Türkiye’de uzun yýllardýr devam eden siyaset düþmanlýðý, 2002’de AK Parti ile ilk kez kýrýlmýþtý. Burada mesele, sadece bir partinin tek baþýna iktidara gelmesi de deðildi. Ýlk kez baþý sonu belli, toplumsal ve tarihsel derinliði olan bir hareketin ‘siyasal’a taþýyýcý olmasýna þahitlik edilmiþti. Bu durum karþýsýnda, geçmiþ 13 yýlý büyük ölçüde iktidar düþmanlýðý kýlýfý altýnda ‘anti-siyasal’ bir mevzide geçirenler, 7 Haziran Seçimleriyle birlikte, 2002 öncesine ait bir dünyayý Meclis aritmetiði üzerinden 2015’te tekrar etmeye göz kýrpmaya baþladýlar.
Fazlaca bir zekâ gerektirmeyen, al-ver dünyasýna ait pazarlýk senaryolarýnýn envai çeþidini sýralamanýn sofistike siyasi analizden sayýldýðý bugünlerde, anti-siyasal dalganýn kabarmasýndan daha tabiî bir durum olamaz. Zira AK Parti karþýtlýðý üzerinden yýllardýr sürdürülen siyaset düþmanlýðýnýn, Ankara’nýn karýþtýðý bu günlerde, ‘pozisyon siyaseti’nin tahrik edici dünyasýnda zirve yapmasý beklenen bir durumdu.
Alâkasýz senaryolarý oynayan aktör sayýsýnýn artmasýyla birlikte iyice kaotik hale gelen sahnede, ayakta en son kalanlardan ‘iktidar’ çýkarma beklentisinden öteye geçmeyen bu tutumun; senelerce ciddi, sahici ve kurucu siyasete niçin fanatikçe düþmanlýk yaptýðý da daha iyi anlaþýlabilir.
Þimdi hemen herkes bu sahneyi konuþmak zorunda kalacak. Bu durumun bir kýsmýnýn mecburiyet, hatta mahkûmiyet olduðu doðru. Ama büyük bir kýsmýnýn da yaþanan anlamsýzlýktan dikkatleri kaçýrmak, sistemik sorunlarýn konuþulmasýný engellemek, siyaset düþmanlýðýnýn maliyetini adeta kendi kendini kandýrmak uðruna gizlemek olduðunu tespit etmek gerekiyor.
Burada mevzubahis yaptýðýmýz, siyasi partilerin günlük siyaset yapýmý sýrasýndaki tarzlarýný aþan yapýsal sorunlardýr. Görünen o ki, Meclis aritmetiði ve seçim yapýsýndan kaynaklý ortaya çýkan 7 Haziran neticesinin, yýllarca devam eden yapýsal sorunlar bakiyesini pozisyon siyaseti ile kapatmasýný bekliyorlar. Bu elbette oldukça kýsa vadeli bir perspektif anlamýna geliyor.
Ortaya çýkan maliyeti, koalisyon tartýþmalarýnýn kapatacaðýný beklemek gerçekten naif bir pozisyona denk geliyor. Özünde açýk bir iktidar krizi olan ama liberal yaklaþýmýn bir iktidar formu olarak lanse ettiði koalisyon, tarifi ve tabiatý gereði istendiði için deðil, mecbur kalýndýðý için ortaya çýkan bir denklemden ibaret.
Bu yönüyle, mecburiyet içerisinde siyasal pozisyon hareketlenmelerinin yaþanmasý, kurucu bir siyasal eðilimden ziyade, konforlu bir pazarlýk dünyasýnýn nimetlerine yönelmek anlamýna geliyor. Baþka bir deyiþle, iktidar perspektifinin ortadan kalkmasýyla, krizi çözmek üzere ‘tutsak ikilemini’ aratan bir teknikle yol alýnarak, ‘en kazançlý formül’ bulunmaya çalýþýlacak.
Varoluþsal karþýtlýklara sahip aktörlerin ‘tutsak ikilemi’ rasyonel deðil de ‘iyi niyetli’ bir þekilde çözülecek olsa bile, ortaya çýkacak ‘cezanýn’ ödenmesi gerekiyor. AK Parti karþýtlýðýný ‘rasyonel yaklaþýma’ dönüþtürmüþ olan muhalefet partilerinin, ‘iyi niyetli’ eðilim gösterip ‘al-ver’ dünyasýnda kazançlý çýkma eðilimlerinin önünde ise siyaset düþmanlýðý bulunuyor.
Her durumda karþýmýza çýkan fasit daireden çýkýþýn tek yolu siyasala dönüþten baþkasý deðildir. Üzücü olan, teknik olarak iktidar sýkýntýsýnýn kurucu siyaset mahrumiyeti sorununun önüne geçmiþ olmasýdýr. Hatta daha kötüsü, koalisyonla iktidar sorununun bir þekilde çözüleceði beklentisinin siyasalýn dibine kibrit suyu dökmek olacaðýnýn umursanmamasýdýr.
Görünen o ki, bu fasit dairede Türkiye bir süre enerji harcayacak. Bu enerjiyi harcarken, kurucu siyasal perspektifi korumak en hayati mesele olacak.