Siviller için üç tahliye koridoru

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki PKK/PYD-DEAŞ terörüne karşı başlattığı ikinci operasyon 11. gününe girdi. 

Türkiye içinde de, dünyada da operasyonun meşruiyeti konusunda tartışma yok. 

Ancak bugüne kadar ABD ve önüne kattığı terör örgütünün faaliyetlerine karşı dile getirilmeyen bir konu mırıldanıyor: Sivillerin korunması. 

Ankara’daki kaynaklar, siviller konusunda ‘hassasiyet’ çağrısı yapılacak en son ülkenin Türkiye olduğunu vurguladılar. 

Tek bir askerinin bile şehit olmadan önce “ailesine ödenecek tazminatın Tel Afer’deki (Irak, Musul yakınlarında) çocuklar için kreş ve okul yapılması” vasiyetini; 

Türkiye’nin de 3,5 milyon mülteciye ‘tek başına’ ev sahipliği yaptığını, Fırat Kalkanı ile güvenliğe alınan bölgenin Suriye’de geriye göçün yaşandığı tek bölge olduğunu hatırlattılar. 

Ve Afrin’e yönelik Zeytin Dalı operasyonunda sivillerin güvenli tahliyesi için yeni bir çalışmadan bahsettiler. 

Türkiye, sadece İHA’larla değil, Afrin içindeki halktan da bilgi alıyor. Terör örgütü sivilleri canlı kalkan olarak kullanıyor. Mühimmat depoları, mevziler, iletişim ve karargah noktalarının İHA’lar ve yerel halktan gelen bilgilerle tespit edildiğini biliyorlar; buralara sivilleri taşıyorlar. Kendilerine destek vermediklerini düşündükleri sivillere saldırıyorlar.

Örgüt, dünya kamuoyuna ‘kuşatma altında sivillerin ayrılamadığı’ propagandasını yayıyor. Türkiye, bölgeye hakim Buseyra dağını ele geçirdikten sonra kuşatma hattını daraltmayı ve üç noktadan sivillerin çıkışı için koridor açmayı planlıyor. Bu koridorlar, Kilis, Hatay ve Fırat Kalkanı bölgesine açılacak. Sivil halk, buralardaki kamplara alınacak.

 

CHP Şam’a gidecek

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dünkü basın sohbetinde Suriye’deki operasyona destek verdi, ancak ardından eski görüşlerini ve iddialarını tekrarladı. 

Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’ın, Özgür Suriye Ordusu’nu terör örgütü DEAŞ’a benzeten sözleri dahil! 

Zeytin Dalı operasyonunu ‘TSK’nın başarısı’ diye niteleyen Kılıçdaroğlu, bu başarının ÖSO’ya mal edilmek istendiğini öne sürerken, “Ordumuz ÖSO’nun ardına neden gizlenir? TSK yedek ordu gibi gösteriliyor” dedi. 

Kılıçdaroğlu’na “ÖSO hakındaki bu değerlendirmelerinizi destekleyecek kanıtlarınız, çalışmanız var mı” diye soruldu. 

Kılıçdaroğlu, “ÖSO’yla ilgili benim özel bir çalışmam yok” dedi ve iki ‘kanıt’ gösterdi: 2012’de CHP’li Hurşit Güneş’in Hatay’da ziyaretine izin verilmeyen, yani ‘görmediği’ Apaydın Kampı’na ilişkin; “Batı medyasında Türkiye'nin Suriye'de silahlı muhaliflere destek verdiği, kendi sınırlarında eğitim verdiği yazıyor” açıklaması; 

Ve bir internet gazetesinde yayınlanan analiz. 

Ardından da, “(Sınırımızda) Terör örgütlerinin konuşlanmasını istemiyorsak, o zaman Suriye’yle şu veya bu şekilde ilişki kurmalıyız” dedi. 

Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine de “Suriye rejimiyle görüşme için çalışma yaptıklarını” ekledi. 

Değerlendirmem; 

ÖSO, TSK’nın desteğinde Fırat Kalkanı’nı yapan, halen Afrin’e yönelik Zeytin Dalı operasyonuna katılan Suriyeli Arap, Kürt ve Türkmen muhalif gruplardan oluşuyor. 

ÖSO’ya yönelik ‘terörist’ suçlamasını ise sadece Esad rejimi ve terör örgütü PKK/YPG yapıyor. YPG’nin ‘müttefiki’ ABD, hatta Rusya böyle bir ithamda bulunmuyor. 

Kılıçdaroğlu ise Türkiye’nin Suriye’de terör örgütlerini eğitip silahlandırdığı iddiasını sürdürüyor; giderek TSK’yı terör örgütleriyle birlikte çalışmakla suçluyor. 

“Bunun Türkiye’yi uluslararası alanda töhmet altında bırakabileceğini düşünüp düşünmediği” sorusuna da “Dünya biliyor” karşılığını vermekle yetiniyor. 

Suriye’de çözümü ‘Esad rejimiyle görüşme’de buluyor ve muhtemelen bir CHP heyeti Şam ziyaretine hazırlanıyor. Oysa, ÖSO güçlerini ‘terörist’ sayan herhangi bir ‘meşru’ uluslararası karar olmadığı halde, Esad yönetiminin ‘kimyasal silah kullanmakla’ suçlayan en az üç BM kararı var! 

CHP, Türkiye’yi yurt dışında çok önemli yerlerde temsil etmiş ünlü diplomatların siyasete girdiği bir parti. 

Düne kadar CHP’de ‘politika yapıcı’ olarak (bazı görüşlerim saklı kalmak kaydıyla) merhum İnal Batu ile Osman Korutürk, Onur Öymen, Faruk Loğoğlu ve Şükrü Elekdağ gibi ‘devlet’ konusunda hassasiyetleriyle tanınan isimler vardı. 

Bugün Öztürk Yılmaz var!..