Sinema gençlerin!

Genç Türkiye sinemasını durdurabilene aşk olsun! Sinemamız tazelendikçe tazeleniyor. Her yıl yeni isimler ortaya çıkıp yeni başarılara imza atıyor. 20. Adana Altın Koza Film Festivali’nde ödülleri yine genç sinemacıların yapıtları paylaştı. 50. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden de farklı bir sonuç çıkmayacak. Altın Koza’yı paylaşan “Yozgat Blues” ve “Gözümün Nuru”, Yılmaz Güney Ödülü’nü kazanan “Köksüz” genç yönetmenlerin imzalarını taşıyor. Diğer ödüllerin büyük bir kısmını da onların kadrolarında yer alan genç isimler paylaştı. Sinema Yazarları Derneği - SİYAD Ödülünü’nü “Köksüz” alırken, Film Yönetmenleri Derneği - Film-Yön Ödülü’nü iki genç yönetmen Atıl İnaç (Daire) ve Mahmut Fazıl Coşkun (Yozgat Blues) paylaştı.

Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nun “Orada” adlı ilk filmlerini çekmekte olduklarını bu filmde iki kardeşi canlandıran Sinan Tuzcu - Dolunay Soysert çiftinden duymuş ve merakla söyleşiye gitmiştim. Erol Günaydın’ın da babalarını canlandırdığı bu film özellikle ilk yarısından iki sinefilin eseri olduğunu hemen belli eder. Gerçekten de Kurtuluş ve Saraçoğlu iki genç entelektüeldi. Sinemayı çok seviyor, çok biliyorlardı, özellikle de Ingmar Bergman’a hayrandılar. Derken bir de İsveçlileri de hayli şaşırtacak şekilde bir Bergman belgeseli yaptılar. Bergman’ın ünlü “Viaggio in Italia / İtalya’ya Yolculuk” filminden esinlenerek adını da “Viaggio in Bergmania” koydular.

“Gözümün Nuru” bu iki yakın dostun ve iş ortağının bir trajediye teğet geçmesinden kaynaklanan çok komik bir doküdrama. Trajik olandan komik olanı çıkarmadaki başarılarına da diyecek yok! Melik Saraçoğlu’nun gözünde dekolman oluştu. Çeken ya da yakını mustarip olan varsa bilir; dekolman retinayı tahrip eder ve görme kaybına neden olur. Hayatı kitap okumak, film izlemek, senaryo yazmak ve film çekmek üzerine kurulu bir gencin görme yetisini kaybetme korkusuyla ameliyatlar zinciri geçirmesi, günlerce kıpırdamadan yüz üstü yatmak zorunda kalması böyle dümdüz anlatılınca hiç komik gelmiyor tabii. Ama Kurtuluş ve Saraçoğlu bu süreci yeniden canlandırırken bizzat Saraçoğlu’nun anlatıcısı olduğu metni esprilerle bezemiş. Çok dikkatli bir görüntü yönetimi ve kurgu da tıpkı acı ve korku içindeki kahraman ile birlikte bir odaya kapatılmış olan filmi son derece keyifli bir seyirliğe dönüştürmüş.

***

Mahmut Fazıl Coşkun da sinemamıza bir imamın bir rahibe adayına aşkını çok özenli biçimde anlattığı “Uzak İhtimal” ile girdi. 24 ekranlarından iyi tanıdığınız Tarık Tufan’ın senaryosunu yazdığı bu film de Altın Koza’ya uzandı. Bu hafta San Sebastian Film Festivali’nde yeni yönetmenlere ayrılan bölümde yarışacak. “Yozgat Blues” alışveriş merkezlerinde, taşra müzikhollerinde hafif Batı müziği icra eden bir şarkıcının ilgi duyduğu bir öğrencisiyle Yozgat’ta sahneye çıktığı süreçte yaşananları, orada tanıştıkları kişilerle ilişkileri mizah çerçevesinde ele alıyor. “Aliya” belgeseliyle Yazarlar Birliği Ödülü kazanarak dikkat çeken Mahmut Fazıl Coşkun arada bir de İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti’nin afili belgesellerinden “Sinan”ı gerçekleştiren sekiz yönetmenden biri oldu. 

Festivallerin gözdesi olan “Köksüz”ün yönetmeni Deniz Akçay Katıksız, dizi senaristi olarak kariyer yapmış genç bir isim. 2013’ün tatlı sürprizi. Gülen yüzü ve enerjisiyle bundan sonraki filmlerinde de bizi düşkırıklığına uğratmayacağının sinyallerini veriyor. Venedik Film Festivali’nde gösterilen “Köksüz” 15 yaşında babasını kaybetmesinin acısıyla kaleme aldığı bir senaryo. Sinema duygusu olduğunu belli eden Katıksız, oyuncu yönetiminde de başarılı bir performans sergiledi.  

Sayılacak birçok yeni isim daha var Alphan Eşeli, Ramin Matin, Emre Yalgın misali. Nüfusumuz misali sinemamız da gençleştiği için bu konuda daha çok yazı kaleme alırız, kuşkusuz.