Siyaset çuvalýný kimler niçin patlatýyor?

Hocalarýmýz, siyaset için 'çuvalý patlatmamak sanatý' derlerdi. Prof. Ýsmet Sungurbey'den dinlemiþtik: Mýsýrlý bir köle bezirganý, buðday çuvallarýný taþýyan köleleri kýrbacýyla kontrol ederken, 'siyasetle taþýyýn çuvallarý'' diye emredermiþ, günün birinde bir köle omuzlarýndan düþürüverince buðday çuvalýný, bezirgan onu dövmeye baþlamýþ; ''ben sana siyasetle taþýyacaksýn demedim mi?' dermiþ köleyi döverken... Hocalarýmýz bunu anlatýrken, siyasi partilerin görüþ farklýlýklarýna raðmen tokuþmadan, çuvalý patlatmadan, memleket meselelerini Meclis çatýsý altýnda çözebilmek adýna siyaset yapmalarý gerektiðini anlatýrlardý.

Son günlerde iki kez çuvalý patlattý siyasetçiler... Birisi Ahmet Þýk, diðeri Tuncay Özkan önderliðinde çýkan çatýþma pozisyonlarýnýn asli sebepleri hakkýnda bir fikir cimnastiði yapalým gelin sizlerle...

CHP içindeki liderlik yarýþý ve muhtemel tablolar hakkýnda neredeyse hepimizin bildiði kombinasyonlar hakkýnda yazmayacaðým. Beni düþündürten þey suyun üstündeki liderlik savaþýndan çok, CHP'yi kuruluþ kodlarýnda -ki bu 'Tek Parti'cilik demektir, - ha iþte o fabrika ayarlarýnda tutmak isteyen ''kozmik güç'' hakkýnda düþünüyorum yaklaþýk 15 gündür...

Bunun ilk fitili TBMM'de, milletvekili Ahmet Þýk tarafýndan bilinçli þekilde baþlatýlan provokasyon ve bunun tam da planlandýðý þekilde sert arbedeyle sonuçlanmasý hadisesiydi ki, benim çaðdaþlarýmýn neredeyse hepsinin kulaklarý çýn çýn ötmeye baþlamýþtýr, sanýrým. Çünkü bizler 1980 darbesinden itibaren tüm darbeleri, toplum projelerini, çeteleþmeleri, fay hatlarýnýn derinliklerini aðýr bedellerle ödemiþ bir kuþaðýn devamýyýz, her þey biz yaþarken oldu desek hiç de abartý olmaz... Mezkur milletvekilinin tavrý o kadar abartýlý idi ve ona mukabele eden diðer vekilin cevabý o kadar kýþkýrtýlmýþ haldeydi ki, bu manzarayý, arka sokaklarýyla, derin dipleriyle birlikte okumak gerekir diye düþünüyorum.

Olaylarýn Filistin Devlet Baþkaný Mahmut Abbas'ýn TBMM'yi ziyaretinden hemen sonra patlatýlmasý da zamanlama olarak bizleri uyaran bir yapýdaydý. Çünkü o gün Meclis'teki tüm partiler, Filistin'in yanýnda yer aldýklarýný gösterecek þekilde birlik ve beraberlik mesajý vermiþlerdi tüm dünyaya...

1- Bu, ana muhalefet partisi CHP baþta olmak üzere, tüm muhalefetin usulet ve suhuletle sergiledikleri yaklaþým açýsýndan kayda deðer bir dönüm noktasýydý aslýnda. Yoksa CHP, yýllarýn CHP'si ve son 22 yýlýn Ak Partisi ile, demokrasi zemininde birbirlerine mi yaklaþmaktaydýlar? Hatta biraz daha ilerletelim soruyu; yoksa bir ''yumuþama zemini'ne mi gidiliyordu, bir ''normalleþme' koridoru mu açýlmak üzereydi? Neydi bu Meclis'in topyekun, uyum içinde, Ýsrail'i kýnamasý ve Filistin'i desteklemesi, neydi, anlamý neydi?

2- Bu olayýn hemen ardýnda geçtiðimiz gün, CHP vekili Tuncay Özkan'ýn Cumhurbaþkaný hakkýnda yazdýðý üslupsuz ve vekalet iliþkisine yakýþmayan yozlaþmýþ bir tarzda sarfettiði sözler geldi girdi gündemimize... Tuncay Beyi, çaðdaþlarým da benim gibi hemen 28 Þubat günleriyle birlikte hatýrlayacaklardýr eminim... Yani o günlerde, aktif olarak 28 Þubat darbesinin öncülüðünü yapan isimlerdendi. CHP'nin mütedeyyin Anadolu insanýný hiçe saymakla, '1. Tehlike' addetmekle namlý günleri, 'ikna odacýlarý' vekil, çaðdaþ yaþamcý'larý baþ yüce ilan ettiði günler, imam-hatip avcýlýðý, baþörtü yasakçýlýðý günleri... Kabataslak, Tuncay beyi bizler böyle karamsar günlerin süvarisi olarak anýmsýyoruz. Þimdi soruya gelelim; durduk yerde niçin bu þekilde agresif ve yakýþýksýz bir tavýr sergileme gereði hissetti bir CHP vekili?

Bu galiz ve çirkin hakaret sadece Cumhurbaþkanlýðý makamýna deðil, Cumhurbaþkanýný seçen milyonlarca insanýn iradesine karþý da söylenmiþ içerikteydi hattýzatýnda. Bu hiddet, sadece Cumhurbaþkanýna ve onu seçen halka mý yönelikti, yoksa asýl haddi bildirilen CHP'nin tepesinde esen liberal rüzgarlar mýydý? Öyle ya CHP'nin medya yüzleri artýk camilere gidiyor, ellerini dua için açabiliyor, Allah'tan Peygamber'den bahsediyor, geçmiþ yasakçý günler için nedamet getirici sözler edebiliyorlardý. Medyatik CHP'liler, halktan helallik istemeyi söz konusu eden kimselerdi artýk... Peki bu hal, CHP'nin kuruluþ madenine ne denli uygundu? CHP, ülke kurucu bir parti olarak, nasýl halkýn hizasýna inebilirdi ki? Anadolu ile, manevi deðerlerle, geleneklerle nasýl baðdaþabilirdi CHP'ye has aydýnlatmacý ilericilik?

Derhal bir Tuncay Özkan çýkarak, 28 Þubat ilhamlarýyla dopdolu bir hakaret panosu asar, derhal halka halk olduðu, halkýn seçtiðine, halkýn seçtiði olduðu, CHP'ye ise CHP olduðu hatýrlatýlýrdý iþte...

3- Türkiye'de Türkiye'nin ana meselelerine hükümeti ve muhalefetiyle hep birlikte konum alarak eðilebilecek ve sorun çözücü adýmlar atacak bir demokrasi olgunluðunu istemeyenler olduðu kesin... Onlar her seferinde, gördükleri veya hissettikleri herhangi bir normalleþme, diyalog, iletiþim yaklaþýmýndan derhal irrite oluyorlar.

Kendi içinde sert kamplaþmalar ve söz düellolarýyla ayrýþan, uzaklaþan, kopuþan Türkiye, onlar için en kullanýþlý zemini sunuyor. Sözler ne kadar sert ve dönülmez, adýmlar ne kadar kamplaþtýrýcý olursa onlar o kadar rahat ve mesrurdur... Bunlar her þeyi 'eski tas eski hamam' isteyen, bloklaþmadan nemalanan holiganlar olduklarý gibi, kimisi de Türkiye'nin keskin bölünmelerle harcayacaðý zaman kaybýndan medet uman daha derin proseslerdir...

Son bir belirlemeyi de; Mahmut Abbas ve Filistin'e destek görüntüsüyle tüm dünyaya mesaj veren Türkiye resminden, en fazla hoþnutsuzluk duyacak tarafýn Siyonistler ve Ýsrail taraftarlarý olduðu hakkýnda yapalým...

Siyaseten kargaþayý, birbirini hiç dinlemeyen, hiç anlamayan, birbiriyle hep küsülü ve hiç konuþmayan Türkiye'yi amaçlayan kiþilere, kesimlere dikkat kesilirsek, bunlarýn 'eski Türkiye'ci ve 'Ýsrail yanlýsý' olduklarýný bir turnusol hassasiyetiyle saptarýz...

Sabýr ve teenni, sabýr ve umut, sabýr ve nezahat... Aman dikkat.