Sıkıntılı ve ayrımcı bir dil...

Bir çatışma anını, bu kadar içinden çok sık kaydetmez kameralar...

Hayatta olduğunu gördüğünüz birini bir kaç dakika sonra yerde başından vurulmuş görmezsiniz.

Güvenlik kameraları, durduğu taksinin kapısını açan polis memurunun aldığı kurşun yarasını ve polis memurunun bedeninden çıkan kurşunun arkadaki aracın camını da kırdığını bu kadar net göstermez her zaman...

Cumartesi bunların hepsini gördük ve seyrettik.

İnsan olan herkesin içini burkan görüntülerdi bunlar...

***

“Bu saldırı Türkiye’ye değil Kürtlere yapılmıştır...”

Bir sivil toplum lideri, çıktığı televizyon kanalında böyle analiz etmiş Tahir Elçi saldırısını.

Ayrımcı ve sıkıntılı bir dil bu.

Önce ayrımcı tarafını yazayım:

Tahir Elçi, ölüme karşı yaşamı savunan bir isimdi.

Şimdi Kürt ya da Türk, ölüme karşı ya- şamı savunan herkes üzülür bu ölüme ve bu saldırı aynı fikirde olan herkesi hedef almıştır.

Dilin sıkıntılı kısmına gelince:

Bu sene üst üste gelen şehit haberlerinden Türkler kadar Kürtler de etkilendi.

Bazı yerlerde protesto gösterileri, günahı olmayan insanlara karşı çirkin gösterilere, yakıp, yıkma işlerine döndü.

O yüzden, böyle zamanlarda, insanın ağzından çıkanı kulağının duyması gerekir...

***

Tahir Elçi tam da bir açıklamanın sonunda, kameraların kayıtta olduğu sırada çıkan bir çatışmada hayatını kaybetti.

Bir sürü kanalda ve bültende izledik bu gö- rüntüleri...

Ekranlarda, internet dünyasında herkes kendi senaryosunu anlatıyor.

Böyle zamanlarda hep olan şeylerden biri yaşadığımız.

Bilgi olmadan fikir olmaz denir ya, durum tam aksi hale geldi Türkiye’de.

Ön yargıları bilgi zannedip üst üste yorumlar yapılıyor ekranda.

Daha kötüsü ölüm yarıştıranlar...

Kimi sadece Tahir Elçi olayı üzerinden görüyor meseleyi kimi sadece şehit olan polis memurları üzerinden.

Hepsi ölüm, hepsi acı, hepsinin evine ateş düştü sonuçta.

***

Böyle bir olayın görüntüleri ekranda olmasın, bu olay konuşulmasın mı?

Olur mu öyle şey, elbette konuşulacak, konuşulmalı da...

Tetiği çeken kimse mutlaka bulunmalı ve kafalarda tek bir şüphe izi kalmayacak şekilde olay aydınlanmalı.

Ancak bir noktaya da mutlaka dikkat etmek gerek.

90’lı yıllardan kalan ön yargılarını bilgi zannedip ekranda analiz yapanlara en azından doğru düzgün 1-2 soru sorulmalı.

Aksi bu ülkede yaşayan herkes zarar verir...