Siyasetin kuralları boşuna konulmamıştır

Tarhan Erdem dünsiyasetin basit bir kuralını hatırlatıyordu MHP liderine: ‘‘Bir parti lideri, iktidar partisi veya diğer parti liderlerini anlatmak için kullandığı deyimleri ve sıfatları, kendisi için söylendiğinde rahatsız olmayacakları arasından seçmelidir.’’

Doğru bir kural bu. MHP lideri, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun şimdiye kadar sonuçlandırdığı 48 maddeyi bir paket halinde Meclis’e sunma teklifini kabullenen parti açıklamasını geri alırken şu sıfatları kullanmış iktidar partisi sözcüleri için:‘‘Aşağılık yaftasını çoktan hak etmiş, hayasız, densizlik, dürüstlüğü kalmamış, gafil hükümet, inkârcı, patolojik vaka, ihanet yolcusu, vicdansız!’’

Yenilir yutulur küfürler değil bunlar ve söyleyenin bildik çelebi üslubuna da ters...

Kendimiz için söylendiğinde rahatsız olacağımız deyim ve sıfatları başkalarına yöneltmemeliyiz. Özellikle de parti liderleri bundan mutlaka kaçınmalı.

Eskiden siyasetin bu tür yazılı olmayan kurallarına uyulurdu; son zamanlarda nedense kuralları takan pek kalmadı. Hiç tahmin edilmeyecek kişiler ağızlarını bozuyor. Kural tanımazlık muhatap alınan siyasilerin aile mensuplarını işin içine katmaya kadar vardı.

Oysa, siyasetin yazılı olmayan kurallarından biri de, eşi ve çocukları hiçbir zaman tartışmanın içine çekmemektir. Belden aşağı vurmak sayılır bu tür davranışlar...

Geçen hafta bir CHP milletvekili, hem de hiç gereği yokken, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kızının adını saygısızca geçirdiği bir tweet attı takipçilerine... Bereket parti farkı gözetmeksizin bütün siyasiler milletvekilini kınadı, adamı yaptığına yapacağına pişman etti...

Ancak dün gazetelerde çıkan yazılı açıklamasından, milletvekilinin, kabahatini anlamakta zorlandığı anlaşılıyor...

Amacı hakaret değilmiş, iktidar partisinin empati yapmasını arzuladığı için atmış Başbakan kızının adını geçtiği tweet’i... Açıklamasının sonunda şu cümleyle güya özür diliyor: ‘‘Bu sözlerimden kendisine ya da yakınlarına hakaret edildiğini ve saygısızlık yapıldığını düşünenler varsa özür dilerim.”

Eşler ve çocuklarla uğraşmama kuralını çiğnediği için üzerine gelindiğinin farkında değil...

Bir gazete de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun oğlunu işin içine karıştırdı. ‘‘Babasına vur, ama oğullar ve kızlardan uzak dur’’ kuralını bu defa o gazete çiğnemiş oldu.

Neymiş, okuduğu özel okul, bakanın oğluna burs vermiş... Gazete bursun fakir öğrencilere verildiğini özellikle öne çıkararak haberi veriyor ki, bakanı yaralayabilsin...

Okul yönetimi olayı bütünüyle yalanlayan, her yıl başarılı olanların yararlandırıldığı ücret almama biçiminde uygulanan bursu üç öğrenciye verdiklerini, aralarında bakanın oğlunun bulunmadığını bildiren bir açıklama yaptı. Yaptı, ama gazete haberinde ısrarlı. Okul sözcüsü yalan söylüyormuş...

Varsayalım, haber doğru. Çocuk başarılıysa, okul, bakan oğlu diye neden bursu vermesin? Bursa hak kazanan bakan değil ki, öğrenci olan oğlu...

Bir yakınım üniversiteye burslu girdi; okurken sınıf birincisi olduğu için ayrıca ödüllendirildi.

SBS sınavında ilk sıralarda başarılı olmuş çocuklar istedikleri özel okulda parasız okuyabilecekler...

Ne yani, yakınım ‘Bizim paramız var, burs istemem’ mi deseydi? Veya SBS sınavından ‘1.’ çıkmış çocukların ailelerinden parası olanlar ‘İllâ ücreti ödeyeceğiz’ mi demeliler?

Paralı okullarda okuyanlardan burs alabilmek için ‘fakir olma’ şartı aranması da mantığı zorlayan bir şey. Okul paralı yahu...

Maksat bakanın imajını zedelemek ya, çocuğu üzerinden yapılıyor bu...

Yazılı-yazısız kurallar boşuna konulmuş değildir; bugün işinize geldiği için kuralı takmaz burnunuzun dikine giderek istediğiniz küfürü edersiniz... Bakarsınız, sizden daha küfürbaz biri çıkar...

Siyasilerin çoluk çocuğunu işin içine sokarsınız, kopan çığın altında kendiniz kalırsınız, kendinizi savunamazsınız da...

Geçmişte, bayağı eski bir tarihte, bir gazete patronu, küçük bir talebine karşı çıktı diye bir başbakanın eşini hedef alan yayınlar yaptırmıştı. Bugün o kişi basında yok.