Şimdi de ‘Emekli Vaiz’den mi ekmek çıkarmaya çalışıyorsun?

Canlı izlemedim... Anlattılar... Daha sonra internetten “video görüntülerine” şöyle bir göz attım.

Rahatsız oldum...

Ersoy Dede’nin moderatörlüğünü yaptığı programda, iki gazeteci (daha doğrusu iki kişi) tartışıyor. Birincisinin gazeteci olup olmadığını bilmiyorum. Son zamanlarda ekranlarda sıkça görülen bir isim... Bir yerlerde yazıyorsa da, bağışlasınlar, ben bilmiyorum.

Tartışmacılardan ikincisi ise gazeteci...

Bir gazetede yazıyor en azından.

Konu, Gezi Parkı eylemleri...

Gazeteci kimliğiyle temayüz etmiş tartışmacı, Başbakan Erdoğan’dan bahsederken, “diktatörü” anıştıracak ifadeler kullanıyor, Gezi Parkı eylemlerinden dolayı “karizmasının çizildiğini” söylüyor... Ve ağır eleştiri cümleleriyle devam edip gidiyor.

Birinci tartışmacı da, konuyu (Yavuz Sultan Selim Köprüsü bağlamında) Fethullah Gülen Hocaefendi’ye getiriyor ve “Emekli Vaiz” nitelemesini kullanıyor.

Fırtına da bunun üzerine kopuyor işte...

Devamında ne olduğunu izleyemedim. Sadece, “gazeteci” kimliğiyle temayüz etmiş arkadaşımızın, “Emekli Vaiz” nitelemesinden sonra hışımla ayağa fırlayıp muhatabına “Senin kadar namussuz, senin kadar alçak, senin kadar terbiyesiz bir adam görmedim” diye bağırdığını ve yine hışımla stüdyoyu terk ettiğini, birinci tartışmacının da yakışıksız ifadelerle ona mukabelede bulunduğunu gördüm.

Başta da söylediğim gibi, rahatsız oldum.

Diyeceksiniz ki, “televizyon tartışmalarında olur böyle şeyler.”

 

Olur... Oluyor da...

Soru şu:

Nadirattan da olsa, televizyon programlarında karşımıza çıkan bu rahatsız edici görüntüler, genele teşmil edilebilir bir tavrın (yahut cepheleşmenin) ürünü müdür?

Mevcut “çatışma eksenlerine”, bir de, “Başbakan’ınfaçası bozuldu” diyenlerle, Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında “Emekli Vaiz”  nitelemesini kullananların kavgası mı eklendi?

Bir “hükümet-cemaat savaşı” mı söz konusu?

Hangi temsilden geldiğini bilmediğimiz iki kişi arasındaki “sevimsiz laf dalaşı”, bizi “cemaat-hükümet savaşı kızıştı” sonucuna mı götürmeli?

Bunu cevaplama görevi, Hürriyet gazetesinin “fırsatçı” yazarına düşüyor.

Bakın ne yazmış?

Hükümetten ve “yandaş” diye aşağıladıklarından bahisle: “Acayip kızıyorlar Fethullah Gülen’e. (....) Hükümete karşı çıkanı düşman olarak görüyorlar. / Siyaset yapmayı savaş olarak görüyorlar. / Vatandaşla işbirliği yapmamayı ve demokratik mekanizmaları çalıştırmamayı ‘dik durmak’ olarak görüyorlar. / Ürettikleri saçma sapan komplo teorilerine inanmayanları ‘gerçeklere sırtını dönmüş piyonlar’ olarak görüyorlar. / Uyguladıkları akla, mantığa ters stratejiyi beğenmeyenleri ‘AK Parti’yi devirmeye çalışan güç’ olarak görüyorlar. / Eleştiri yapanları ‘hesap sorulacak kişiler’ olarak görüyorlar. / Kendi aralarında yer alıp da ‘Yanlış yapıyoruz’ diyenleri ‘hain’ olarak görüyorlar. / Durumu toparlamaya çalışan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ‘selden kütük koparmaya çalışan adam’ olarak görüyorlar.”

Bunları sıraladıktan sonra “altın vuruşu” yapıyor: “Daha önce ‘Hocaefendi’ dedikleri Fethullah Gülen için ‘Emekli Vaiz’ demeye başlamaları da bu bağlamda değerlendirilmelidir.”

Görüyorsunuz değil mi?

Eleştiriyle “düşmanlığın” nasıl karıştırıldığını; kurnazca, teklifsizce, ahlaksızca hangi “sinir uçlarıyla” oynandığını görüyorsunuz.

Bu kadarını Emin Çölaşan bile başaramadı.

Doğu Perinçek, Ergun Poyraz, Yılmaz Özdil, Levent Kırca bile başaramadı...

Sadece eleştirdiler ya da hakaret etiler ama “düşmanlık” yapmadılar.

Sanki bir yerlerden (muhtemelen iktidar canibinden) bir karar alınmış; hükümete karşı çıkanlar “düşman” sayılırken, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hissesine de “Emekli Vaiz” ilan edilmek (yani aşağılanmak) düşmüş.

İki kişi arasındaki laf dalaşından hangi sonucu çıkardığını görüyorsunuz, değil mi?

Fırsatçılığı görüyorsunuz...

Kaç yıldır gazetecilik yapıyorum, kaç yıldır insanlara dalaşıyorum; böylesini ne gördüm, ne duydum.

Böylesi bir daha gelir mi? Sanmam...

İnsan değişir, dönüşür, yeni arkadaşlar edinir, fikir ve mahalle değiştirir ama içinden çıkıp geldiği çevreye bu kadar mı düşman olur?

Bu kadar mı nefretle bakar?

Namuslu bir insan (namuslu bir insansa gerçekte), sonu “görüyorlar” fiiliyle cümlelerinin mesnedini (ve hangi öznenin hangi eylemi gerçekleştirdiği, bunun ne ölçüde genele teşmil edilebileceğini) yazar.

Kim öyle görüyor?

Bilelim.

Kim “düşman” sayılıyor?

Bilelim.

Senin saçma sapan olmayan

teorin ne?

Bilelim.

Eleştiri yapanlardan hangi hesap sorulacak?

Bilelim.

Kim siyaset yapmayı “savaş” olarak görüyor?

Bilelim.

Sen akla mantığa uygun hangi stratejiyi geliştirdin?

Bilelim.

Hangi konsorsiyum Fethullah Gülen’i “Emekli Vaiz” ilan etti?

Bilelim.

Bunun “bağlamı” nedir?

Bilelim.

Bu arkadaş, Ermeni vatandaşlarımıza küfreden milli güreşçi Rıza Kayaalp’in (sırf küfrettiği için) hükümet tarafından “bayrak taşıma göreviyle” ödüllendirildiğini bile yazdı.

Bunu bile yazdı ve hiç Allah’tan korkmadı!

Daha ne diyeyim ben!