Sırat Köprüsü’nden atlayıp geçtik!

Galatasaray golü yiyene kadar geçen yarım saatten fazla süre içerisinde; soğukkanlı ya da akıllı futbol değil, açıkça belasını arayan bir tempo içindeydi... Beraberliği kollamak iyi de; futboldan kopmak niye?

Bir takım düşünün ki; 5 futbolcusu acayip savunma hataları yapsın ve garip garip toplar kaptırsın... Önce Muslera, sonra sırasıyla Dany, Elmander, Melo ve Riera; yüreğimizi ağzımıza getirdi. Bu kadar hata yaparsan, nasılsa bir gol yersin!

İlk yarının en iyisi değil, tek iyisi konumundaki Semih bile; kayarak Braga’nın tehlikeli bir atağına daha çanak tuttu. Devreyi 1-0 yenik kapamamız, vallahi şansımız oldu. Yoksa eleğe dönerdik.

***

İlk yarıda gerçekleştirdiğimiz tek tehlike; o da 40. dakikada ve serbest atıştan gelen Selçuk’un vuruşu oldu. G.Saray bir hiçti...

Neden? Çünkü; ihtimal hesapları içinde beraberlik (Ve hatta mağlubiyet) bile,gruptan çıkmayı sağlayabilirdi. Ekmek elden su gölden sandı... Hiçbir şey üretemeyene, kimse günahını bile vermez. Şampiyonlar Ligi’nde bir üst tura çıkmayı bedavadan kim verir?

Braga’nın grupta iddiası olmadığı halde; sırf onuru için mücadele etti. Çalıştı, çabaladı... Biz ise, ense yapıp başarı kazanacağımızı zannettik. Öyle yağma yok!

***

Neyse ki; maça çıkarken soyunma odasında bıraktığımız beynimizi, ikinci yarıda sahaya sürer olduk. Tempo kazanmış, akıllanmıştık. Çok geçmeden Amrabat’ın ortası, Burak’ın kafasından beraberliği de yakaladık.  Fakat Cluj’un İngiltere’de 1-0 öne geçmiş olması; hızlı ve hırslı futbolumuza panik duygusu karıştırdı. Bu yüzden ataklarımız savruklaştı. Ama çabuk toparlandık.

Burak’ın golü, 90 dakikalık kabustan bizi uyandırdı. İlk yarıdaki aciz futbolumuz, tam bir sırat köprüsü kurmuştu. Düşmeden karşıya geçtik. Tebrikler.