Siyaseti kerih görenlerin siyaseti

Türkiye'de siyaset uzun yýllar halka raðmen yapýldý. Seçimden seçime halkla temas eden, iktidar olduklarýný zannettiklerinde ise gerçek iktidara toslayan siyasetçiler, Menderes'in daraðacýndaki fotoðrafýný akýllarýnda tutarak hareket etti hep. Ýktidar olan ama muktedir olamayanlarýn siyaseti... 

Gerçek muktedirlerin çizdiði sýnýrlar dýþýna çýkanlar, 27 Mayýs'la baþlayan ve düne kadar hemen her türlüsü denenen darbelere muhatap oldular. Görünen bahane "laiklik karþýtý eylemlerin odaðý olmak" þeklinde tezahür etti. Ama arka planda Türkiye'yi ileri karakolu olarak görenlerin menfaat hesaplarý vardý hep.

***

15 Temmuz'daki FETÖ darbe giriþimi, Türkiye'nin darbe tarihinin her yönüyle analizi için biçilmiþ kaftan. Darbeyi organize edenler, destekleyenler, alkýþlayanlar, darbeden menfaat umanlar, darbeye tiyatro diyenler ve uzun vadede bu sürecin iktidarý yýpratmasý için pusuda bekleyenler... 

Ýlk kez bir darbe halkýn ve siyasetin ortak iradesi ile durduruldu, malum. Darbelerin en kanlýsý olmasýna raðmen üstelik. 15 Temmuz'da siyasetin ve halkýn gösterdiði kahramanca direniþ, dünya demokrasi literatürüne bir milat olarak geçmesi gerekirken FETÖ'yü kendi menfaatine çalýþtýranlar tarafýndan eleþtirildi bile. 

Darbe giriþimin üzerinden üç sene geçti. Bu sürecin yönetimi elbette hiç kolay olmadý. Zira süreç, devletin en mahrem kurumlarýnda gizlice örgütlenmiþ, toplumun kýlcal damarlarýna kadar nüfuz etmiþ ve toplumun dini sermayesi üzerine yükselmiþ bir yapýyla mücadele etmeyi gerektiriyordu. Yorucu, yýpratýcý, hukukun hassas terazisinde tartýlmasý gerektiren dünyanýn en zor iþlerinden birini yapmaya koyuldu Türkiye.

***

Bu mücadelenin neresindeyiz peki? Bence çok kritik bir evresindeyiz. Çünkü Türkiye'yi baðýmsýzlaþtýracak olan sýrat köprüsü henüz geçilmiþ deðil. Kefeni ile siyaset yapan bir liderin öncülüðünde bugüne kadar geldik. Ki bu süreç ayný anda onun þahsýný da hedef haline getirdi. Tek sebebi vardý, Türkiye'yi ne uzayan ne kýsalan ve hep baþkalarýnýn menfaatine çalýþan bir ülke olmaktan kurtarmak istemesi. Onun kaderi Türkiye'nin kaderi ile birleþti. Halk tam da böyle algýladý ve desteðini hiç çekmedi. 2013'ten bu yana yaþadýðýmýz süreç Türkiye için bir varlýk yokluk mücadelesi oldu.

***

Gelelim bugüne; 31 Mart seçimlerine, Ýstanbul ve Ankara sonuçlarý üzerinden hezimet gibi bakanlar, Ak Parti'nin 17 yýl sonra hala açýk ara birinci parti olduðu gerçeðini konuþmamayý tercih ediyor. Çünkü bu eleþtirellik üzerinden yeni parti beklentisi pompalanýyor. Baþýndan beri yapýlmaya çalýþýlan buydu aslýnda. Önce Erdoðan ile AK Parti'yi ayrýþtýrmak ve partiyi daha liberal bir çizgiye çekmek istendi. Siyasi liderliðinin en güçlü döneminde Erdoðan'dan kenara çekilmesini bekleyenlerin amacý buydu. Bunu baþaramayýnca "trenden inmedi" intibasý veren ama Erdoðan'la da yan yana durmayan bir çizgi peyda oldu. Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn siyasi gözü karalýðý, mücadeleciliði, risk alan karakteri sayesinde baþbakanlýk, dýþiþleri bakanlýðý gibi ülkenin en önemli siyasi koltuklarýna oturan isimler üzerinden güya bir "öz-eleþtirenler" taifesi oluþtu. Parti tabanýnda ve teþkilatta kendine yandaþ kitle oluþturmaya çabasýydý bu aslýnda. "Partimden asla ayrýlmam" diye yemin billah edenler, Meral Akþener'in MHP'de yaptýðýný yapamayýp pusuda uygun zaman beklemeye koyuldular. Dýþarýdan bakanlara, "trenden inmediler, indirildiler" intibasý vermek için de kritik zamanlarda sözde saðduyunun sesi gibi konuþmayý yeðlediler. 

Ez cümle 2013'te baþlayan sürecin en yeni sürümüne hazýrlýk söz konusu. Tabii burada yeni bir partinin AK Parti ve Erdoðan için olumsuz neticeler doðuracaðýna dair bir ön kabulle hareket ediliyor. Göreceðiz, siyaseti kerih gören "atanmýþ siyasetçilerle" ne yapýlabileceðini.