Siyâset, en aðýr bedeli, en baþtan göze almayý gerektirir

Aslýnda Tunus'taki acý geliþmeleri ele almak niyetindeyken; bizdeki iç siyaset oyuncularý arasýnda da benzer örnekler olmasý açýsýndan, en azýndan girizgâh bölümünde bu iç siyaset sahnesinden bazý kesitlere deðinmek gereði ortaya çýktý.

Evvelki akþam bir TV kanalýnda konuþan, bir ara oldukça yüksek makamlara da getirilen bir ismi dinledim.. Onu þahsen tanýmasam da dostlarýma; 'Herhalde, iyi bir tercih..' dediðimi hatýrlýyorum. Ancak bir akademisyen arkadaþ, 'Sen onu bilmezsin, ben taa üniversite yýllarýndan beri bilirim onu.. Enâniyeti / 'ben'liði / 'ego'su çok þiþik birisidir; kimseyi kendi zekâ seviyesinde bile görmez..' gibi bir ipucu vermiþti. Ve gerçekten de öyle birisi olduðunun iþaretlerini çok geçmeden vermeye baþlamýþtý.

Hele de, kendisini o vazifelere getiren kiþiyi oyuna getirebileceði zannýyla rahatsýzlýk verici tavýrlar sergileyince, ip kopmuþ ve bulunduðu yerden ayrýlmak zorunda kalmýþtý. Ama ayrýlýrken, kendisini yýllardýr en üst vazifelere getiren Tayyib Bey'e þükran borcunu en çarpýcý cümlelerle ifade etmiþ ve 'Benden Sayýn Cumhurbaþkanýmýza ve bu aziz dâvaya zarar verecek tek bir söz duyarsanýz, yüzüme tükürün!.' gibi cümleler kurmuþtu.

O, o sözlerinin 'er'i olsaydý, büyürdü.. Ama öyle olamadý.. Hattâ birkaç ay önce, videoya alýnmýþ bir konuþmasýnda bu kiþi, Tayyib Bey'e hitaben, 'Sen kimsin yavvv!. Biz olmasak, sen bir hiçtin!.' diyebilecek kadar, herkesi aptal yerine koyan bir 'mantýk ve üstün zekâ(!)' örneði sergileyebiliyor ve gerçekte ise, ihtirasýnýn kör kuyusuna düþüyordu. Her þeyden önce kendisine yazýk ettiðini bile anlayamýyor.

Onun evvelki akþam katýldýðý TV. programýný dinlerken, ayrýldýðý AK Parti'nin '6'lý Masa'yý engellemek için 'ne ayak oyunlarý' yaptýðýndan bahsediyordu da; kendisinin daha öncelerde söylediði, 'Ömrüm CHP ile mücadele içinde geçmiþtir..' sözlerini ve Kýlýçdaroðlu'nun da Meclis kürsüsünden, kendisi için söylediði, 'Bugüne kadar gelmiþ geçmiþ, en câhil ve en çapsýz..' þeklindeki nitelemelerini de unutup, onun arkasýna týpýþ-týpýþ takýlmýþ ve 'anti-Tayyib hareket'in en hýzlý 'ayak oyuncularý'ndan birisi olup çýkývermiþti.

Hele son günlerde, herhalde kendi tercihini mâzûr göstermeye çalýþýrken, 'kâfir, adaletli ise; zâlime karþý çýkýlýr, kâfire itaat edilir..' tarzýnda bir sözü, kimi 'kâfir', kim 'zâlim' sýfatýna lâyýk gördüðünün muhakemesini bile yapamadan söyleyivermiþtir. Hele de, AK Parti'den koparmayý umduðu kitlelerin kendi partisine gelmeyiþini öyle bir komik karamsarlýk içinde söylüyordu ki, þahsen, onun geldiði noktayý; onun adýna da bizim camiamýz içinden çýkmýþ olmasý cihetiyle de hüzünle izledim.

Bir diðer ilginç tipe de deðinmeliyim..

'Ben 7 yaþýndan beri namaz kýlan biriyim, Hacc'a da gittim.. Ama beni, 'kâfir' ilân ettiler..' diye yakýnan birisinin videosunu izledim, bir seçim mitinginden.. Kimse de ona, o ortamda, 'Mâdem ki öyle diyorlar, resmî ideolojinin laik kutsal türbesi haline dönüþen bir mezar ziyaretine, iman tazelemek için gidiver..' diye, kendisinin geçmiþ sözleriyle karþýlýk veremezdi elbette.. Kaldý ki, ona 'kâfir' diyen etkili bir siyasetçi de duymamýþtýk..

Ki þimdi böyle tuhaf yakýnmalar içinde olan o isim de, AK Parti'nin ilk kuruluþ sürecinde o çalýþmalara katýlmýþ ve kendisinin 20 yýl öncelerde yayýnlanan bir mülâkatta açýkladýðýna göre Tayyib Bey'e bir gün, 'Tayyib Bey, sizden makam-mevki, m.vekilliði, ve sair hiçbir þey istemiyorum.. Tek isteðim, AK Parti'nin genel siyasetini belirleyen 3 kiþiden birisi olmak istiyorum.' demiþ; (ne kadar kanaatkâr bir küçük istekmiþ, deðil mi?!!) Ama Tayyib Bey'in, onun bu isteðine hiç cevap vermemesi üzerine, 'vitrin malzemesi olarak kullanýlmak istendiðini' düþünerek, 'AK Parti'den ayrýldýðýný..' ifade etmiþti!

Bu iç siyaset konusuna bu kadarca deðindikten sonra..

VE TUNUS'TAKÝ ACI SÝYASET SOFRASI..

Gelelim Tunus'a ve 3 sene öncelerde C. Baþkaný seçilen Kays Said'in, bir Baþkanlýk kararýyla, (Râþid el'Gannûþî'nin Baþkan'ý olduðu) Tunus Meclisi'ni feshediþine ve Gannûþî'ye de hapsettirip, 40 yýla yakýn bir siyasî geçmiþi olan 'Nýhzet (NAHDA) hareketini ve teþkilatýný da, 'Benden bu yaþta diktatör mü olur?' diye-diye kapatmasý þeklindeki uygulamalarýna..

Hatýrlayalým, Tunus 1575'den 1880'lere kadar 300 yýl Osmanlý hâkimiyetinde bir Beylik statüsünde olan bir eyalet idi. 1880'li yýllarýn baþýnda ise o sýrada Avrupa'nýn en güçlü siyasetçisi durumuna gelen Almanya Baþvekili Kont Bismarck, 1871'de aðýr bir yenilgiye uðrattýðý Sedan Savaþý'ndan sonra aralarýndaki soðuk iliþkileri gidermek için Tunus'u Fransa'ya peþkeþ çekmiþti, Berlin Konferans'ýnda; ve Osmanlý'ya da güyâ dost görünüþüyle.. Çünkü bizim de aðýr þekilde yenilgiye uðradýðýmýz '1877-78 Osmanlý- Rus Savaþý'nýn sonrasý durum söz konusu idi.

Fransa'nýn iþgal ve tahakkümü 1957'ye kadar devam etti ve o tarihte Fransa, Tunus'un istiklâlini tanýdý, güyâ.. Çünkü Arap halkýndan olan bir 'yerli emperyalist kuklasý' olan ve kendisini bir 'Arap kemalisti' olarak niteleyen Habib Burqiba Tunus Cumhuriyeti'nin baþýna oturtulmuþtu. Burqiba, 1987'ye kadar Tunus'a, 'jacobenist/tepeden inmeci' bir diktatör olarak tahakküm etti, halkýn inancýna, Ýslâm'a karþý savaþ açtý. Hattâ o kadar ki, kadýnlar örtüleriyle sokaða bile çýkamaz olmuþlardý..

O sýralarda 'direniþ eri genç bir Müslüman' olan Râþid el'Gannuþî ve arkadaþlarý nice baskýlara mâruz kalýyorlar ve bazý Müslümanlar idâm olunuyor ve Müslüman halkýn direniþi de daha bir güçleniyordu. O sýrada, Burqiba'nýn Ýçiþleri Bakaný olan ve Burqiba'nýn o laik mücadelesini þiddetle uygulayan General Zeynelâbidin bin-Ali, bir gece Burqiba için, 'Artýk C.Baþkanlýðý yapamayacak derecede hasta olduðu'na dair doktorlar heyetinden bir rapor alýp, kendisi rejimin baþýna geçivermiþti!

General Bin-Ali, en azýndan Müslüman direniþçiler için idâmlarý kaldýrmýþtý. Bu durumda Gannuþî ve arkadaþlarýnýn direniþlerinde de özde deðil ama bir metod ve uslûb deðiþikliði olmuþtu.

2010 yýlýnýn son günlerinde Azizî (Ebû Azizî) isimli bir seyyar satýcýnýn karakolda gördüðü iþkencelere tepki olarak kendisini yakmasýyla baþlayýp, hemen bütün bilâd-ý Arab'a, Arap beldelerine de yansýyan ve 'Arap Baharý' denilse de sonuçlarý itibariyle bir 'Arap Kasýrgasý'na dönüþen büyük sosyal hadiseler sýrasýnda Zeynelâbidin bin-Ali, 24 yýllýk diktatörlüðünü býrakýp Suudi rejimine kaçtý ve ortaya yeni bir Tunus çýkacaðý ümidi yükselirken..

O kasýrga Mýsýr'daki 30 yýllýk Husnî Mübarek, Yemen'deki 34 yýllýk Ali Abdullah Sâlih ve Libya'daki 42 yýllýk Muammer el'Gaddafî rejimlerinin çökmesine ve Suriye'de de 50 yýllýk Baasçý Esed Hanedaný'na diktatörlüðüne karþý bir halk ayaklanmasý teþebbüsüne yol açmýþtý.

Ki, bu ülkeler hâlâ da istikrara kavuþamadýlar. Ýç ve dýþ savaþlar, iþgaller, darbeler ve sosyal ve askerî nitelikli bölünmeler, ve sair..

Denilebilir ki Râþid el'Gannuþî, o büyük çalkantýlar içinde, fýrsatçýlýk yapmayýp, ülkesini nasýl istikrara kavuþturacaðýnýn hesaplarýna öncelik verdi ve Tunus, o kasýrgayý yaþayan diðer ülkelere nisbetle daha bir rahat geçiþ süreci yaþadý. Ancak yýllarýn lideri Gannuþî, doðrudan siyasî ve sosyal sorumluluk yüklenmek yerine, çeþitli sosyal kesimlerin uzlaþmasýný önceledi ve halkýn en aktif kesimi olan Müslüman kitlelerin beklentisine cevap vermekten uzak, Munsif Merzuqî ve emsâli isimlerin C. Baþkaný olmasýna 'yeþil ýþýk' yaktý.

Tunus halký onca mücadelelerden beklediðini bulamamýþ bir karamsarlýk içindeyken, bu kez etkili ve güzel ve fasîh konuþmasýyla ve tarafsýz /partisiz/örgütsüz bir þahsiyet olarak sahneye çýkan Kays Said, seçimleri kazandý ve ülkenin temelden yeniden düzenlenmesi gerektiðine dair görüþlerle beklenmedik adýmlar atmaya baþlayýnca.. Gannuþî elini taþýn altýna koymak ve mesuliyet yüklenmekte geç hareket ettiðini nihayet fark edip seçimlere girdi ve Meclis Baþkaný da seçildi; amma, yüzde 40'larda olan halk desteði, yüzde 15'lere düþtü ve Kays Said de, bu durumu fýrsat bilerek Meclis'i kapattý sonunda Gannuþî'yi hapse attý ve siyasî örgütünü, NAHDA'yý da feshetti.

Siyaset, geç kalaný affetmeyen bir 'savaþ sanatý'dýr; sadece savaþ, baþka vasýtalarla sürdürülür.

Tunus halký da bugün diðer birçok Arap rejimlerindeki halklar gibi, 'eski istikrarlý durum keþke devam etseydi..' diye yakýnarak, anýyorlar geçmiþ dönemleri, nice olumsuzluklarýna raðmen..

Gannuþî'nin siyasî mücadelesinin ve benimsediði yöntemlerin ve siyasette pek yeri olmayan sorumluluk almaktan kaçýnmanýn ve belirsizlikler üzerine hayâl kurmanýn bedeli üzerinde etraflýca tartýþýlmasý gerekir, herhalde..