Türkiye, yýllardan beridir sivil anayasa yapmak için çaba gösteriyor. 2011 yýlýnda yapýlan Genel Seçimlerin ana motivasyonlarýnýn baþýnda sivil anayasa yapmak geliyordu. Bu konuda olaðanüstü çalýþmalar yapýldý. Platformlar kuruldu, çalýþtaylar ve sempozyumlar düzenlendi, Türkiye sathýnda önemli çalýþmalar gerçekleþti. STK'lar, vakýflar, sendikalar yoðun bir þekilde anayasa için önerilerde bulundular. Ancak istenilen sonuca varýlamadý. Ardýndan 13 yýl geçmiþ.
Þimdi yeniden Meclis Baþkaný Numan Kurtulmuþ, sivil anayasa için düðmeye basýyor. Numan Hoca uzlaþmacý kiþiliði ve bilimsel derinliðiyle bütün taraflara daha kolay ulaþabilecek bir aktör. Bu nedenle çok farklý siyasal taraflar ve partiler arasýnda "anayasa uzlaþmasýný" daha kolay saðlayabilir. Elbette Erdoðan'ýn öteden beri sivil anayasaya inanmasý ve bu konudan vazgeçmemesi de çok önemli. Hatta Cumhurbaþkanlýðý seçimi konusunda da revizyondan yana bir tutum içinde olmasý da büyük bir ehemmiyet taþýyor.
Türkiye, artýk sivil bir anayasa yapmalýdýr. Bunun için "anayasal uzlaþma" yolundan hareket etmelidir. Bütün siyasal partileri kapsamalý. DEM de dâhil, Mecliste yer alana ve hatta yer almayan Zafer Partisi gibi taraflarla da görüþülmeli. Çünkü anayasa sözleþme demek. Herkese bir biçimde dokunmalý. Elbette herkes yüzde yüz tatmin olmayacak. Fakat yine de insanlara ve taraflara gitmek, istiþare etmek insanlarý önemsemektir.
Yeni anayasa hem sosyolojik anlamda sivil olmalý hem de ruh olarak. Son anayasamýz, 12 Eylül darbe rejimin gölgesinde yapýlmýþ. Bundan dolayý sivil deðil. Millet anayasasý olarak deðerlendirmek zor. Þimdi milletin seçtiði vekiller ve partiler öncülüðünde, çeþitli toplum kesimleriyle de istiþare ederek sivil anayasa yapýlabilir. Anayasanýn ruhu da sivil olmalý. Bu da çok önemli. Yoksa sadece sivillerin yapmasý ile bir anayasa sivil olmaz. Bunu tamamlayacak ruhunun da sivil olmasý gerekir.
Sivil anayasa ruhu ne demek?
Anayasanýn insan haklarýný, demokrasiyi, hukuk devletini temel almasýdýr. Toplum gerçekliðini algýlamasýdýr. Belli bir ideolojiyi dayatmamasýdýr. Resmi ideoloji, bu ülkede yýllarca büyük travmalara yol açtý. Demokratik siyaseti ve hukuk devletini týkadý. Artýk bundan tamamen kurtulmamýz gerekir. Bu nedenle devletin anayasada vurgulayarak öne çýkardýðý bir ideolojisi olmamalý. Devlet ve birey iliþkileri insan haklarý temelinde tanýmlanmalýdýr. Birey saygýn, haklarý ve sorumluluklarý olan þahsiyet olarak algýlanmalý.
Anayasalar beþeri metinlerdir. Bu açýdan da kutsal ve deðiþmez yönleri yoktur. Elbette istikrar, uzlaþma ve beraberlik için de uzun süreli dayanýklýlýklarý olacak þekilde bir muhtevaya sahip olmalýdýr. Ýlk üç madde deðiþmez veya tamamen deðiþir tutumu çok saðlýklý bir yaklaþým deðil. Ýkinci maddede devleti "Atatürk milliyetçiliðine baðlý" olarak görme yaklaþýmý ýslah edilmeli. Çaðdaþ devlet belli bir þahsýn milliyetçiliði ile tanýmlanmaz. Dünyanýn çaðdaþ devletlerinde böyle bir þey yok. 12 Eylülde bulunmuþ bir formül. Ne komünizme ne de faþizme yönelmeyen bir milliyetçilik aranmýþ. Bunun yerine millete aidiyeti vurgulayan baþka bir ifade bulmalýyýz. Yine üçüncü maddenin birinci cümlesinde yer alan "Dili Türkçe'dir" ifadesi, "Resmi dili Türkçedir" biçiminde deðiþmelidir. Önceki anayasalarda bu esneklik vardýr. Böylece þu an devlet televizyonunda ve seçmeli olarak varlýðýný gösteren dil/diller de anayasayla çatýþmamýþ ve yer bulmuþ olacak.
Yeni anayasa herkesin istediði doðrultuda olmasa da yine de yapýlmalýdýr. Elbette en iyi olan herkesin talebini algýlayan ve kabul eden bir anayasa olmasý. Ancak bunu yapamýyoruz diye de yeni bir anayasa yapmaktan kaçýnmanýn hiçbir manasý da yoktur. Artýk darbe anayasasýný aþan yeni bir anayasa yapmanýn zamaný çoktan geçmiþtir.