Sınıfta kalan İran

44 günlük Karabağ uğruna savaş, Azerbaycan için bir çoğu konuları derinden idrak etme imkanı da tanıdı.

İran, Ermenistan ve Rusya ciddi konulardır. Bölgede, Türkiye ve İslam aleminin Türkistan'la arasının kesilmesi için kurdurulan Ermenistan devleti, kurulduğu günden itibaren, esas hedeflerinden hiç vazgeçmedi. Büyük Ermenistan hayali ile kendi halkını da zehre boğan Ermenicilik faşizmi, kan döktü! Türklere karşı faşizan münasebetini, son 100 yıl içinde her fırsatta göstermekten kaçınmadı.

Tabii ki eski Sovyetler Birliğinin de buradaki rolü inkar edilemez. Lakin Ermeni diasporası ve arkasındaki küresel çete, her fırsatta Türkiye için engel kodu gibi kullandı, Ermenicilik hastalığını!

Evet, 90'lar sonrası herkesin kullandığı bu kozu, açıktan İran da kullanmaya başladı. Karabağ'ın işgaline hep arkadan destek verdi. Arabulucu kimliği ile bölgenin inlerine kadar ilerledi.

Azerbaycan'a duyduğu köklü nefretini, korku ile beraber değerlendirirsek, İran'ın din kardeşliğine de bakış açısının nasıl şekillendiğini bu savaşta açık görebildik.

İran sessizliğini Azerbaycan'a yönelik içerdeki Türklerden gelen baskılar sonucu olumlu cümlelerle bozmak zorunluluğu ile karşı karşıya kaldı. Sınırlarından Ermenistan'a gönderilen destek, silah, mühimmata dair onlarca sosyal medya paylaşımlarına denk geldik. Lakin hiç birini İran yalanlamadı!

Azerbaycan Başkanı her fırsatta, İran'a yalanlaması için kapı açtı. Eldeki tüm verilere rağmen İran'a iyi mesajları göndermeyi ihmal etmedi. İran'daki Güney Azerbaycan Türklerinin, Karabağ Savaşına yönelik heyecanları ve destekleri, tabii ki Tahran'ı rahatsız etmiyor değildi. Nitekim İran'dan gelen son bilgilerde, heyecan yapan tüm vatandaşlarla İran gizli servisi bayağı ilgilenmeye başlamış.

İran Parlamentosundan çıkan anti-Türkiye beyanları, özellikle Azerbaycan-Rusya-Ermenistan arasında ateşkes anlaşmasında yer alan "Nahçivan'la Azerbaycan’ın Batı bölgesini bağlayan Zengezur yolunun, bağlantı olarak devreye gireceği" maddesi, Tahran'da ciddi endişeye sebebiyet verildiğine işarettir.

Israrla Türkiye ile Azerbaycan arasındaki karadan bağın oluşmasına karşı çıkan milletvekili beyanları, İran'ın esas mahiyetine ışık tutmakta!

Tabii ki bu savaş süresinde İran ekolü, dindar görünümlü bazılarının mezhep üzerinden yaptığı yorumlara bakılırsa, nasıl bir cehalet içinde boğulduklarını da yabana atmamamız gerekmektedir.

Bunca olaylara resti, tepkisi, duruşu ile sessizliğini hep bozan İran'ın, içerideki tepkilerden dolayı uzun suskunluk sonrası Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıdıklarına dayanan beyanların, derin sessizlikle ama yetiştirilmiş kişiler üzerinden tefrika, fitne tohumu haberler ve yayınlar yapılması ile müşahede edilmesi, bana neden tesadüf olarak görünmedi acaba?

Kendi kendime "çok mu önyargılıyım, bir bakayım belki iyi niyetli tutumlara denk gelirim" diyerek, bayağı zemini analiz ettim.

Yok, resmi yayın organlarında Türkiye aleyhinde yazılanlara baktığımda, özellikle Güney Kafkasların geleceğinde, Türkiye varlığının nasıl bir kinle önünün kesilmesi gerektiğine dair eksper yorumları, bize şunu izah etmekte. İran, Karabağ savaşının Azerbaycan lehinde sonlanmasını istemiyor. Bu süreç içinde Türkiye’nin sürece dahil olmasından rahatsız!

Parlamentosundan, Türkiye-Azerbaycan sınırlarının direk Nahçivan üzerinden yeniden bağlanmasından, nefrete boğulacak kadar sinir dolu beyanları, bu sorunun çözümsüzlüğünde uzun dönem İran'ın oynadığı rolün etkisini ispat etmekte. Evet, savaş ortamı şimdilik bitti. Lakin diplomatik masada oyunların, özellikle İran oyunlarına şahitlik edeceğimize hazır olunması gerektiğini, yeniden hatırlatmak istedim. Çünkü İran, hem sınıfta kaldı, hem de bu Karabağ Savaşının esas hüsrana uğrayanlarından oldu!