Kendimizi dev aynasında görmeyelim. Hamaset yapmayalım. Lakin müktesebatımızı, politik enerjimizi, sosyal sermayemizi, jeopolitik avantajlarımızı da ziyan etmeyelim.
Türkiye çoğu zaman, evvel sıraladıklarıma abanıp asıl güç yetirebildiklerini, nefesinin yettiğini ihmal etmiştir. Oysa olması gereken tersidir.
Yaşadığımız son 20 sene, ideolojik gözlüklerden bakarak değil de günahıyla sevabıyla yazıldığında Türkiye'nin kendini fark ettiği ve yeniden fark ettirdiği dönem olarak kayda geçecektir.
Türkiye'ye dışarıdan doğru baktığınızda bunu daha iyi anlıyorsunuz.
En basitinden şu tahıl koridoru meselesinde Türkiye'nin oynadığı yapıcı rol, bizim ona verdiğimiz önemin çok çok fevkinde bir karşılığa sahip.
Soçi'deki Erdoğan-Putin görüşmesini dünya basını birinci haber olarak vermişti. Ardından geçtiğimiz hafta sonu Hindistan'ın Yeni Delhi kentince gerçekleşen G20 Liderler Zirvesi'nin sonuç bildirgesinde bu konu dolayısıyla Türkiye'de teşekkür edildi.
Zirve sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uluslararası medya temsilcileri için yaptığı basın toplantısına ilgi çok büyüktü ve yine en çok sorulan soru, Ukrayna ve Rusya tahılının ihracatının devam edebilmesi için Türkiye'nin daha başka neler yapabileceği ile ilgiliydi.
Hafta sonu gerçekleşecek olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda da aynı şekilde en çok konuşulacak başlık emin olun bu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun yıllara sari devlet tecrübesinin beraberinde getirdiği hemen her konuya yüksek vukufiyeti, dünya 5'ten büyüktür sloganının taşıdığı hakkaniyetli, adil ve çözüm odaklı dış politika yaklaşımı ile abartısız tüm uluslararası toplantıların en önemli aktörü konumunda.
Türkiye'nin gücünü ve Erdoğan liderliğini dışarıda gözlemleyince iş siyasetteki aktörlerin çapsızlığı insanın inanın ağırına gidiyor.
Son yıllarda Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayesinde yürütülen çalışmaların da Türkiye'nin politik gücüne ve enerjisine katkısı çok büyük. Doğrusu Hanımefendi'nin Sıfır Atık Projesini taşıdığı yer ve süreci yürütme biçimi hayranlık uyandıracak nitelikte.
Proje; israfın önlenmesi, kaynakların daha verimli kullanılması, oluşan atığın miktarının azaltılması, etkin toplama sisteminin kurulması, atıkların geri dönüştürülmesinin sağlanması ve atıksız, israfsız ve sürdürülebilir bir hayat imkanının oluşturulması hedeflerini taşıyor.
Bu çalışmalar neticesinde BM Genel Kurulu, 14 Mart 2022'de Türkiye'nin ana sunucu, 105 ülkenin ise ortak sunucu olduğu "Sıfır "Atık" kararını onayladı ve böylece 30 Mart Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan edildi.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in teklifiyle Emine Erdoğan, Sıfır Atık Dayanışma Kurulu'nun Başkanlığını üstlendi ve kurulun ilk toplantısında Türkiye'deki deneyimi ve alınan yolu aktardı.
G20 Liderler Zirvesi gerçekleşirken Türkiye Cumhuriyeti İletişim Başkanlığı, zirvenin mottosuna da uygun olarak "ortak evimiz, ortak geleceğimiz" için iklim değişikliği, enerji tüketimi ve atıkla mücadele için yapılası gerekenlerin konuşulduğu bir yuvarlak masa toplantısı tertip etti. Sıfır Atık deneyiminin de konuşulduğu toplantıda bu konularda çalışan Hindistan, İtalya ve Fransa'dan STK temsilcileri vardı.
Tüm dünyada yavaş yavaş oluşan farkındalık çok değerli. Çok sayıda STK bu konulara çalışıyor, yeşil enerji, yeşil gelecek bir hedef olarak pek çok ülkenin gündeminde.
Ancak şu gerçeği es geçerek alacağımız mesafe maalesef çok kısıtlı;
Büyüme ekonomisi ve tüketim ekonomisini terk etmediğimiz müddetçe dünyayı tüketmeye, çöplüğe çevirmeye devam edeceğiz.