Ak Parti iktidarýnda “Ýþkenceye sýfýr tolerans”ta epeyce yol alýndý.
“Yoksullukla mücadele” ekonominin genel yapýsýndan gelen sorunlarý çözmenin zorluðu içinde, geliþtirilen telafi mekanizmalarý ile bir ölçüde sürdürülüyor. En azýndan Ak Parti kadrolarýnýn “Yoksula kol kanat germe hassasiyeti”ni anlayabiliyorsunuz.
“Yasaklar” konusunda iradeyi net olarak görebiliyoruz. O bir sistem restorasyonunu gerektiriyor ve iktidar, zamanýn akýþý içinde güç yetirebileceðine inandýðý ölçüde adýmlar atýyor.
“Yolsuzluklar” konusuna gelince sanýrým o alan, iktidarýn en zor sýnavýna tekabül ediyor.
Aslýnda yola “Yolsuzluklarla mücadele” niyetiyle çýkýldý. “3 Y”nin bir ayaðýný yolsuzluklarla mücadele oluþturuyordu.
Ama bu alan, sistem restorasyonundan öte bir þeyi, onarmayý gerektiriyordu, insan nefsinin kendine yontma güdüsünün terbiyesini, kontrol, hatta zaptu rapt altýna alýnmasýný, “Ben”in onarýlmasýný gerektiriyordu. Yasal düzenlemelerin yetmediði bir alandý burasý. Çok, çok, çok ciddi bir zaptu rapt psikolojisi içinde hareket etmeyi gerektiriyordu.
Hatýrlýyorum, Refah Partisi belediyelerde iktidar olmaya baþladýðýnda, dindar kadrolarýn para ve siyasi rant ile iliþkisinin sorunlu hale gelmesini konuþmaya baþlamýþtýk. Belediyelerin sokaklarda büfe kurma hakký vermesi bile, bir rant tartýþmasýný beraberinde getirmiþti.
Merkezi iktidar demek, ülkenin tüm varlýðý üzerinde tasarruf yetkisi demekti. Ve en yukardan aþaðýya doðru, yüzbinlerce - milyonlarca insanýn bu yetkiyi þu veya bu þekilde kullanmasý, yani yüzbinlerce- milyonlarca insanýn temiz kararlar vermesi, temiz uygulamalar yapmasý - yapmamasý demekti.
Ýnsanýn içinde “meþrulaþtýrma” gibi bir sapma duygusu her zaman var olmuþtu. Meþrulaþtýrma, yani aslýnda meþru olmayan bir þeyi, nefsi yontmalarla kabul edilebilir, içe sindirilebilir hale getirme.
“Günah yazma Allahým”dan, “Ýster yaz ister yazma”ya kadar uzanan, “Nefs”in insan aklýna ve kalbine tahakküm hali...
Bence bu alan, her an teyakkuz halinde bulunulmasýný gerektiren bir alandýr. Hem tek tek kendi iç dünyamýzýn hem de, yönetimimiz altýnda bulunanlarýn “Hesap verme duygusu” içinde bulunmasýný gerektiren alan.
Bu alanda çok tartýþma var.
Bu alan ayný zamanda iktidarýn en çok yýpratýlabilme potansiyeli bulunan alan.
Ýktidar 17-25 Aralýk operasyonlarý ile tam da bu alanda bir can pazarýna sürüklendi.
O zamandan beri daha yoðun olmak üzere iktidar, muhalefetin boy hedefi oluyor.
Siyasi iktidar, bu hamleyi, siyasi bir savaþýn uzantýsý olarak okudu, “Paralel yapý” problemi ile içiçe deðerlendirdi, toplumda böyle bir karþýlýk oluþturdu, Ak Parti tabaný da, bu savaþý çok daha fazla önemsediði için yolsuzluk iddialarýný ikinci planda görmeyi, dolayýsýyla iktidara desteðini sürdürmeyi tercih etti.
Ama yolsuzluk duyarlýlýðý ortadan kalkmadý.
Þimdi, Meclis Komisyonunda 4 Bakanla ilgili soruþturma devam ediyor.
Her gün yolsuzluk iddialarýna ve bakanlarýn - savunmalarýna iliþkin bilgiler medyaya yansýyor.
Bir kere yolsuzluk iddialarýna hedef olan bakanlarýn son derece dramatik bir durumda olduklarýnýn altýný çizmek lazým. “Dramatik” yani, dün bakanlýk yapmýþsýnýz ve bugün sanýk sandalyesindesiniz. Didik didik ediliyorsunuz. Her þeyin hesabýný vermek durumundasýnýz.
Zor bir ortamdýr bu. Ben benzeri bir yargýlanmanýn “Mahþer”de gerçekleþeceðini düþünür ve titrerim. Üstelik orada, Kur’an bildiriyor ki, “aðýzlar itiraf etmese bile eller, ayaklar, hatta deriler konuþacak.” Hani “parmak izi” arýyoruz ya bir suç alanýnda, aynen onun gibi.
Bakanlarýn tasarruflarýna baktýðýmda, kendi içinde meþrulaþtýrmalar yaþandýðýný, ancak bunlarýn mahþer ortamýna, yani kamuoyu önüne çýktýðýnda savunulabilir olma özelliðinin aþýndýðýný görüyorum. Öyle ince dokunuþlar var ki, onlar, bakan olmadýðýnýz zamanda sizin ve yakýnlarýnýzýn elde edemeyeceði nitelik arz ediyor. Dokundunuz ve milyarlar bir yerden bir yere aktý. Dokunmasaydýnýz, onlar kamunun bütçesi içinde kalacaktý.
“Kalbine danýþ” der Ýslam. Kalbi de, Allah’a danýþacak, Mahþerde hesabý verilecek bir bilinçle yüklemek lazým.
Elhasýl, “Yolsuzluklar karþýsýnda sýfýr tolerans”lý bir dönemin beklendiðini belirtmek istiyorum yeni hükümet kadrolarýna.
Þeffaflýk paketi hazýrlandýðý haberleri buna iþaret.
Derler ki kadim Ýslam büyükleri böyle durumlar için “Sefasýný baþkalarý sürer, vebali siz yüklenirsiniz.” Bu da akýl iþi deðildir. Ben bunu Ak Partinin tepe kadrolarýnýn çok iyi bildiklerine inanýyorum.