Yer Taksim, Cumhuriyet Anýtý’nýn önü. Askerler üniformalarýyla tören alanýnda yerlerini almýþlar. Görünüþe göre hemen hepsi üst rütbeli subaylardan oluþuyor. Resmin sað tarafýnda ise CHP ve Ýþçi Partisi çelenkleri görünüyor. CHP çelenginin önündeki kiþi sað elini askerlere kaldýrmýþ, tehditkâr bir edayla baðýrýyor: “Sizin koruyamadýðýnýz Cumhuriyet’e biz sahip çýkýyoruz”.
Haberlerin detayýnda baðýran kiþinin CHP Ýstanbul Ýl Baþkaný Oðuz Kaan Salýcý olduðu yazýyor. O zaman her þey yerli yerine oturuyor.
Çok partili dönemde CHP bir tam dönem bile tek baþýna iktidar olamamýþsa, býrakýnýz tek baþýna iktidar olmayý, Cumhuriyet’i kuran kadrolarýn partisi güçlü bir muhalefet olmakta dahi zorlanýyorsa bunun sýrrý yukarýdaki tabloda aranmalýdýr.
‘Cumhuriyet’ bu ülkenin, bu milletin rejiminin adýdýr. Bu durumda generaller Cumhuriyet’i kimden koruyamamýþtýr? Ülke düþman iþgali altýnda mýdýr? Yoksa 28 Þubatçýlarýn neden olduðu gibi ekonomimiz batmýþ da, IMF’in emrine mi girmiþtir? Generallerin, askerlerin ve diðer silahlý memurlarýmýzýn Cumhuriyet’i koruyamadýðý kiþiler kimlerdir?
Millet Cumhuriyet’in sahibidir
Rol yapmaya gerek yok, ana muhalefet partisinden bazý siyasilerin ve darbe davalarýnýn baþ aktörü olan Ýþçi Partisi’nin “Cumhuriyet düþmaný” olarak kastettiði kurum iktidar partisidir. Yani 3 dönemdir iktidarda olan ve son 11 yýldýr girdiði tüm seçimlerden ezici bir halk desteðiyle çýkan parti. Bu durumda generallerden beklenen milletin rejimini milletten korumak olmuyor mu?
Zaten 27 Mayýs darbesi de ayný zihniyetle yapýlmadý mý? 12 Eylül ve 28 Þubat Cumhuriyet rejimini halktan korumayý hedeflemiyor muydu? Generallere elinizi kaldýrýp “Sizin koruyamadýðýnýz Cumhuriyet’e biz sahip çýkýyoruz” diye baðýrdýðýnýzda darbe çaðrýsýnda bulunmuþ olmuyor musunuz?
Generaller ülkeyi darbe dýþýnda baþka türlü nasýl koruyabilirler ki? Peki, milletin seçtiði siyasi kadrolara karþý silahlý darbe çaðrýsýnda bulunarak milletin teveccühünü kazanmak, tek baþýna iktidar olabilmek mümkün müdür? Bir siyasi parti ülkenin rejimini korumak için kendisini deðil de askeri, jandarmayý veya polisi nasýl öncelikli görür? Ülkenin siyasi partileri, muhalefeti vs. ülkenin rejimine sahip çýkamýyorsa bu eksikliði silahlý adamlar mý giderecek? Ulusalcý muhalefetçe adeta ‘düþman’ statüsüne sokulan iktidar partisi bugün bulunduðu yere silah zoruyla mý gelmiþtir?
Kýsacasý muhalefet eðer sonsuza kadar muhalefette kalmak istemiyorsa siyaset biliminden daha çok yararlanmalýdýr. Gerçeklere karþý siyaset yapmak, askerlere dönüp yardým ummak ne bu partimize, ne de ülkemize bir þey kazandýrmaz. Rejimleri silahlý adamlar deðil, milletin rejime olan baðlýlýðý ve sevgisi korur. Bu da daha fazla özgürlük, daha fazla refah ve daha fazla adalet ile saðlanýr.
Bu arada ‘çelenk yasaðý’ný da tam olarak anlayabildiðimi söyleyemeyeceðim. Doðrusunu isterseniz çelenk koyma merasimi bir yönüyle yapay/göstermelik bir sevgi gösterisi gibi geliyor idi. Eski düzende protokolün tamamý çelenk koymak zorundaydý. Kurumlar masraf olmasýn diye çelenklerine çoðu kez çiçek de koymuyorlardý. Koca koca adamlar ellerinde metal yýðýnlarý, Atatürk heykelinin önünde boncuk gibi diziliyor, içlerinden geldiði gibi deðil de soðuk ve yapmacýk davranýþlarla saygý gösterisinde bulunuyorlardý. Hele hele küçük yerlerde ilin veya ilçenin bankalarý, dernekleri ve esnafý bile metal çelenkleriyle meydanda yer tutuyorlardý. Törenin sonunda Atatürk anýtýnýn önü bir sürü metalle doluyor, bazen rüzgârda çelenkler birbirini deviriyor, ortaya garip manzaralar çýkýyordu.
Dýþarýdan bakýldýðýnda bu manzara birçok kiþiye (bence Atatürk’e de) acý bir þekilde tebessüm ettiriyordu. Fakat bana sorarsanýz bunun çok da bir sakýncasý yoktu. Belki bu tür þekli anma törenlerini daha iþlevsel hale getirmek gerekirdi. Ancak bunun formülü resmi törenleri daraltmak olmamalýydý.
Zorunlu katýlýmý kaldýrýp, töreni daha gönüllü ve daha samimi bir hale getirmek yeterliydi. Benden söylemesi...