Recep Tayyip Erdoðan yalnýz Türkiye tarihi için deðil, Osmanlý hinterlandý, yani diðer söylemiyle Türkiye’nin medeniyet coðrafyasýnýn da kaderini etkileyebildi. ABD veya Avrupa’nýn demokrasi konusunda ileride olan ülkeleri; Kafkasya, Balkanlar, Ortadoðu, Rusya gibi ülkelere demokrasi standartlarýný belirledikleri kurallarla sunar, çerçeveyi kendileri belirler ve bu ülkelere kendi menfaatleri doðrultusunda demokrasi sýnýrlarý çekerler. Hatta halkýnýn kanýna susamýþ baþkanlara bile tavýrlarý ekonomik, jeostratejik istekleri doðrultusunda olur.
Ýþlerine yarýyan iktidarlarla menfaatleri el verdikçe, yol arkadaþý bile olurlar. Türkiye’de, onlar için konu ve konumlarýnýn gerektiði çerçevede önem arz ederdi. Erdoðan’la birlikte baþlayan Yeni Türkiye projesi bu sunumu alt üst etti. Çünkü Türkiye kendisine ait deðerlerle donatýlmýþ demokrasi felsefesi ile kendinden söz ettirmektedir. Ve bu felsefe hinterlandýndaki ülkeleri dikte ederek deðil örnek olarak etkilemektedir. Türkiye’nin bu demokrasi tablosu sessiz olarak bu coðrafyada devrim yaratmaktadýr. Aynen Türkiye’deki gibi Cumhurbaþkaný seçimleri sonucu Erdoðan’ýn mutlak zaferi, bu hikayenin ciddiliðini anlamayanlara anlatmýþ oldu. Ve milletinin iradesi olarak görülen liderin, stratejileri ve hedefleri bundan sonra daha fazla mercek altýndadýr. Cumhurbaþkaný seçimleri sonucu Türkiye’nin yeni baþbakanýnýn kimliði de merak konusu oldu.
Çünkü bu konumun yeni sahibinin kimliði ve Reis-i Cumhur’a olan baðý, yeni dönemin tablosunu net olarak sunacaktýr. Baþbakanýn kimliði konusunu da sadece Türkiye içerisinden bakarak yorumlamak hatalý olur. Çünkü Türkiye 12 senedir, dünyanýn her konusu ve alanýnda boy gösteriyor. Bu, o demektir ki; Türkiye’nin hedefleri içeriden deðil hem de ve en çok dýþarýdan olaya bakýlarak yorumlanmalýdýr.
Bu isim;
Birincisi; Erdoðan’ýn baþlattýðý serüvenin ýsrarlý devamýný temin etmelidir.
Ýkincisi; Erdoðan kadar cesur olmalýdýr.
Üçüncüsü; Türkiye’nin dýþarýdaki otoritesinin kalýcý olmasýný temin etmelidir.
Dördüncüsü; demokrasi ve özgürlükler konusunda Erdoðan gibi dik durmalýdýr.
Beþincisi; tüm baskýlara ve senaryolara dayanabilmeli ve her fýrsatta saldýranlarýn önüne, hiç sarsýlmadan çýkabilmelidir.
Altýncýsý; dost ve akraba halklar nezdinde Türkiye vatandaþlarýnýn duyduðu sevgi kadar, sevgi ve saygý görmelidir.
Yedincisi; mazlumun yanýnda olmaktan hiç taviz vermemelidir.
Sekizincisi; dünyada, kendisinden duruþu ve ilkeleriyle söz ettirmelidir.
Dokuzuncusu; herkesin bildiði, okuduðu, analiz ettiði biri olmalýdýr.
Onuncusu; samimiyeti, ilkeleri, dünyalýk olan her þeye bakýþ açýsý, ailesi ile birlikte hayat hikayesi dürüstlük ve Allah’a olan aþkýn üzerine kurgulanan bir þahsiyet olmalýdýr.
Bu kriterlere elbette hem parti tabanýnda hem de toplumun tamamýný mefkuresi ile ifade eden ve kabul gören isim Erdoðan’la baþlayan bu hikayenin devamýnýn garantisi olarak algýlanacaktýr. Son günler Türkiye’nin kültür coðrafyasýnda en az Türkiye içerisindeki kadar bu konu en çok konuþulan, üzerinde tartýþýlan mesele olduðunu da bilmenizde yarar vardýr. Milli iradenin tercihi kadar, Türkiye’ye kader baðý oluþturan bölgelerdeki halklarýn da bu konuda istekleri, tercihleri dikkate alýnmalýdýr. Dolayýsýyla milli irade anlayýþý, þimdilerde medeniyet coðrafyasý halklarýnýn da Türkiye ile ilgili iradesi olarak da anlaþýlmalýdýr. Çünkü Türkiye artýk eski Türkiye deðil, Türkiye artýk Yeni Türkiye’dir. Ve bu Türkiye’nin sýnýrlarý sadece Edirne’den Kars’a kadar olan bölgeyi kapsamýyor. Bir ucu Doðu Türkistan diðeri Afrika, bir ucu Filistin, diðeri Suriye, Mýsýr, Irak olan, bir ucu Balkanlarda, diðeri Karabað’a uzanan ve bu felsefeyi taþýyan, bu coðrafyanýn derdini dert edinmiþ olan bir isim, ancak Türkiye’nin yeni baþbakaný olarak kabul görecektir. Türkiye öyle bir rota çizmiþ ki; artýk onun baþbakanýnýn kim olacaðý Türkiye’nin vatandaþlarý kadar coðrafya insanýný da derinden düþündürmektedir. Peki medeniyet coðrafyasýnda, Erdoðan’ýn misyonunu devam ettirecek ve baþbakan olarak arzu edilen isimler var mý?
Evet var! Bu döneme kadar kimsenin böyle bir konuda meseleyi yorumlamasý veya þu isim olursa “Erdoðan’la baþlayan hikaye devem eder” diye analizde bulunmasý söz konusu deðildir. Hatta bu kadar dört gözle beklenen, “acaba kaderimle ilgili hayallerimin ortada kalmamasý için kim tercih edilecek” yaklaþýmý olmamýþtýr. Meseleye Türkiye’yi “rakip” olarak görenler ile Türkiye’yi “kendinin kaderi” olarak görenler arasýndaki farklý yaklaþýmlarý irdeleyerek analiz etmek lazým.
Erdoðan’la birlikte kendine güveni oluþan coðrafyanýn en çok tanýdýðý, saygý ve sevgiyle kendinden söz ettirdiði isimler içerisinde ilk sýrada Ahmet Davutoðlu’nun olduðunu nacizane bilgilerinize sunmak isterim. Zaten bu hafta içerisinde gerçekleþen AK Parti Geniþletilmiþ Ýl Baþkanlarý toplantýsýnda yapýlan istiþareden de Ahmet Davutoðlu ismi öne çýkmýþtýr. Yani parti tabaný da kýsa süreli deðil, uzunca bir süre baþbakanlýk görevini ifa edecek, üç dönem kuralýna takýlmayacak Ahmet Davutoðlu ismine sýcak bakmaktadýr. Dolayýsýyla sonuç ne olursa olsun, yeterki “milli irade felsefesi” hedefe varsýn arzusuyla, medeniyet coðrafyamýz gözlerini kýrpmadan Yeni Türkiye’ye bakmaktadýr.