Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Siyasî hareketler, sadece bir tepkiye dayanırsa..

Siyaset Pazarı yeniden kurulmaya çalışılırken, iktidar tarafının seçimde tökezlemesi için, ‘doğru eleştiri yapmak’ iddiasıyla ve amma muhalif tarafın ağzıyla aylarca ‘ülkede her şeyin bozulduğu’ gibi bir algı oluşturulmasına hizmet eden söz veya kalem erbabından nicesi, şimdi de iktidar tarafındakiler adına yas tutuyor havasındalar. (Bunlardan bir yazar, oy’unu, o tökezlemede pay sahibi olmakla övünen yüzde 2’lik bir küçük partiye verdiğini bile itiraf etmiş, bir mahfilde.. Ama, hâlâ, başkalarına akıl vermeye çalışıyor.)

***

İnsan tek başına yaşayan bir canlı varlık değildir. Ama, içinde yer aldığı cemiyetin tamamı içinde erimeyi de kolayca kabullenemeyip;  kan, soy, dil, coğrafya, tarih, menfaat, ideoloji, inanç vs. gibi birliktelik veya yakınlıklarla oluşan gruplar içinde yer alır. 

Bu gruplaşmalarda zaman zaman iltihaklar veya kopmalar olur. ‘Buraya kadar orayı kendime yakın bulduğum için sevmiştim; şimdi ise, çok farklı düşündüğümü görerek ayrılıyorum’ diyenler hep görülür. Bu gerekçelerin herkes için geçerli sayılması gerekmez. Birilerine göre çok önemli olan, diğerlerine göre çok basit sayılabilir. 

Bu gibi ayrılma ve kopmalar her sosyal grup ve partide ve hattâ aynı aileler içinde bile görülür. Ama, beraberliklerden sonraki kopmalar husumeti de getirir. Çünkü, nice hesap ve planlarınızdan haberdâr olan kişi, şimdi sizden kopmakta ve başka safa geçmektedir. Ama, birlikte yola çıkanlardan niceleri, ayrılırken, ideallerine ulaşmak açısından hayal kırıklığına uğradıklarını söylerler. 

O idealler nedir? Gerçekten de hizmet aşkı mı, makamlar mı, menfaatler mi? Alkış ve şöhret sarhoşluğu veya açlığı mı?  Orası daha bir ayrıdır. 

Bu açıdan bakıldığında.. 17 senedir ülkenin en yetkili yöneticisi olan Erdoğan’ın hareketi ilginç bir çizgi gösteriyor.. 

***

Erbakan Hoca’nın önceki partileri MNP, MSP ve RP gibi sonra Fazilet Partisi de, 2001 yılında Anayasa Mahkemesi’nce kapatılınca, 110 kadar m.vekili partisiz duruma düşmüş, açıkta kalmıştı. Bu durumda, önce SP kuruldu 20 Temmuz 2001 günü; 1974’teki ‘Kıbrıs Çıkarması’nın 27. Yıldönümü’nde..  FP’den kalan 49-50 m.vekili SP’ye geçmişti. 

Erdoğan ve arkadaşları ise, acele etmiyorlar, ‘Biz bir bölen olmayacağız..’ diyorlar, birilerini kapmak yerine, kendiliğinden gelecek olanlara bakıyorlardı.  AK Parti de 14 Ağustos 2001’de kuruldu ve FP’den açıkta kalan 55 kadar m.vekili de bu partiye katıldı. 

***

DYP’nin eski Gn. Baş. Yard.  (eski valilerden) Mustafa Gönül’ün, 2003’lerde bir tv kanalında anlattığına göre.. AK Parti’nin kuruluşundan birkaç hafta önce, çeşitli partilerden 200 kadar m.vekili, Erdoğan’ı bir toplantılarına davet edip, ‘Türkiye’de siyasetin çöktüğünü, ülkeyi kurtarmak için Erdoğan liderliğinde çalışmaya hazır olduklarını’ bildirirler. Bir siyasetçinin kolayca reddedemiyeceği bir teklif.. Erdoğan dinler ve ayrılırken, ‘Cevabımı en kısa zamanda vereceğim..’ der. 

Ve amma, o cevabı bekleyenler, birkaç gün sonra , AK Parti’nin kurulduğunu görürler, ancak, o davetçilerden hiç kimse yoktur. 

***

O günlerde  Erbakan Hükûmeti’nde İçişleri Bakanı olan Meral Akşener de AK Parti’ye katılır. Kendisinin yıllarca önce bir röportajında belirttiğine göre, Erdoğan’a, ‘Sizden fazla bir şey beklemiyorum; sadece partinin genel siyasetini belirleyen 3 kişiden birisi olayım..’ der.  Ama, hiçbir cevap alamayınca ayrılır, MHP’ye gider.. Oradan da, mâlûm.. 

Siyasetçi olunabilir, ama, liderlik başka bir şeydir. Kitlelerin, milyonların itimadını kazanmak, halkın ekseriyetiyle gönül bağı kurmak gibi özellikler ve de, bir ana fikre, bir temel düşünceye dayanmak ve uzun soluklu bir mücadele ister.  

***

Sadece tepkilerle yola çıkanlar, hele de, ‘Ben konuşursam, birileri toplum içine çıkamazlar’ gibi, kabadayılara mahsus laflarla hareket edenler, sadece kendilerine geçmişte açılan kredilere liyakatlerini sorgulatır duruma düşerler.