Sinema kabusum

Beyoðlu Sinemasý’nda bu hafta “Araf” oynuyor, Pera Salonu’nda da “Elena”. Sonra filmekimi’nin galalarýna açacak salonlarýný. Onlarý vizyona girme tarihi sýrasýyla Fatih Akýn’ýn “Cenneteki Çöplük”, Ken Loach’un “Meleklerin Payý”, Altýn Koza’yý kazanan “Babamýn Sesi”, Pelin Esmer’in beþ Altýn Kozalý “Gözetleme Kulesi”, geçen yýl Halkýn Kozasý ödülünü kazanan belgesel “Simurg”, Bernardo Bertolucci’nin “Sen ve Ben”,  Emin Alper’in önce Berlin sonra diðer festivalleri fetheden “Tepenin Ardý” ve Michael Haneke’nin Altýn Palmiyeli “Aþk” filmleri takip edecek.  Ocak ayýna kadar harika bir programý var Beyoðlu Sinemasý’nýn.

Ocak’a kadar iyiyiz... Ama sonra? 2012 bitip de tarihlere 2013 yazmaya baþladýðýmýzda ne olacak? Beyoðlu Sinemasý yine kapanma tehlikesi yaþýyor. Mülk sahibi Borusan’a hala daha birikmiþ kira borçlarý var ve imzaladýklarý taahhütname Ocak ayýnda sinemayý boþaltmalarýný öngörüyor. Filmekimi’nden kazanacaklarý parayla ödeme yapacaklar. Hala daha kira borçlarý kalacak. Az buz bir rakam deðil böyle kültür sanat iþleriyle uðraþanlar için. Devlet ve holdingler için çorba parasý olsa bile...

Eðer Beyoðlu Sinemasý tahliye edilirse biz ne yapacaðýz? Alkazar gitti, Beyoðlu da giderse bir tek Majestik’e kalacaðýz. Majestik teknik altyapýsýný yenilemiþ, Umut Sanat Ortaköy’deki Feriye Sinemasý’ný yeniden açýyor diye sevinirken Beyoðlu’nden geldi kara haber: Ocak’tan sonrasýný bilemiyoruz...

Festivalden festivale mi film izleyeceðiz? Dünya sinemasýnýn en prestijli ödüllerini kazanan filmleri giremeyecek mi vizyona? Birkaç ayda bir lütfen bu filmlere de yer açýlmýþ AVM sinemalarýnýn en küçük salonlarýna mý mahkum olacaðýz? Türkiye sinemasýnýn küçücük bütçeli, idealist yapýmlarý, gencecik sinemacýlarýn ilk filmleri baþýný sokacak salonu nereden bulur? Yeþilçam Sinemasý da zor ayakta duruyor. “Lal Gece”den sonra “Araf”ý girecek en azýndan.

Mesele tek baþýna Beyoðlu Sinemasý’nýn çektiði ödeme güçlüðü deðil, mesele böyle iþletmelerin genel hali. Daha doðrusu halsizliði! Genele yayýlamayýþlarý, birkaç giriþimin de soluðunun yetmeyiþi... Bu sadece Ýstanbullu sinemaseverlerin sorunu deðil, burasý bir dünya kenti. Burasý kültür sanat alemimizin merkezi. Baþkent Ankara’da daha iyi durumda deðil, sýrasýyla büyük illerimiz de...

Leziz sýcak yemekler, hafif zeytinyaðlýlar, geleneksel tatlýlar yapan çarþý lokantalarý kapansýn, hepiniz Amerikan fast food zincirlerinden, büfelerden beslenin demek ne kadar absürd ise arthouse’lar kapansýn, hepiniz Hollywood filmleri ya da Hollywood özentisi yerli giþe hitleri izleyin demek de o kadar absürd! Bedenimiz gibi ruhumuz da tek tip beslenemez.

Sinema hayalimi paylaþmýþtým geçenlerde... Baþka pek çok kiþinin de hayali her köþesi arthouse dediðimiz sinema salonlarýyla, kulüpleriyle, müzeleriyle, arþivleriyle dolu bir ülkede yaþayýp diðer bütün sanat dallarýný da kapsayan, insanlarý her yönden daha bilinçli kýlan film kültürünün tadýna varmak.

Bu da sinema kabusum: Yeni mekanlar açmak þöyle dursun elimizdeki salonlarý bile koruyamýyoruz! Bir devlet kurumu, bir özel sponsor çýkmýyor baðýmsýz sinema salonlarýna destek olmak için! Kapansýn gitsin hepsi, kimin umurunda? Nasýl olsa isteyen herkes evine pide ýsmarlar gibi korsan DVD servis ettiriyor. Bilgisayar baþýna geçen herkes bedelsiz telifsiz film indirebiliyor. Arada iki üç baskýn yapýlýyor ama nedense kökü kurutulmuyor korsanlarýn. Sadece iyi film göstermekte ýsrar eden sinemalarýn kökü kurutulurken herkes “seyirci kalýyor”. 

Benim tuzum kuru sevgili okurlar, ben istediðim her filmi yasal yoldan izleyebilirim. Sözüm size!