Aslýnda bu yazýyý Pazartesi günü yazacaktým, ama, elim varmadý. Çünkü, polemiðe yol açabilecek yazýlar baþlangýçta zevkli gibi gelebilir, ama, sonra, ‘Keþke o konuya hiç girmeseydim’ dedirtir.
Bu yüzden konuya, aslî ölçü ve ilkelere baðlýlýk ve kadere teslimiyet açýsýndan yaklaþýlacaktýr.
Önce 1-2 nokta..
Tansu Çiller döneminde, DYP’nin Gn. Baþk. Yard. olan (em. Valilerden) M. Gönül, 2001’e aid ilginç bir konu aktarmýþtý, bir tv. proðramýnda..
O zamanki hemen bütün partilerden 200 kadar eski veya o zaman da Meclis’de m.vekili olan kiþiler, Ecevit baþkanlýðýndaki DSP-ANAP ve MHP koalisyon Hükûmeti’nin artýk ülkeyi bütünüyle çöküntünün eþiðine getirdiði içtimaî-siyasî (sosyo-politik) çýkmaz’dan kurtarmak için ortak bir çalýþma yapmak sorumluluðunda olduklarý üzerinde genel prensipte anlaþmýþlar.
Ama, ‘Liderimiz kim olacak?’ deyince, M. Gönül, ‘Tayyib Bey’ fikrini ortaya atmýþ, davet etmiþler..
Erdoðan ve arkadaþlarý, gelmiþ o toplantýlardan birine.. Uzun uzuun dinlemiþ konuþmalarý ve ‘Biz Sn. Erdoðan’ýn liderliði altýnda çalýþmaya hazýrýz..’ demiþler. Erdoðan hiç renk vermemiþ ve biraz sonra da kalkmýþ, gidiyor. M. Gönül onu yolcu ederken, Tayyib Bey de, ‘Cevabýný en kýsa zamanda bildireceðini’ söylüyor.
Ve, M. Gönül, bir hafta kadar sonra da, ‘AK Parti’nin kurulduðu’ haberini ekranlardan dinler ve görür ki, o 200 kiþiden hiç kimse yoktur, bu yeni partinin kurucularý arasýnda.. Ve, ‘Demek ki, biz ona güvenmiþtik, ama, o bize güvenmemiþti.’ der.
Þimdi, bugünkü siyasetçiler arasýndan kaç kiþi, o kadar büyük ve etkili siyasetçinin, ‘Sen liderimiz olarak baþýmýza geç!’ teklifine ilgisiz kalýr ve ‘müthiþ bir fýrsat!’ nazarýyla bakýp balýklamasýna dalmaz?
Kiþinin kendi aslî ölçü ve ilkelerine göre davranmasý böyle bir þeydir.
Ayný Tayyib Bey, 1991 Seçimleri’nde de Ýstanbul’dan m.vekili seçilmiþ, mazbatasýný alýp Ankara’ya gitmiþ; ama, oraya vardýðýnda mazbatasý ibtal edilmiþti. Çünkü, bir baþka kiþinin, tercihli oylarla, onu geride býraktýðý anlaþýlmýþtý.
Erdoðan bir tv. programýnda bunu hatýrlatmýþ ve ‘ O zaman Meclis’e gitseydim, belki de Meclis tartýþmalarý arasýnda eriyip giderdik. Döndüm Ýstanbul’a, RP’nin Ýl Baþkaný, sonra da Ýstanbul BÞ. Beld. Baþkaný olduk ve sonrasý.. Kader aðlarýný sizin isteðinize göre örmüyor..’ demiþti.
Bu da, ‘Geceyi onaran bir mimar vardýr, /Kaderin üstünde kader vardýr’ inancýnýn potasýnda erimek ve teslimiyet hali..
Bunlarý hatýrlamak da faydasýz olmasa gerek..
Asýl özellikleri sorulduðunda ‘Müslüman’ kimliði en öne çýkan bazý arkadaþlar var, siyaset hayatýnda.. Onlarýn eðitim seviyeleri, zekâlarý ve inanç hassasiyetleri, karakterleri ilgi çekmiþ; yine ayný inanç kimliðine mensup daha üst yetkililerce deðerlendirilmiþ.. Böyleleri, hiç beklemedikleri ve baþkalarýnca da beklenmedik yerlere, iç bünyesinde fazla bir özel faaliyetleri olmadýðý siyasî mekanizmalarýn etkili yerlerine paraþütle getirilmiþler.. Böyleleri tek kiþi de deðiller. Getirildikleri yerlerde güzel hizmetlerde de bulundular genel olarak.. Ama, insanlýk hali, görüþ farklýlýklarý veya nöbet deðiþiklikleri sözkonusu olunca.. Öyle bir ‘husûmet’/ düþmanlýk sergilenmeye baþlandý ki, tanýnmaz hale geldiler. Birer sýradan ilkesiz politikacý ve fýrsatçý oluverdiler.
Bunlardan en ünlüsünün, baþýnda bulunduðu yeni siyasî hareketin Ýstanbul- Esenler ilçe kongresinde yaptýðý uzuun konuþmasýný dinledim geçen gün.. ‘Filâný eleþtirdi..’ diye deðil, bizzat kendi þahsiyetine yakýþtýramadýðým için elem duydum. Çünkü, bir hizmet siperinden ayrýlýrken, ‘…son nefesime kadar vefalý kalacaðým, hiç kimse benim aðzýmdan, benim dilimden, benim zihnimden (… -onun-) aleyhine tek bir söz duymayacak’ gibi, manifestovarî sözlerini unutmuþtu.. Ya, o sözleri baþtan söylemeyecekti; ya da, bedelinin kendi þahsiyetini ayaklar altýna atmak olduðunu göze alacaktý.
Kiþiye en büyük zararý kendisi verir denilmiþtir. Üzgünüm..