12 Mart’ýn da 45. Yýldönümü geldi iþte... Kiþinin kendi yaþantýsýndan bu kadar uzaklaþmasýna da þaþmamasý mümkün deðil doðrusu... 12 Mart ilk gençlik dönemimin karanlýk bir anýsý olarak adým adým beni izlemeye devam ediyor.
Biliyorum; 12 Mart sol açýsýndan kâbustu. Daha 12 Eylül bilinmediðinden, bu sol açýsýndan 27 Mayýs sonrasýnda gerçekten de baþa gelen ilk belâ sayýlabilirdi. Lâkin 12 Mart’ýn sadece siyasete yön vermek istediðini düþünenler birazcýk yanýlýrlar. Askerî darbe mantýðýný iyi anlamak bakýmýndan askerî cuntanýn topluma þekil verme arzusu, düþüncesi ve ýsrarý, en iyi þekilde sýkýyönetim bildirilerinde kendisini gösterir. Zafer Üskül’ün ‘Bildirileriyle 12 Mart 1971 Dönemi Sýkýyönetimi’ kitabý, iyi ki yayýnlandý (Tarih Vakfý Yurt Yayýnlarý 2015). Aksi halde sýkýyönetimin genellikle akþam ajansýnýn ardýndan radyoda okunan ve hâlâ kulaklarýmýzdan gitmeyen bildirileri sisler arasýnda kaybolup gidecekti.
DÜZENÝ KORUYALIM VE BOZMAYALIM LÜTFEN
Elbette siyasî düzeni deðil... Onu zaten koruyacaðýmýzý biliyoruz da; korunmasý gereken baþka þeyler de vardý. Meselâ; özellikle metropollerde oturan vatandaþlarýn trafik konusundaki þikâyetlerinin sadece bugüne mahsus olduðunu düþünenler, tarihten hiç ders çýkarmayanlardýr mutlaka! O zamanlar da trafik ciddî bir sorundu. Adana’da bile... O yüzden sýkýyönetim komutanlýðý bu meseleye de el atmak ihtiyacýný hissetmiþti. Bundan böyle ilde trafiðin düzenli olarak akmasýný saðlamak amacýyla dolmuþlar için indirme ve bindirme yerleri yeniden saptanmýþtý. Ýlgili yerlere levhalar dikilmiþ, durak ve park yerleri gösterilmiþti. Dolmuþlar ancak bu levhalarýn olduðu yerlerde indirme ve bildirme yapabileceklerdi. Dolmuþlarda sigara içilmesi, pikap ve teyp çalýnmasý yasaktý. Bunun gibi daha pek çok önlem...
ORMANLAR YURDUN SERVET KAYNAÐIDIR
Çevrecilerin çok hoþuna gideceðini düþündüðüm birkaç önlem bizzat sýkýyönetim komutanlýðýnca zamanýnda düþünülmüþ ve uygulamaya konulmuþtu bile... Komutanlýk; ormanlarýn son zamanlarda kiþisel çýkarlarýn ön plana alýnmasý sonucunda vatan sevgisinden uzak kimseler tarafýndan tahrip edilmekte olduðunu saptamýþtý. Sýcaklýk artýþý, ormanlarý yangýna açýk hale getirmekteydi. Bu nedenle; bundan böyle; ormanlara söndürülmemiþ sigara atýlmasý yasaktý. Ormanda ateþ yakýlmamasý gerekiyordu. Tarlalarda anýz yakýlmasý yasaktý.
KANALDA YÜZMEK YASAK
Adana’da sýk görülen bir uygulama da yasaklanýyordu; sulama kanallarýnda artan sýcaklar sonucunda küçük yaþtaki çocuklarýn serinlemek için kanal ve nehirlere girdiði görülüyordu. Ve maalesef hergün boðulma vak’alarýna rastlanýyordu. Serinlemek için yapýlan bu uygunsuz davranýþlarýn önü alýnmak isteniyordu. Diðer yandan, zaten bu sular mikrop saçýyordu. Kýsacasý, nehir ve kanallara giriþ yasaklanmýþtý. Aksi hareketler, sýkýyönetim yasasýna göre cezalandýrýlacaktý!
Elbette maçlarda görülen uygunsuz tezahürat da rahatsýz kaynaðýydý. Artýk hakem ve oyuncular aleyhine kötü tezahürat yapýlmayacaktý; yapanlara gelince; onlar güvenlik güçlerince stadlardan uzaklaþtýrýlacaklardý. Sporculara da önemli görevler düþüyordu; onlar da, seyircileri tahrik edici hareketlerden uzak kalacaklardý. Kulüp yöneticilerinin görevlerinden biri de, iþte bu tür uygunsuzluklarý önleyici önlemleri almaktý.
ÝNTÝZAM VE DENETÝM SAÐLANACAK
Ankara sýkýyönetim komutanlýðý da bu konularda aktif sayýlýrdý. Þiþe ve damacanalar içinde satýlan memba sularýndan bazýlarýna baþkaca sular doldurulduðu anlaþýlmýþtý. Bazýlarýnýn da saðlýða zararlý olduðu saptanmýþtý. Bundan böyle bu konuda belediyeler sýký önlemler alacaklardý. Ayrýca, fýrýnlarýn temizliðine, ekmeklerin kalite ve gramajýna, ekmek nakil araçlarýnýn ve ekmek bayiilerinin denetimine önem verilecekti. Kaçak et satanlarla mücadele esastý. Nitekim yapýlan denetimler sonucunda uygun üretimde bulunmayan fýrýnlardan bazýlarý kapatýlmýþtý.
LAK-LAK’A SON!
Biliyorum, bunu gençler için açýklamam gerekecek... Lak-lak o sýrada ortaya çýkan bir çeþit oyuncaktý. Ýki topun iple birbirine baðlanmasýndan oluþuyordu ve bir bilek hareketi ile toplar birbiriyle çarpýþtýrýlýyordu. Biraz ses çýkýyordu; nedense gençler ve çocuklar arasýnda birdenbire acayip yayýlmýþtý. Fakat “yüzlerce aile reisi lak-lak oyunundan þikâyekçi” olmuþtu. Bunlarýn ýsrarla satýlmasý, satýn alýnmasý ve oynatýlmasýnýn yasaklanmasýný istemiþti. Bu talep karþýsýnda sýkýyönetim; “sýhhî yönden sakýncalý olduðu týp otoriteleri tarafýndan kabul edilen ve zararlarý bizatihi ebeveynler tarafýndan müþahade edilen bu oyunun, ayný zamanda çýkardýðý gürültü itibariyle de halkýmýzý rahatsýz etitði bir hakikatti.”
O halde; “çocuklarýmýz tarafýndan bu oyunun oynanmasý, onlarý derslerden uzaklaþtýrma veya ders yapmama durumuna sokma ihtimali de ayrýca bir sakýnca teþkil” ediyordu. Sonuçta; “aile reislerinin ve öðretmenlerin birçok yavrularýmýzýn yaralanmasýna sebebiyet veren bu oyuncaklardan baþka oyuncaklarla oynamalarý için yavrularýný ve öðrencilerini uyarmalarýný tavsiye” eden sýkýyönetim komutanlýðý; bir önemli sosyal meseleyi daha geride býrakmaktan dolayý muhakkak ki baþarýlý sayýlmalýydý!
YAZARIN NOTU: 1945-1950 dönemini ayrýntýlarýyla açýklamaya çalýþtýðým serinin beþinci cildi yayýnlandý! Son cildi de yayýnevine teslim ettim. Gelecek yýl toplam altý ciltte bir dönemin öyküsünü tamamlamýþ olmayý diliyorum. Meraklý okuyuculara duyurmak istedim.