52’nci Antalya Film Festivali’nde severek izlediðim ‘Kalandar Soðuðu’ filminin yönetmeni Mustafa Kara ile konuþtuk. Birçok festivalden ödülle dönen film çabalanmýþ, emek harcanmýþ hissiyatýný fazlasýyla hissettiriyor. Oyunculuklar, atmosfer, konu Karadeniz’in farklý bir yüzünde bir araya gelmiþ bu kez. Dört mevsimin yer aldýðý film birçok þeyi de tüm yalýnlýðýyla gösteriyor. Doðanýn içinde ve yanýndayýz ‘Kalandar Soðuðu’nda. Bulunca kaçýrmayýn derim!
‘Kalandar Soðuðu’ filminin yönetmeni Mustafa Kara her filmin kendine göre politika barýndýrdýðýný ama sadece politika yapmak için film çekilemeyeceðini savundu...
-Film, kafanýzda nasýl þekillendi?
Filmi çocukluðumun geçtiði kendi köyümüzde çektim. Orada maden arayan bir Zühtü amca vardý, þimdilerde de 80’ine yaklaþtý. Hala arýyor ve de bulacaðýný düþünüyor. Filmde de Trabzon’da gösterdiðimiz maden iþletmesini o buldu daðlarda. Mühendislere mihmandar olarak eþlik ediyor, mühendislerin üþengeçliðinden bu taþý bize getir, þunu götür derken bu iþi öðrenmiþ. Hastalýklý hale getirmiþ, kitaplar alýyor, okuyor, daðlara gidiyor dönmüyor.
-Haydar Þiþman nasýl ortaya çýktý ve sizi ikna etti?
Baþrol oyuncumuz Haydar Þiþman benim ilkokul öðretmenim.
-Gayet güzel bir buluþma olmuþ...
Evet deneme çekimi yaptýk zaten, en iyisiydi. Müthiþ derinlikli, garip geldi. Onunla baþladým, oturtamazsam deðiþtiririm diyordum hala. Kameranýn önünde beþ kiþi var, hepsi de amatör.
-Amatörlerdeki o bilmeme hali daha iyi yansýyor kameraya!
Amatör ya gerçek hayattaki hakikatli duygumuz neyse öyle yapýyor ya da hiçbir þey yapamýyor. Yetenekli olduklarý ortada ama çok uðraþtýk. Yurtdýþýnda izleyenlerin ve belki de Antalya jürisinin de handikabý þu oldu; sanki her þey kendiliðinden olmuþ gibi geldi sanki onlara. Bütün her þey oluþturuldu. Yurt dýþýnda öyle sorular geldi. Ev ve kýyafetler için çok uðraþtýk. Ýki kýyafet görüyorsunuz hepi topu ama eski gözükmesi için köylerden topladýk. Her þeyin devamlýlýðý olmalýydý, dört mevsim deðiþti, hayvanlar deðiþti ama devamlýlýk devam etti.
-Dört mevsimi verme ihtiyacý neden?
Bu adamýn umudunu anlatýrken bir yandan da doðayla iliþkisini anlatmak istedik. Bir fon oluþturmaktan çok hayatlarýnýn bir parçasý haline gelsin dedik.
-Buzaðýnýn doðumu tesadü mü?
Hayýr bekledik. Denk düþen þeyler ayý ölüsü bir de parçalanmýþ koyunlar. Biz orada film çekerken o çobanýn sürüsüne kurt saldýrdý. Birkaç tanesini de öldürdü. Ben parçalanan hayvanlarý buldurup filme koydum. Zaten o kalan parçalarý onlar da topluyor, tekrar kurt izlerini sürmesin diye...
-Film uzun uðraþlarla çektin. Sonrasýnda ne hissettin?
Baþladýðýmýz bir þeyi iyi tamamlayabilmek içim mücadele verdik. Maddi ve psikolojik olarak gücümüzün kalmamasýna raðmen biz kendimize ve filme bunu yapmak istemedik. Tadýný sürer miyiz bilmiyorum ama bu yük sýrtýmýzdan kalktýðý için mutluyuz. Bu mücadelenin bir karþýlýk buluyor olmasý deðerli.
Ýmgeler hikayeyi yansýtýyor
-Ýlk filmin ‘Sarmaþýk’ta da bu filmde de bir detay dikkatimi çekti. Salyangozlar...
Filmimiz bütün gücünü gerçekçilikten almasýna raðmen zorlama göndermeler yapmaya da çalýþmadým. Çocuklar salyangoz topluyorlar ve satýp pantolon alacaklar. Þöyle de bir inanýþ var. Kimilerine göre bir kehanettir salyangozlarýn evi sarmasý. Kimilerine göre de yavaþ yavaþ gelen bir þeyin mutlu sonu iþaret etmesidir. Ben Mehmet’ de salyangoz gibi gördüm. Yavaþ yavaþ adým adým yürüyor ama doða mý yaratýcý mý dersiniz çabasý bir þekilde mükafatlandýrýlýyor. Salyangozlarýn evi sarmasý o sabah baþka bir atmosfere geçmenin iþareti. Boða kayboluyor, ailenin de kendini kaybedip bulmaya çalýþtýðý bir arayýþ baþlýyor o esnada.
Yoksul insanlar hepimizin sorunu
-Yakaladýðýn baþarý diðer filmlerde gelmez diye korkuyor musun?
O korku var tabii ama ben onu ilk filmden sonra büyük yaþadým. O sancýlar galiba bu filmi biraz daha baþarýlý yapmaya uðraþtýrdý. Sancýlar oluþacaðýný pek sanmýyorum.
-Genelde kiþisel hikayeler çýkýyor sinemamýzdan. Politik atmosferle ilgili yapmak istediðin bir film var mý?
Ýnsan bildiði ve anlatabileceði þeyler üzerinde durmalý. Ben bildiðim, nasýl durur, nasýl hisseder dediðim þeyi anlatmaya baþladýðým için baþarýlý oldum sanýrým. ‘Kalandar Soðuðu’ da politik bir film. Bu kadar yoksulluða, yoksunluða býrakýlmýþ insanlar hepimizin sorunu.
-Film Yýlmaz Güney filmlerine hissiyat ve atmosfer olarak benziyor.
Bu övünç duyacaðým bir þey. Yýlmaz Güney’in 20-30 yl önce yaptýðý þeyi sinemanýn bugünkü diliyle yapýlabiliyor olmasý deðerli bir þey. Ona yaklaþmak da istedik zaten.
-Politik olarak bir baský unsuru hissediyor musunuz?
Ben o derecede aðýr bir yük hissetmiyorum üzerimde. Bir sanatçý bunu hissediyorsa farklý bir kapý bulmalýdýr diye düþünüyorum. Baþka bir yerden anlatmalýdýr derdini. Onlarý anlamak ve konuþmak lazým. Antalya’da son gece yaþananlar anlamsýzdý tabii. Bir þeyden o yöntemle kaçýlamaz. Ama sinemacýlar anlamýnda baktýðýmda ortada bir problem varsa problemden kaçarak, küserek, filmi çekerek mücadele edilebileceðini düþünmüyorum.
-Filmin asýl yolculuðu þimdi baþlýyor belki de...
Oldukça ilgi var filme. Bugünün þartlarýnda fiziksel zorluklarý, onu bir kenara koyacak olursak taþradaki bir adamýn da kaygýlarýný tipik bir köy filmi yapmanýn ötesine geçiren bir film çok yapýlan bir þey deðil. Biz bunu baþarabilmek için uðraþtýk. Sinema seyircisi de bunu algýladý.
-Ne kadara mal oldu?
Bakanlýk, TRT, Eurimages destekleri bitti. Bir milyona çýktý diyebiliriz kýsaca ve hala da borç var. Bu durumdan da çok þikayetçi deðiliz açýkçasý.