Sinop ve Samsun olaylarý üzerine her türlü yorum yapýldý. “Karadeniz ne yazýk ki barýþ sürecine hazýr deðil” diyen de oldu, “Görülüyor ki asýl sorun Türk sorunu” diyen de. Ama “böyle hassas bir dönemde nereden çýktý durup dururken bu Karadenizlileri ikna turu?” sorusunu çok az kiþi sordu.
BDP milletvekillerine gösterilen tepkinin taþkýnlýk boyutuna varmasý üzücü ve ayný zamanda kaygý verici bir geliþme. Ama BDP’lilerin “maðdur taraf” olarak kendilerinden baþka herkesi suçlayarak, “ýrkçý saldýrýya maruz kaldýk” falan diyerek iþin içinden sýyrýlmalarý da kabul edilemez.
Bir defa Sinop’ta ve Samsun’da olanlarý tasvip etmeseniz de, provokasyon eseri olduðunu düþünseniz de “ýrkçý saldýrý” tanýmlamasý yapmak ayrýca tehlikeli bir yaklaþým. Asýl provokasyon bu. Sinop olaylarýný ýrkçý saldýrý diye tanýmlamak buraya gelen insanlarýn etnik kimlikleri yüzünden saldýrýya uðradýðýný kabul etmek demek. Oysa “þehrimize Kürtler gelmiþ, gidip saldýralým” diye düþünecek bir topluluðu Türkiye sýnýrlarý içinde bulmak kolay bir iþ deðil. Karadeniz bölgesi de, Sinop ve Samsun da bunun dýþýnda deðil.
Sinop’ta veya Samsun’da þu anda kaç Kürt yaþýyor bilmiyorum ama onlarýn varlýðý bile Türkiye’de etnik terörün döktüðü kana raðmen ýrkçýlýðýn ve etnik çatýþmanýn zemin bulmasýna izin vermeyen ve toplumsal barýþý ayakta tutabilen bir millet bilincinin ifadesidir.
Türkiye’de þehidi olmayan bir tek þehir, hatta bir tek kasaba yok. Ama herhalde Kürtlerin bulunmadýðý bir tek þehir veya kasaba da yoktur Türkiye’de. Otuz yýldýr dökülen kana, yaþanan onca acýya raðmen Türkiye’nin ne doðusunda ne batýsýnda bir tek Kürt vatandaþýmýzýn evinin camý taþlanmýþ deðildir.
Þimdi bunu söyledim diye, bana Anadolu’nun muhtelif þehirlerinde, kasabalarýnda Kürt göçmenlerle yerli gençler arasýnda yaþanmýþ mahalle kavgalarýný hatýrlatanlar çýkacaktýr. Ama hem bu tür olaylar Türk toplumunda ýrkçý yönelimler olduðu göstermeye yetecek yoðunlukta deðildir hem de çoðunlukla kültürel farklýlýklardan kaynaklanabilen sosyolojik gerilimleri etnik çatýþma saymak doðru deðildir.
Farzýmuhal, Güneydoðu’dan bir þehit haberi geldiðinde Kürt mahallesine saldýrýlýyor olsa belki o zaman etnik çatýþmadan söz edilebilir. Çok þükür bugüne kadar böylesi bir olaya þahit olmadýk. PKK-BDP hareketinin “çeliþkilerin derinleþmesi” anlamýnda öngördüðü ve Kürtlerin tamamýný etnik milliyetçiliðe kanalize etmek için arzu ettiði etnik çatýþma atmosferi ortaya çýkmadý.
Ama bir çoðumuza Sivas’taki Madýmak Oteli faciasýný hatýrlatan Sinop olaylarý çýðýrýndan çýksaydý bunun sonuçlarý anlatýlamaz derecede vahim olabilirdi. Tam da bu noktada BDP milletvekillerinin sorumluluðunun sorgulanmasý gerekmiyor mu? Sadece kendilerini deðil, barýþ sürecini de, Türkiye’nin geleceðini de tehlikeye atacak bu giriþimin gerçek amacý neydi?
Kendilerine sorarsanýz, milletvekilleri olarak Türkiye’nin tamamýný temsil yetkisine sahip olduklarýndan istedikleri yere gitmelerinde bir engel olmamasý lazým. Teorik olarak doðru bir görüþ bu. Ne var ki burada iki sorun var. Birincisi daha dün “Ýdris Naim Þahin’i Hakkari’ye sokmayýz” diyenlerin bugün çýkýp “bir milletvekili ülkenin her yerine gidebilmeli” demelerinde tutarsýzlýk var. O tür tavýrlarýn bugün yaþananlarda payý var ayrýca.
Ýkinci sorun, BDP’nin “Türkiye partisi” olmasýyla ilgili. Eðer BDP’liler bugünkü süreçte belirli bir bölgenin ve bir etnik kimliðin temsilcisi olmaktan vazgeçip Türkiye partisi olmaya yani Türkiye’nin tamamýný kucaklamaya karar vermiþlerse bu güzel bir haber. Ama bu haberi daha önce Karadeniz’li vatandaþlarýmýzla da paylaþmýþ olsaydýlar hepimizi rahatsýz eden o nahoþ hadiseler hiç yaþanmayabilirdi belki!
Þaka bir yana, BDP’li siyasetçiler daha önce Karadeniz’e mesela þehit ailelerine taziye ziyareti için gidebilmiþ olsaydýlar, PKK cinayetlerini onaylamadýklarýný açýklasaydýlar, örgütün siyasi kanadýnýn temsilcisi deðil de Türkiye’nin partisi olduklarýna toplumu inandýrabilseydiler bugün Sinop’a veya Samsun’a gitmeleri provokasyon gerekçesi olmazdý.
Olaylarýn zamanlamasý ayrý bir sorun. Ancak ben BDP’lilerin iyi niyetine inanma taraftarýyým. Tam da Ýmralý ile müzakere süreci devam ederken bazý BDP milletvekillerinin durup dururken böyle bir Karadeniz turuna çýkmalarýný “yeni bir Habur” arayýþý olarak yorumlamak komplo teorisi olur bence!