Önce Libya konusunda birkaç cümle..
Rusya, Mısır, Suûdî ve BAE vs. gibi rejimlerin Libya’da destekledikleri isyancı Hafter’e bağlı güçler, uluslararası hukuk açısından legal hükûmet olan ve Türkiye’nin desteğine sahip (Serrâc başkanlığındaki) ‘Ulusal Mutabakat Hükûmeti’ (UMH) güçleri karşısında, son haftalarda, önemli stratejik noktalarda yenilgiler aldıkça.. Rusya, 3 Haziran Çarşamba akşamı, ‘Libya’da derhal ateş kesilmesini’ istedi. Bu, Rusya’nın hesabının tutmadığının zımnî itirafıdır.
Libya’da meydana gelen yeni güç dengesi karşısında, B. Amerika’nın bugünlerde yaşadığı dahilî sıkıntılarından dolayı Libya ile ilgilenmiyeceği sanılmamalıdır.
Evet, Libya konusuna bu kadarca değindikten sonra gelelim, asıl konumuza..
‘Amerika’dan bize ne? Bize 15-20 bin km. uzakta.. İki okyanusun ortasında.. Arjantin ve Şili’iyle ne kadar ilgilenirsek onunla da o kadar ilgilenelim..’ diyemeyiz. Çünkü Amerika coğrafî olara, evet, çok uzak, ama, Amerikan emperyalizmi, fiilen, dünyayı parselleyen diğer emperial güçlerin de lideri durumunda ve kendisini dünyanın jandarması olarak görüyor, ‘Dünya bizden sorulur..’ havasında..
Bu yüzden, Amerika’yı bugünlerde derinden sarsan sosyal patlamalar herkes gibi bizi de yakından ilgilendirir.
YAŞANANKLAR, KANUNEN KALDIRILAN IRK AYRIMININ, ZİHİNLERDE SÜRDÜĞÜNÜN RESMİDİR..
Evet, B. Amerika’da son 10 gündür yaşanan siyah insanların sergilediği sosyal patlama düşündürücüdür.
Bir ‘siyah derili insan’ın, beyaz bir polis tarafından yere yatırılıp, ensesine diziyle basılması ve o kişinin de, defalarca, ‘I Can’t Breathe! / Nefes alamıyorum!‘ diye çırpınmasına rağmen, 9 dakika süren bu basmadan sonra o kişinin hayatını kaybetmesi, sıradan bir polisiye vak’a değildir.
Çünkü, Amerikan mahkemelerinde siyah kişileri vurarak öldüren polislerin, ‘kendilerine saldırılacağı korkusu ile silah kullandıkları’ gerekçesiyle beraet ettirilmesi devamlı yaşanmaktadır.
Gerçi, siyah insanların tepkisine çok şiddetli olmuştur. Bu, sahipsiz olduklarını, insan yerine konulmadıklarını ve kaybedecek bir şeyleri kalmadığını düşünen insanların tepkisi olup, yangın ve tahrib ve yağmalar, USA düzeninin bir şeytan düzeni olduğuna inanarak, o düzenin tarafdarı olan herkesten de intikam almak duygusunun da harekete geçirilmesi olarak görülebilir. Çünkü, bu ‘siyah insan’lar, ‘Beyaz Şeytan Düzeni’nin hâkimiyetinde yaşayan ‘beyaz insanlar’ın da o düzenle aynîleştiğini devamlı hissetmekteler.. Bu reddedilemez de.. Çünkü, kanunen 55 yıl öncelerde yasaklanan ırk ayrımının derin izlerini, beyaz insanlar, sosyal hâfıza ve zihinlerinden hâlâ da silip atamamışlardır.
Elbette biz müslümanların, derilerinin renginden veya yaşadıkları coğrafyalardan dolayı hiçbir halka, düşman olmamız ve insanları, yaratılışlarından dolayı üstün veya alçak görmesinin mümkün olmadığını tekrar edelim.
Bunların en başında da Trump ve emsali ırkçı, ve de güç ve servetten başka bir şey tanımayan kişiler gelmektedir. Bu yüzden, siyah derili insanlar da hâfızalarından ırk ayrımının yasaklandığı 1965 öncesinde yaşananları silememiştir.
‘CoronaVirus’ pandemik salgınından dolayı, son üç ay içinde ölen 110 bin Amerikalı’dan 85-90 bininin siyahlar, göçmenler, hispanikler ve Lâtin Amerika kökenlilerden oluşması da tesadüf değildir.
Trump’ın, göstericileri silâh kullanmakla tehdit etmesi işe yarar mı?
Belki..
Ama, 5 ay sonra Başkanlık Seçimi’ne girecek olan Trump’ın bu sertlik siyasetinin, yüzde 75-80’i bulan yerli ve beyaz kitleler tarafından benimsenmesi ihtimali de vardır. Çünkü, o kitleler de insanları, genelde, mal varlıklarına göre değerlendiriyorlar.
Trump’ın bir Kilise çıkışında elinde, (mevcud Tevrat ve İncillerden oluşan) Kitâb-ı Muqaddes’i göstermesinin, seçimlerde elini güçlendirebileceğini de unutmamak gerekir. Çünkü, duyguları paramparça olan Amerikan toplumuna birleştirici sembolü göstermektedir.