.
PKK aklýnýn ürettiði “Serhildan”ýn (baþkaldýrýnýn) Beyaz Türk mahallesinde destek bulmasýný, hedef olarak seçilmiþ aidiyette aramamýz gerekiyordu... AK Partili de olsalar, sonuçta DEAÞ’la iliþkilendirilenler öldürülüyordu.
Öldürülmeliydiler.
Çünkü DEAÞ Türk hükümetinden destek alýyordu ve eli kanlý dinci bir örgüttü...
Bölgeyi istikrarsýzlaþtýran örgüt, ayný zamanda Türkiye’nin elini güçlendirecek operasyonlar yapýyordu...
Her sakallý potansiyel DEAÞ’çýydý...
Her AK Parti’li, bilerek ya da bilmeyerek DEAÞ’a hizmet ediyordu.
Ülkede dinci bir yönetim kurmak (bazý liberallere göre “Hilafeti getirmek”) isteyen hükümet de, DEAÞ kartýný kullanýyordu...
Buna inandýrmýþlardý kendilerini ve Türkiye’yi de inandýrmaya çalýþýyorlardý.
Beyaz Türk mahallesinde (CHP’nin de yaratýcý katkýlarýyla) üretilen tevatürlerin, solcu “Kürt ulusalcýlarý” tarafýndan satýn alýnmasýný ve tedavüle sürülmesini nasýl yorumlamak lazým?
Þöyle:
Kürt siyasal hareketinin sürükleyicisi olduðunu söyleyenler büyük ölçüde “Türk solu” içinden çýktýlar... “Kürt sol ulusalcýlýðýný” anlamak için, önce “Türk solu”nu anlamamýz ve konumlamamýz gerekiyor.
Sadece resmi ideolojinin (Kemalizm’in) açtýðý alan içinde var olabilen, Marksizm’le baðýný koparmýþ bir sol ve solculuk türüdür bu... Laik özellikler gösteren, halkýn deðer tercihleriyle niza halinde olmayý “çaðdaþlaþmanýn gereði” sayan, din ve dince kutsal sayýlan deðerleri kafadan “gericiliðin sembolü” ilan etmiþ bir solculuk türü...
Bir yönüyle de Ýttihatçý...
Bu “sol” içinden çýkmýþ Kürt siyasal hareketi de benzer nitelikler taþýyacaktýr...
Elbette laik özellikler gösteriyor...
Elbette halkýn (Kürt halkýnýn) deðer tercihleriyle çatýþma halinde...
Elbette din ve dince kutsal sayýlan deðerleri kafadan gericiliðin sembolü sayýyor...
Sezai Temelli burada nereye oturuyor?
Kendisini “dini deðerlerle” kayýtlamayan HDP için, Sezai Temelli gibiler vazgeçilmez aktör durumunda... Var olmalarý, HDP’deki seküler alanýn varlýðýna baðlý.
Fakat iþin içinde bir terslik var: Var olmak için seküler alan gereksinen Sezai Temelli, “Ýsrail din devleti”nin sözcülüðünü yapýyor.
Peki, bu nasýl oluyor?
HDP’deki “sekülerler”in buna bir cevabý var mý?