Maç baþladýðýnda, F.Bahçe acelesi olmayanlarýn sakinliði içindeydi. Dolayýsýyla, iþi çabucak bitirme hevesinde de deðildi. Ama Elazýð, iki kez Serdar bir kez de Deniz’le yoklama çektiðinde; F.Bahçe oyunun patronu olduðunu ihbar ve ihtar eden, hatta ultimatom veren bir görüntüye geçti. Bunu belgelemek için de, gollerini atmada gecikmedi.
Ýlk golde Sow kafayý attý ama, golü atan rakip savunmadan Deniz’di. Çünkü Sow’dan sonra kafayý o vurdu. Kaleci Zülküf, Sow’un kafasýndan geleni deðil, kontrpiyede kalarak Deniz’in kafasýndan geleni yedi... Yani kendi kalelerine gol attýlar.
Kuyt’un attýðý ikinci gol, kaleci ile karþý karþýya kalan bir futbocunun ilk önce yapmasý gereken þeyin, soðukkanlýlýðýný korumak olduðunu anlattý. Akýlýlý, ama daha çok profesyonel bir vuruþtu...
***
Oyun 2-0 olduktan sonra, maçýn siniri alýndý. Sahadaki mücadele; gerilimsiz, temiz, çamura yatýlmayan, sakin bir atmosfere büründü. Zaten daha öncesi de sorunlu deðildi... Þartlar zorlamayýnca, olaðanüstü bir futbol elbette yoktu ama; sahadakilerin iyi niyetli oynamasý da, az keyifli deðildi.
Hocasýyla sorunu olduðu söylenen Sow’un gol sevincini Yanal’la paylaþmasý güzeldi. Bilgisayar ve istatistiklerle arasý iyi olan hocanýn, bu ilgisini genelde abarttýðýný düþünenlerdenim. Hatta bazý kulüp baþkanlarýnýn ona, “Gözünü seveyim þu bilgisayar iþinden vazgeç” diye ricada bulunduklarýný da bilirim. Kimileri de ricayý aþmýþ, açýkça direktif bile vermiþtir. Neyse!
***
F.Bahçe dün gece hiçbir bilgisayar verisine ya da desteðine ihtiyaç duymadan, gerektiði kadar ve efektif oynadý. Büyük bir övgüyü ve büyük bir eleþtiriyi hak etmeden, görevini yapmýþ insanlarýn doðal tatmin duygusuyla yetindi.
Gelecek haftalara intikal edecek ölçüde hiçbir sorun oluþmadý. Baroni’nin, 3’e1 kalýnmýþ noktada ne yapacaðýn tam bilememesini ve mutlak pozisyonu yüzüne-gözüne bulaþtýrmasýný, bu yüzden oyundan alýnmasýný sýkýntý etmeyelim... Olur böyle vakalar!
Yani F.Bahçe’de iþler ve iþlem tamam.