Siyasal doğruculuk ve ciddiyetsizlik

Kemalist ve liberal kalemler, Amerikan başkanlarının katıldığı Beyaz Saray Muhabirlerinin geleneksel yemeğinden ‘ciddi ciddi’ Türkiye’ye mesajlar çıkarmak için sıraya girdiler. Baştan aşağı Amerikan sosyal muhayyilesinin ve kültür kodlarının ürünü olan bir eğlence gecesinden, kes-yapıştır tekniğiyle, Türkiye’ye mesaj çıkarmanın Kemalist ve liberal dünya için orijinal bir tarafı bulunmuyor. Yarı-aydınlanmacı dünyalarında, yaklaşık bir asırdır, zaten başka bir şey yapmıyorlardı. 

Oryantalizmin ve batı-merkezciliğin en pespaye hallerinden birisine denk gelen bu tarzın, çok daha büyük bir sorunu bulunuyor. O sorunun ismi ‘ciddiyetsizlikten’ başka bir şey değil. Her geçen gün derinleşen ciddiyetsizlik krizinin kökeninde ise Türkiye’nin yaşadığı dönüşüm var. Elit değişimi, eski düzenin sahneden çekilişi ve post-Kemalist döneme geçişin sebep olduğu sancılarına, morfin niyetine sarıldıkları, son umudu temsil ediyor ciddiyetsizlik. Anti-siyasetin güçlendiği durumların tamamında ciddiyetsizlik güçlü bir şekilde nükseder. Siyaset düşmanlığı başladığı anda ilk önce referans dünyasına dönüş başlar. Temennilerle ve jenerik doğrularla siyaset ikame edilmeye çalışılır. 

Washington’daki akşam yemeğinin Amerika’ya ait sosyo-kültürel tabiatının ‘bizimle’ yakından uzaktan bir alakası olmadığı gerçeğini bir an için bir kenara bırakacak olursak, geriye kalan şeyin ‘siyasi doğruculuktan’ başka bir şey olmadığını görmemiz gerekiyor. Siyasi doğruculuk ise zoraki bir dile, fikre ve siyasete denk gelmektedir. Yani sahtedir. Ancak hiciv marifetiyle, ortam müsait hale gelince, laf sokmalarla gerçeğe dokunabilen bir siyasal pornografiden ibarettir. Öykünülen Obama ve gazetecilerin oluşturduğu ortam, özgürlükten değil, aksine bastırılmış siyasetin ve düşüncelerin ancak ciddiyetsizliğin oluşturduğu imkan dairesinde var olma sancılarından ibarettir.

Gerçeklikle yüzleştikleri ve ciddi oldukları her sahne ise oldukça tatsız bir şekilde sonuçlanmaktadır. Washington’da en uzun süre gazetecilik yapan, 90 yaşındaki Helen Thomas, 2010’da İsrail karşıtı bir cümle söyleyince, Beyaz Saray’daki akşam yemeğinin müdavimleri tarafından linç edilmiş, Obama da ‘sınırı aştığını’ söylediği kıdemli kadın gazetecinin -baskıyla- istifasının ‘doğru karar’ olduğunu ilan etmekten geri kalmamıştı. Bu elbette tekil bir örnek değil. Post-modern sekülerizmin icat ettiği özgürlük bir parantezler dünyasıdır. Can sıkıcı, sorunlu, tabu, dogma, makbul ve 
normal olmayan, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilan ettikleri ‘pis gerçekleri’ parantezlerinde tuttukları sürece, ‘her türlü sınırı’ zorlamaları serbesttir. Amerikan siyaseti ve medyası da kabaca böyle bir parantezde yaşamaktadır.

Amerikan siyasi doğruculuğu bu çağın siyaset düşmanlığının ana teorik zeminini oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, tam teşekküllü bir siyasi arıtma vazifesi ifa etmektedir. Mısır darbeden, Suriye katliamdan, Filistin işgalden, Avrupa ırkçılıktan, Kemalistler Kemalizmden, küresel kapitalist bunalım krizden kurtulmaktadır. Ciddiyet gerektiren başlıklarda alınan pozisyonu, ‘kral çıplak’ çığlığından kurtaran son çaredir siyasi doğruculuk. Siyaseten açıkça yüzleşmek yerine anti-siyasete bir kamuflajdır. 

Türkiye’de sert bir iktidar kavgası sürüyor. Eski düzen sahneden çekilirken toplumsal ve siyasi gerilimler tabii olarak yükseliyor. Mezkur gerilimde ayakta ve anlamlı bir aktör olarak kalabilmenin tek yolu ise sahicilik veya sahici bir siyasetten geçiyor. Çocuksu bir umut ile Türkiye’de de Amerikan tarzı siyasi doğruculuk bekleyenler, her geçen gün biraz daha anti-siyasete gömülmekten kendilerini alamıyorlar.Türkiye’nin normalleşme sancıları hitama erdirmesinin tek yolu da sahici bir siyasetten geçiyor. Halk sekiz seçimdir bunun mesajını açık bir şekilde veriyor. Sahici olana rağbet ediyor. Sahte olanın yüzüne bakmıyor. Hal bu iken, siyaset diye sahte bir dünyanın yüceltilmeye çalışılması, sadece eski düzenin aktörlerinin yaşadıkları krizi işaret ediyor.