Ben burada þayet söz konusu olan “sistem deðiþikliði” ise onun da çok önemli olduðunu, onu tanzim ederken de ülkenin bütün zamanlarýný düþünmek gerektiðini ifade etmek istiyorum.
Þöyle bir soru sorayým:
- Cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde diyelim CHP’nin gösterdiði adayýn seçilme ihtimali yüksek olsaydý, Ak Parti böyle bir sistem deðiþikliðine gider miydi?
Bunun ortak cevabýnýn “Hayýr” olduðunu, Türkiye’de, Ak Parti çevresi de dahil herkes biliyor.
Böyle bir tesbitin anlamý, Ak Parti’nin “Cumhurbaþkanlýðý sistemi”ne geçiþinin, Cumhurbaþkanlýðýna Tayyip Erdoðan’ýn seçileceðini garanti görmesinden kaynaklanýyor olmasýdýr. Ak Parti olarak bu iþi bir “sisteme baðlamak” ise, sadece önümüzdeki Cumhurbaþkanlýðý seçimini deðil, bundan sonraki bütün zamanlarda seçimi Tayyip Erdoðan gibi birisinin kazanacaðýný öngörmek anlamýna geliyor.
Þayet þöyle olsaydý, “Ýster önümüzdeki seçimi, ister sonraki seçimleri, mesela Ahmet Necdet Sezer gibi birisinin kazanmasýnda herhangi bir mahzur yok, onun partili olmasýnda ve Anayasa deðiþikliði ile Cumhurbaþkanýna verilen yetkileri kullanmasýnda bir sakýnca yok” diye düþünülebilseydi, ben katýlmasam bile, Ak Parti açýsýndan tutarlýlýktan söz edilebilirdi. Ama Ak Parti, onu kendi tabanýnda savunamazdý. Yani bu yetkileri CHP’nin seçtirdiði bir cumhurbaþkaný da kullanacak dendiðinde Ak Parti tabaný, bunun nelere mal olacaðýný düþünür ve o yapýyý asla desteklemezdi.
Benzeri bir þey, sadece seçimle gelen için deðil, Türkiye’nin ne halleri var, 66 yýlda 6 askeri müdahale yaþamýþýz, son müdahaleyi daha 15 Temmuz 2016’da defetmiþiz, muhtemel ki Ak Parti, “CHP’li birisi seçilemez” düþüncesinde olduðu gibi “Bundan sonra millet iradesi dýþýnda bir müdahale de olmaz” gibi garantili bir yaklaþým içindedir. Onun için “Evren gibi birisi iktidara el koyup, bugün Ak Parti’nin getirdiði Cumhurbaþkanlýðý yetkilerini kullansa ne olur?” diye sormayý yadýrgýyor olabilir.
Ama Allah korusun dünyanýn ne halleri oluyor!
Daha önce yazdým. Kahramanmaraþ’ta bir panelde sevgili Mahir Ünal’ýn “FETÖ ile mücadele için MGK’da ‘legal görünümlü illegal yapý’ tanýmlamasý yaptýk” sözüne de itiraz etmiþtim. Orada dedim ki: Dileyelim Ak Parti iktidardan düþmesin, bir baþka yapý geldiðinde MGK’nýn bu kararýný alýp “Legal görünümlü illegal yapý” damgasýný Ak Parti’nin alnýna yapýþtýrýp onu mahkum edebilir.“Laiklik karþýtý eylemlerin odaðý olma” yaftasý nasýl yapýþtýrýlmýþsa...
Þimdi diyelim, “mallara el koyma” kararlarý patýr patýr veriliyor.
Bilmiyorum MÜSÝAD’çý dostlarým ne düþünüyordur, dileyelim bir daha 28 Þubat’lar gelmesin, o zaman “Yeþil sermaye” falan gibi ürkek – çekingen tanýmlamalar yapmakla yetinmeyip, “Tehlike” ilan ettikleri alanlarla iltisaklý tüm dünyanýn üzerine karabasan gibi çökebilirler ve“Ak Parti de böyle yapmýþtý”yý gerekçe olarak kullanabilirler. Ak Parti bu kaygýyý taþýmýyor olabilir ama ben söyleyeyim, bakýn, muhafazakar camiada birçok kamu görevlisi, adý herhangi bir listede yer almasýn diye, mesela dini bir mecmuaya abone olmaktan çekinme refleksleri gösteriyor. Demek onlar, Ak Parti icraatýndan yola çýkýp refleks olarak bir baþka ihtimali satýn alýyorlar.
Ömer Dinçerpazartesi günü Habertürk’te bir yazý yazdý. Biraz Reina karambolüne gitti. “Baþkan mý güçlü yasama mý?” sorusunu soruyordu ve Ak Parti’ye “Meclis’in gücünü artýrmanýn yollarýný araþtýrmalý” çaðrýsýnda bulunuyordu. O Ak Partili bir bakandý.
Abdullah Gül, “Mallara el koyma”yý sakýncalý buluyor. O Ak Parti’nin içinden çýkmýþ Cumhurbaþkaný idi.
Bence yadýrganmamalý bu düþünceler.
Allah korusun dünyanýn ne halleri var! Burasý Türkiye. Bu coðrafya Ortadoðu.