Çocukluktan, gençliðe ilerleyen yýllarý Mussoloni’nin faþist Ýtalya’sýnda geçen felsefeci Umberto Eco, faþizmin güçlü düþman arayýþýna iliþkin anýlarýný þöyle anlatýr: Çocuktum, ailemdeki herkes gibi Ýngilizler’in çok zengin, günde beþ öðün yemek yiyen ve fakir bir Ýtalyan’dan çok güçlü bedenlere sahip olduðuna inanýrdým.
Eco’ya göre, 1930’larýn faþizmi, fakirleþmiþ orta sýnýfýn yüksek rahatsýzlýðýný, güçlü düþmanlara dönük nefrete yönlendirerek kendine zemin bulmuþtu. Bugün için þöyle der: O günlerin zavallý proleteryasý (iþçi sýnýfý)bugün kendini burjuva sanan sýradan orta sýnýf insanlarýna dönüþtü, tutunamayan lümpenler ile birlikte geleceðin faþizminin en kalabalýk zeminini oluþturacaklar.
Haklý çýktý.
Ekmek küçüldükçe, toplumun en alt kesiminin “ötekine” dönük nefreti biriktirdiðini ve sosyal medyada körüklenen nefret söyleminin de “sýradan faþizmin küçük cinayetlerine” yöneldiðini görüyoruz.
Sokak, “ekmek kavgasý” bahanesiyle faþizme yönelirken, bugün küçük ve tek tek görülebilen cinayet ve intiharlarýn yarýn kitlesel kýyýmlara dönüþmeyeceðini kimse garanti edemez.
Elindeki ipiyle, mezarlýðýn kapýsýna doðru ilerleyen 9 yaþýndaki o Suriyeli çocuk, bize, minik bedeninin çok üstünde bir mesaj býraktý.
O’nun attýðý çýðlýk, bu ülkenin kaymak tabakasý (elite)ile “arka mahallesindeki” lümpenlerin birlikte inþa etmeye baþladýðý faþizmin alarm zili oldu…
O halde gerçekleri konuþmamýz gerekiyor.
Lübnan’ýn nüfusunun yüzde 25, Ürdün’ün yüzde 20, Türkiye’nin ise yüzde 4’ü oranýnda Suriyeli sýðýnmacý aðýrladýðý bir konudan söz ediyoruz. Kendisi de savaþ yaþayan Irak’ýn 2 milyon Suriyeli mülteci barýndýrdýðýný bunlarýn tamamýnýn da Kürt bölgesinde olduklarýný bilmemiz gerekiyor.
Aslýnda, “Osmanlýyýz” deyip övünüyoruz, aþiret gibi davranýyoruz.
Suriyeli sýðýnmacý üzerinden hangi ülkede faþizm yükseliyor, Türkiye’de.. “Halife’nin topraklarýnda” bu alçaklýktýr.
Türkiye’de faþizm, CHP’nin geleneksel olarak hakim olduðu zengin muhitler ile, günlük yaþamýndaki zorluklarýn faturasýný ilk bulduðu “ötekiye” kesme kolaycýlýðýna yönelmiþ kenar mahallelerdeki iþsiz-eðitimsiz kesim üzerinden yeniden yapýlanýyor.
Bu, kendinden güçlü “ötekine” meydan okuyan deðil, “güçsüz olaný ezmeye dönük” bir hareket. Karakter olarak, Myanmar’daki Arakan Müslümanlar’ýna saldýran Budist-faþist hareketin benzeri…
Amerikan emperyalizminin her zaman “görmezden geldiði”, yapanýn yanýna kar kaldýðý bir hareket.
Siyonizmin Gazze sýnýrýnda sergilediði ve Amerika’nýn desteklediði faþizmin bir benzeri…
Erdoðan-Bahçeli liderliðindeki Cumhur Ýttifaký, dünyanýn en güçlü ittifaký, ABD-AB-Ýsrail ittifakýna meydan okurken, ara sokaklardan meydanlara, okullara, iþ yerlerine itilen bir ucube…
Amerikan Büyükelçiliði’nin bir kaçak FETÖ’cü hainin “Bahçeli’siz Türkiye” tivitini beðenmesinin nedeni bu, zaten.
Bahçeli, milliyetçi kanada faþizmin sýzmasýný önleyen bir portre.
MHP’yi FETÖ’cü hakimler eliyle nasýl bölmeye çalýþtýlar, hatýrlayýn.
Siyasi-kültürel ve ekonomik program…
Özellikle fakir mahallelerin çetelerine dýþarýdan akýtýlan paralara, bu bölgelerdeki silahlanma eðilimlerine,siyasetin milliyetçi kanadýnda emperyalizm tarafýndan zorlanan böl-kontrol et stratejisine dikkat etmek gerekiyor.
Çünkü CHP’nin zengin muhitleri umutsuz vaka oldu, 15 Temmuz gecesi, ülkedeki laik-demokratik sistemi ortadan kaldýracak, sahte bir imamýn müritlerinin tanklarýna alkýþlayan bir grubu, faþizmden koparmak hayli zor görünüyor.
Ama…
Kenar mahalleleri uygulayacaðýmýz sosyo-ekonomik destek ve kültür programlar ile faþizmin kara kalabalýðý olmaktan kurtarabiliriz.
Bunu hýzla yapmazsak, sonuç, Türkiye’nin savrulmasý olacak.
Durum, vahimdir.