Silah býrakmanýn ‘tam zamaný’ deðil, maalesef deðil...

Kamuoyunda çeyrek asýrdýr devam eden yanlýþ bir algý var. Ya da Kürt meselesiyle alakalý olarak seçimler dahil yaþadýðýmýz çok sayýda siyasi tecrübeye raðmen, doðrulanmayan bir kamuoyu algýsý diyelim.

Özetle þöyle iþliyor: Kürt siyasetinde silahlý kanatla sivil kanat arasýnda bir çatýþma yaþanýyor, sivil kanat demokratik siyaset zemininin güçlenmesini isterken, silahlý kanat bu zeminin zayýf kalmasýný arzu ediyor. O halde Türkiye, demokratik sivil alaný geniþlettikçe silahlý mücadele alaný daralacak ve dað kadrosu siyasette belirleyici olmaktan çýkacak.

Bu görüþü ifade eden sloganlar bile vardý vaktiyle: Daðdan inip Düz ovada siyaset yapmak..

Ama bu bir türlü mümkün olamadý. Daðýn ovaya üstünlüðü, her koþulda azalacaðýna arttý.

***

Daha geriye gitmeyelim. 2007 ve 2011 seçimleri ve aradan geçen sekiz yýla bakalým.

Kürt siyaseti parlamentodaydý. Sivil alaný kullanmanýn neredeyse bütün yol ve araçlarý açýktý ve demokratik sürece katký sunmanýn imkanlarý vardý.

Ama ne oldu bir bakalým:

12 Eylül anayasa referandumu boykot edildi. Ergenekon sürecinde ‘tarafsýz’ kalýndý. Fýrat’ýn ötesindeki Ergenekon’un faaliyetlerinin araþtýrýlmasýndan söz eden Kürt aydýnlarý ihanetle suçlandý ve susturuldu. HDP’li vekiller, JÝTEM davalarýndan ziyade, Silivri’de boy gösterdi. Kürt dili ve edebiyatýnýn geliþmesi için atýlan adýmlarýn, gerçekleþen reformlarýn hiçbirinde bu vekillerin imzasý yok. Siyasi partilerin kapatýlmasýný zorlaþtýran yasaya bile imza atmadýlar.

Yani deðiþim ve demokratikleþme süreci, son sekiz yýlda parlamentoda bulunan Kürt siyasetine raðmen oldu.

Kürt siyasi tabaný, bu reformlara karþý nötr hale getirildi, hatta bu reformlarýn ‘gerçek çözümü’ zorlaþtýrdýðýna dair bir kanaat bile ayný taban içinde bugün çok güçlü bir kanaat olarak yaþýyor.

Yani iki dönem parlamentoda olmak, silahlý mücadeleye olan inancý zayýflatmadý, arttýrdý. Öcalan’ýn silah býrakma çaðrýlarý her defasýnda boþa çýkarýldý.

Silahlý mücadele, söz konusu süreçte, kazanýmlarýn sigortasý olarak görülmeye devam edip durdu. Hem de parlamento zeminini kullanabilen Kürt siyasi aktörleri tarafýndan..

***

Bütün bu  konjonktürel þartlarýn, elbette Ortadoðu’da bir yükseliþ dönemi yaþayan Kürt milliyetçiliði ve bu milliyetçiliðin siyasi kullanýmýný PKK’nýn alternatifsiz olarak elinde bulundurabilmesiyle ciddi manada bir alakasý var.

Kürt sorunundan kaynaklanan siyasi dinamikler, Türkiye’yle sýnýrlý olmadýðý ve Ortadoðu’da yaþananlar gelip Türkiye’yi de etkilediði hatta son seçimlerde gördüðümüz haliyle belirleyici olduðu için (Rojava ve Kobani’yi hatýrlayalým) Türkiye’ye ait, siyasi þartlar meseleyi izah etmeye maalesef artýk kifayet etmiyor.

Bu seçim, Kandil üzerinden Türkiye’yi istikrarsýzlaþtýrmak isteyenlerin baþarýlý olduðu bir seçim oldu.

HDP’yi güçlendirmek isteyenler, farkýnda olsunlar veya olmasýnlar, aslýnda Kandil’in Türkiye, Irak, Suriye ve Ýran’daki iktidar alanýný güçlendirmiþ oldular.

Erdoðan ve Öcalan’ý zayýflatmak temel hedefti. Bu kýsmen de olsa gerçekleþti. Bu yüzden de silahlý mücadeleyi terk etme çaðrýsý ya da buna dair siyasi hakký kullanma yetkisi, Öcalan’ýn elinde deðil artýk. Bunda þaþacak bir durum da yok zaten. Kandil, beyaz Türkleri, ulusalcýlarýn bir kýsmýný ve Kürt muhafazakarlarý da ikna ederek, bu hakký Öcalan’ýn elinden almýþ oldu. Öcalan’ýn özgürlüðünü savunuyor görünmek ise iþin taktiksel kýsmý. AK Parti’nin Kürt seçmenin eliyle zayýfladýðý, MHP’nin güçlendiði bir Türkiye’de, silahlý mücadelenin býrakýlmasýný, Öcalan’ýn özgür kalmasý þartýna baðlamak, ömür boyu Ýmralý’da kalsýn demekten farksýzdýr.

Gerçek þu ki, PKK’nin artýk Öcalan’a ihtiyacý yok. Ýster Kandil, ister PKK deyin ama cumhuriyetçiler herhalde Kürt Kuvayý Milliye Güçleri desek daha iyi anlayacaklardýr, iþte bu KKMG tek karar ve söz sahibi haline geldi. Parlamentoda daha yüksek bir Kürt siyasi temsiliyeti bu koþullarda, çözümü kolaylaþtýrmak yerine daha da zorlaþtýrabilir. Bir paradoks belki ama Kandil, seçimlerde elde ettiði sonuçla beraber, Selahattin Demirtaþ’a anýnda laf yetiþtiren ve hem HDP’ye hem Öcalan’a anýnda ‘One Minute’ diyecek güce kavuþmuþ oldu.

Bu yüzden gerçekçi olmak gerekirse, zaman PKK’ya silah býrakma çaðrýsý yapma zamaný deðil ama baþta AK Parti olmak üzere, CHP ve MHP’nin ‘demokratik yollar’ kullanýlarak Türkiye’nin içine sürüklendiði bölünme riskini bertaraf edebilecek bir siyaset tarzý izlemesinin zamanýdýr.