Sınırlarımızı değiştirmek istiyorlar!

2014 Ekim’inde Estonya-Letonya dönüşü uçakta Cumhurbaşkanı Erdoğan çok kritik açıklamalar yapmıştı. Özellikle Suriye sınırımızda bir tuhaflıklar dönüyordu. PYD bir zamanlar Barzani’nin ABD’yi arkasına aldığı gibi Türkiye’ye meydan okuyordu. ABD ağır ağır YPG’yi silahlandırmaya başlamıştı. Erdoğan bu tuzağı görmüş, hemen uyanmıştı. İşte uçakta aynen şöyle demişti:

"Bu tuzağı veya bu tezgâhı kuran muhtemelen başka bir mantık var. Yani şu anda PYD’nin mantalitesinin bu kadar güçlü olduğunu ben düşünmüyorum. Muhtemelen daha üst bir akıl var. Kobani aslen Kürtlerin mi yoksa Arapların mı tartışmasına girmek istemiyorum. Ama işin aslına bakarsanız, adı üzerinde Ayn el Arap’tır. Şimdi oradaki bu gelişme bunları rahatsız ederken olay farklı. ‘Sizin için stratejik mi?’ Söylenmiyor. Ne deniyor? “IŞİD burayı düşürdüğü anda, ‘Bak ben koalisyon güçlerine karşı bir zafer kazanmış olacağım’ diyebilir.” Bu çok tehlikeli yaklaşım. Peki İdlib, Rakka düştüğünde niye aynı şeyi düşünüp, oralarda vurmadınız IŞİD’i? Irak’ın üçte biri IŞİD’in işgali altında, orada niye vurmadınız? Üstelik işgal sizin silahlarınızla devam ediyor. 30, 40 kilometre yaklaştıkları Erbil giderse, orada da ağırlıklı Kürtler var, ne olur bu hal? Niye bu soruyu sormuyorsunuz?”

Erdoğan’ın bahsettiği üst akıl bugün sınırlarımızı değiştirmek için var gücüyle çalışıyor. ABD bizden istediğini alamayınca, daha doğrusu Türkiye taşeron hizmet vermeyi reddedince gidip PYD ile anlaştı. ABD ne zaman DAEŞ öne çıktı, öncelikli tehdidi o oldu.  Bütün dünyayı DAEŞ’e karşı birleşmeye çağırdı. Bu yüzden hemen bir koalisyon kuruldu. Ama her ülke çok istekli olmadı. Mesela Almanya ayak diredi. "Ben sadece silah ve para vereyim" dedi.  Rusya’ya uygulanan ambargoya karşı, çıktı hemen Volkswagen skandalı başına örüldü.

Fransa da pek oralı olmadı. Önce Charlie Hebdo, sonra meşhur Paris saldırısıyla sarsıldı. Ne yapacağını bilemedi. Bugün geldiği nokta ABD’nin istediği nokta. Rusya, Kırım meselesinden dolayı ABD ile papaz olmuştu. Ağır bir ambargoya maruz kaldı. Beli büküldü. Rusya için Suriye olmazsa olmaz noktaydı. Müdahil oldu. Hava operasyonları düzenledi. CIA’in eğittiği muhalif grupları bile vurdu. Türkmendağı’na saldırdı. Kendi açısından Suriye’yi kaybedemezdi.

Biz, Rus uçağını düşürünce PYD’ye karşı daha destekleyici bir politikaya büründü Putin. Neredeyse hava saldırılarıyla onların önünü açtı. Rusya belki kırk yıl düşünce aklına gelmeyeceği şey oldu ve ABD ile Suriye konusunda anlaştı. İran üzerinde Şii politikasının yürütücülüğünü Rusya’ya bıraktı Obama. Şimdi her iki devlet de PYD/YPG’ye her türlü desteği veriyorlar. Silahsa silah, paraysa para. İnsan gücü bile buna dahil.

Tabii bir de İran var. Onlar da samimi değiller. Suriye ve YPG’ye onlar da her türlü desteği veriyorlar. Erdoğan 2014 Ekimi’nde İran’la ilgili ne demişti, onu da hatırlayalım:

“Son zamanlarda İran’ın bölgedeki etkinliği çok daha farklı bir konumda. Irak ve Suriye’ye yönelik etkinlikleri maalesef samimi bir yaklaşımla devam etmiyor. ‘Gel, burayı Türkiye İran beraber çözelim’ diye Başbakanlık dönemimde de sonra da söyledik. Ne yazık ki böyle bir yaklaşımın içerisine girmedi. İkili görüşmelerimizde, ‘beraber çözelim’ diyorlar. Adım atmaya gelince kendilerine has çalışma usulleri ile işi götürüyorlar. Bu çok üzücü. Bundan dolayı İran’la rahat bir çalışma zeminini bulamıyoruz. Mezhebî yaklaşımı çok öne çıkartıyorlar. Bütün ileri gelenlerine defaatle, ‘Biz her şeyden önce Müslümanız gelin olaya Müslümanca bakalım. Sünni’nin Alevi’ye, Alevi’nin Sünni’ye ve Şia’nın üstünlüğü vesaire bunları konuşmayalım’ dedim.”

Türkiye sınırlarını tehdit eden YPG’ye gereken cevabı verdi. YPG sınırlarımızı tehdit etmeye devam ederse feleğini şaşıracak operasyonları yiyeceğini bilmeli. ABD’ye, Rusya’ya bel bağlamanın ne kadar ağır faturası olacağını şimdi değilse bile zamanla anlayacaklardır.

Güvenlik güçlerimiz bir yandan PKK’nın kökünü kazırken bir yandan da YPG’ye karşı gerekli hazırlıklarını yaptı. Bu terör gruplarının hiç şansı yok. Dün Başbakanımız Ahmet Davutoğlu da içeriye ve dışarıya gerekli mesajları tam bir netlikle verdi. Herkesi alması gereken mesajı almıştır umarım.

Bu arada dikkat çekmek istediğim bir konu da Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın 2014’de Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik saldırıları öngörmesiydi. 6-7 Ekim olayları, PKK’nın içeride ve dışarıda destek bulması, yaptığı katliamların masumane gösterilmesi hep bundandı. Türk devlet aklı her şeyin farkında. Her şey bittiğinde, sis bulutları dağıldığında tablo daha da netleşecek. Tarih herkesin rolünü ve yaptıklarını yazacak.

Oynanan oyun büyük. Resmen bir varoluş sınavı veriyoruz. 7 düvele karşı mücadele dedikleri bu olsa gerek. Sınırlarımızı değiştirmek isteyen, bizi dar bir bölgeye hapsetmek isteyenler avuçlarını yalayacak.