Siyaset, meşruiyet, demokratikleşme

Sayın Başbakan tarafından açıklanan demokratikleşme paketi çok olumlu bir gelişme. Konunun çok olumlu oluşu hem hukuk devleti hedefinde alınan mesafeden hem de, belki de bu ikinci nokta daha da önemli, reformların toplumda artık nasıl heyecan yarattığının herkes tarafından görülmesinden.

Umarım bundan sonra siyaset yarışı, iktidar partisi ile muhalefet partileri arasında, reformlar ve reform önerileri üzerinden yapılır; hangi parti daha reformcu olursa o partinin kazanacağı kesin çünkü Türkiye hala çok genç bir toplum, medyan yaş 29, böyle genç bir toplum mutlaka değişim ister, burası medyan yaşın kırkın üzerinde olduğu İngiltere gibi bir ülke değil, zaten İngiltere gibi ülkelerde radikal reformlara pek de gerek yok, tarihte bunlar gerçekleşmiş.

Reformların, en önemlilerinin neler olması gerektiği konusunda bir yaklaşım önereceğim.

Siyaset alternatifi de meşru olan konular üzerinde yaşanan bir tartışma, bir üretim sürecidir.

Mesela, parlamenter sistemin korunmasını siyaseten savunabilirsiniz, meşru bir sistemdir; alternatif olarak da başkanlık sistemini önerebilirsiniz, başkanlık sistemi de meşru bir sistemdir, bu iki öneri, parlamenter sistem ve başkanlık sistemi siyaseten tartışılır, bir sonuca varılır.

Tekraren ifade ediyorum, siyaset ancak alternatifi de meşru alanlarda tanımlanabilir.

Alternatifi meşru olmayan konular siyasete konu olamazlar, olmamalıdır, siyaset kavramı bu çerçevede kirletilemez.

Yine mesela, türbanlı kadınların kamu hizmetine girmesi, üniversitelerde okuması meşru bir konudur, tersini savunmak evrensel anlamda temel hak ve özgürlüklere aykırı olacağından meşru değildir ve tam da bu nedenden türban tartışması bir ucu meşru, diğer ucu gayrımeşru bir tartışma olduğu için siyasetin konusu olamaz, olmamalı idi, türban yasağını savunanlar gayrımeşru bir pozisyon aldılar, yaptıkları dolayısıyla siyaset değildi.

Konu bir temel hak ve özgürlük meselesidir, çözüm siyasette değil, izanda, adam olmaktadır, siyaset ancak meşruiyet içinde tartışılabilecek bir alandır; aynen işkence gibi bir konunun siyasete konu olamayacağı gibi.

Türkiye’nin bugünkü acil diye nitelendirdiğim değişim gerektiren konularının büyük bölümü de siyasetin alanına girmemesi gereken konulardır zira bugünkü halleri meşru değildir.

2013 Türkiye’sinde ve dünyasında, AB ile katılım müzakereleri yapan bir ülkede, Avrupa Konseyi üyesi, AİHM’in yargı yetkisini kabul etmiş bir ülkede hukuk sistemimizden ve devlet teşkilatından gayrımeşru konular, düzenlemeler, alanlar, siyaseten değil, hukuk devleti olmanın bir mecburiyeti olarak, uzlaşmaya falan gitmeden hemen ayıklanıp ayıplı bir yakın tarihin çöp kutusuna atılmalıdır.

Anayasanın 66. Maddesinin değiştirilmesi, daha doğrusu sistemden temizlenmesi bir siyasi tartışma konusu bile olmamalıdır, her vatandaşın anayasal isminin “türk” olması gayrımeşru bir konudur, bir kesim yurttaşın temel haklarına aykırıdır, hemen sistemden çıkarılmalıdır.

Anayasanın 117 ve 118. Maddeleri (Genelkurmay’ın Başbakan’a bile bağlı olmaması, Milli Güvenlik Kurulu’nun kararlarını Bakanlar Kurulu’na bildirmesi) hukuk devleti kavramının özüne aykırıdır, bu maddelerin değiştirilmesi, kaldırılması siyaseten ele alınabilecek bir konu değildir, zira siyaseten ele alınabilecek konuların mevcut ve değiştirilmesi önerilen biçimleri hukuk devletine uygun olmalıdır, bu iki madde hukuk devleti ile taban tabana zıt maddelerdir.

Siyasi Partiler Kanunu’nun (SPK) 89. Maddesi Türkiye hukuk sisteminin en korkunç maddesidir, hukuk devleti kavramına en aykırı düzenlemesidir, bu madde orada durduğu sürece Türkiye’nin bir demokrasi olduğunu ifade etmek bile mümkün değildir, bu konuyu ayrı bir yazıda işlemek istiyorum ama Anayasa’nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerine haklı olarak itiraz edenlerin SPK’nın bu maddesini görmemeleri kabul edilebilecek bir şey değildir.

İnşallah yeni bir reform sürecine girmişizdir; bu süreçte öncelik siyasette değil, meşruiyeti dahi olmayan yani siyasete konu olmaması gereken alanların temizlenmesindedir.

Son örnek Mayıs 2012 tarihli devlet protokolü: Genelkurmay Başkanı devlet protokolünde bizde 3. sırada, Fransa’da ise altı yüzüncü zira tüm seçilmişler, milletvekilleri, senatörler bir devlet memurunun gerisinde olamıyorlar o ülkede.

Bu garabetin düzeltilmesi siyasetin değil meşruiyetin, hukuk devletinin bir gereğidir.

Bekliyoruz, her türlü hukuk devleti değişimini de destekliyoruz.