Þimdi sýra PKK’da

Ýmralý görüþmeleri her türlü engelleme çabalarýna raðmen Öcalan’ýn BDP, Kandil ve PKK’nýn Avrupa kanadýna mektup göndermesi ile hareketlendi. Öcalan’ýn çizdiði yol haritasýnda ilk dikkat çeken nokta takvimin oldukça hýzlý oluþu. Belli ki Öcalan’ýn acelesi var... 21 Mart’tan önce çatýþmasýzlýk çaðrýsý yapmak istiyor, 15 Aðustos’a kadar ise anayasal adýmlarýn atýlmasýný ve sýnýr dýþýna çekilinmesini öneriyor. Öcalan diðer taraftan silahlarýn gömülmesinden ve PKK’nýn bir terör örgütü olarak tasfiyesinden henüz bahsetmiyor.

Dikkat çekici bir diðer nokta ise Abdullah Öcalan’ýn sadece Kandil’i deðil, Avrupa kanadýný da muhatap almasý. Öcalan bu þekilde davranarak tek karar vericinin Kandil olamayacaðýnýn da altýný çizmiþ oluyor. Belki de “asýl lider benim” demek istiyor.

Öcalan’ý dinleyecekler mi?

Bu süreçte mektubu alan BDP’nin nasýl karar vereceðini ise merak eden yok, çünkü onlar Kandil, Avrupa ve Ýmralý’ya uymak zorundalar. Onlardan baðýmsýz bir irade geliþtirebilmeleri, en azýndan bu þartlar altýnda mümkün deðil. Þimdi top PKK’da. PKK, topu çok uzun süre kucaðýnda tutmak istemeyecektir, çünkü ‘top’ dediðimiz þey her an PKK’ya da zarar verebilecek bir ateþ parçasýna dönüþebilir. Örgüt süreci týkayan, barýþý engelleyen olmak istemez. Süreci engelleyecekse ya yerine getirilmesi güç þartlar öne sürecektir, ya da topu bir diðer aktörün kucaðýna býrakmanýn yollarýný arayacaktýr.

Eminim PKK’nýn vereceði kararý en fazla Abdullah Öcalan merak ediyordur. Eðer PKK, Öcalan’ýn taleplerine olumlu yaklaþýr ve uyumlu çalýþýr ise Ýmralý’nýn PKK üzerindeki liderliði teyit edilmiþ olacak. Yok, eðer PKK ayrý bir irade ortaya koyar ise Ýmralý’nýn önderliði temelinden sarsýlacaktýr. Bu açýdan bakýldýðýnda süreç ayný zamanda Öcalan için de bir test niteliðinde.

Silahsýz PKK mümkün mü?

Mektupla birlikte sadece Öcalan deðil, PKK da zorlu bir sürece girmiþ durumda. PKK kaç parça, asýl kararlarý kim alýyor, bunlarý da sürecin sonunda görmüþ olacaðýz. Ayný þekilde sürecin parçasý olmasý halinde PKK’nýn tek parça kalýp kalamayacaðý da görülecek. Örgüt eylemsiz hayata uyum saðlayabilecek mi gibi birçok sorunun cevabý da bu süreçte gizli.

Bazýlarý “eðer PKK sürece katýlmazsa Kürt halký onlarý tasfiye eder” diyor. Bu tür ifadeler gerçekçi deðil. Terör yapmak için halk desteðine ihtiyaç yok. Zaten PKK’yý bugün ayakta tutan da Kürtlerin çoðunluðunun desteðine sahip olmasý deðil. Daha da önemlisi Suriye ve Ortadoðu’daki geliþmeler PKK’nýn aklýný karýþtýrmýþ durumda. PKK’da bazý gruplar böyle bir barýþ sürecine ihtiyaçlarý olup olmadýðýný sorguluyor. Lider kadrosundan bazýlarý ise sürecin PKK’nýn iþine yarayabileceðini, bu sayede zaman kazanýlabileceðini ve süreç sayesinde örgütün kitleler gözünde meþrulaþma çalýþmalarýný arttýrabileceðini düþünüyor.

Dile dikkat

Kýsacasý tüm taraflar için çok ciddi risklerin olduðu, ama baþarýlý olunabilirse tüm taraflar için muazzam kazançlarýn olabileceði bir süreçten geçiyoruz. Bu arada hatýrlamadan geçemeyeceðim, süreç dikensiz gül bahçesi olmayacaktýr. Çok aðýr provokasyonlar ve sabotaj giriþimleri beklenmelidir ve ona göre teknik ve psikolojik hazýrlýklar yapýlmalýdýr. Özellikle siyasi partilerin bu süreçte kullandýklarý dili yumuþatmalarý ve sürecin baþarýsýna odaklamalarý olmazsa olmaz bir ihtiyaçtýr. Eðer süreç seçim malzemesi yapýlýr ve süreç üzerinden milliyetçilikler yarýþtýrýlýr ise kaybeden yine Türkiye olacaktýr.