Cumartesi akþamý Habertürk’te “Enine Boyuna” programýný izlerken Nagehan Alçý ile Oral Çalýþlar’ýn kimi sözleri karþýsýnda þaþýrýp üzüldüm. Sayýn Alçý AK Parti’yi savunmanýn özgüveniyle olsa gerek haksýz yere de olsa eleþtirmeyi kendinde bir hak olarak görüyor. Programda, “Bu iþ sadece askeri yolla çözülmez, asýl siyasi çözüm gerekli!” diyen Çalýþlar’a katýldýðýný söylerken gerçekte AK Parti hükümetine nasýl haksýz bir eleþtiride bulunduðunu bilmem kendisine hatýrlatmama gerek var mý?
Kimse kendisini AK Parti’yi savunmakla görevlendirmediði için umarým AK Parti’li bir siyasetçiden gelen eleþtiri karþýsýnda “AK Parti’yi cansiperane savunduðum halde karþýlýðý bu mu olmalý?” gibisinden yanlýþ bir tepkiselliðin içine girmez.
Alçý’nýn Çalýþlar’a katýldýðýný söylediði husus AK Parti hükümetinin Kürtlere yönelik bir türlü atmadýðý iddia edilen adýmlarla, dahasý “siyasi çözüm!” lafýnýn arkasýna saklanmýþ PKK/HDP hamiliðini içeren bir zihni yapýyla alakalý olmamýþ olsaydý iþbu eleþtiri yazýsýna lüzum dahi hissetmezdim.
Alçý’nýn “AK Parti hükümeti uluslarasý camiaya Afrin operasyonunun Kürtlere karþý yapýlmadýðýný en üst perdeden ifade etmeli!” lafý sureti haktan görünen büyük bir haksýzlýk içeriyor. Cumhurbaþkaný’mýzýn, Baþbakan’ýmýzýn ve Dýþiþleri Bakaný’mýzýn operasyonun en baþýndan itibaren bu mesajý en yüksek sesle dillendirdiðini Alçý’nýn bilmemesi mümkün mü?
Çalýþlar’ýn bu bahiste durduðu yer öteden beri ayný. Eski Türkiye’ye ait “Kürt sorunu”nun çözülmemiþ olduðu varsayýmýna dayalý o eski ezberleri tekrarlýyor. Eski Türkiye’nin o sorunlu dili üzerinden, üstelik çözüme kavuþmuþ bir sorun alaný üzerinden, yani hâlâ “Kürt sorunu” diye tanýmladýðý alan üzerinden muhalefet etmeyi “sol aydýn tavrý” olarak kabul ediyor.
Üzüldüðüm nokta þu: Söylediklerinin içini dolduramýyor olmasýna raðmen o beylik laflarý arka arkaya sýralýyor olmasýyla kendisini düþürdüðü durumun farkýna varamamasý.
Þimdi soruyorum kendisine açýk açýk...
Bir: “Kürt sorunu” dediðiniz sorun nedir?
Ýki: “Siyasi çözüm”le kastettiðiniz nedir?
Üç: “Kürtlerin talepleri var, o talepler doðrultusunda siyasi adýmlar atýlmalý!” derken hangi taleplerden söz ediyorsunuz?
Dört: “PKK sorunu askeri operasyonla çözülmez, asýl siyasi çözüm gerekir!” derken önerdiðiniz þey nedir?
Beþ: Türkiye’de Kürtlerin hangi karþýlanmamýþ talebi karþýlanýrsa PKK terörü siyaseten bitirilmiþ olur?
Altý: PKK kendisine silahlý güçleriyle hükmedeceði bir toprak parçasý verilmediði sürece silah býrakmayacaðýný söylüyor. Bu durumda siz hükümet oldaydýnýz ne yapardýnýz?
Çalýþlar’dan genelleme yapmadan somut cevaplar bekliyorum.
Nagehan hanýmdan da...
Böylece Alçý’nýn, hem Çalýþlar ile zihnen nerede örtüþüp örtüþmediðini öðrenmiþ oluruz hem de her ikisinin “siyasi çözüm” bahsinde neyi önerdiðini öðrenmiþ oluruz ki bence bu küçümsenmeyecek bir katký olur.
Þer cephenin son kalemizi liderimizin þahsýnda düþürmek için amansýz ve ahlaksýz hamleler yaptýðý bir dönemde “Biatsa biat, itaatsa itaat! Ölümüne arkandayýz Reis!” dedim. Bunun körü körüne bir itaat ve sadakat anlayýþýný içermediðini aklý baþýnda herkes anlar.
Bir partide siyaset yapmaya karar vermiþseniz zorunlu olarak disiplin, itaat ve sadakat kavramlarý herkesten önce sizin için büyük önem arz etmeye baþlar.
Zira partiler fikir kulüpleri deðildir.
Lidere itaat, itikadi anlamda “iman” üzerinden tartýþýlacak bir konu deðildir.
Lidere itaat bahsini, durduk yere itikadi bir sorun alanýna sokup zararlý bir tartýþmaya kapý aralamak ise son derece yanlýþ ve tehlikelidir.
Liderimizin þahsýnda ideallerimizin yok edilmek istendiði kritik bir süreçte imanýmýzý kuþanarak bilinçle yükselttiðimiz “Biaatsa biat, itaatsa itaat!” anlayýþýnýn aslýnda bilumum þer cephesinin suratýna imanla indirilmiþ bir tokat olduðunu bilen bilir.
Biz aklýmýzý kimseye rehin vermiþ deðiliz. Bizim imanýmýz ilkelerimizedir. Ýtaatýmýz ve sadakatýmýz ise imanýmýzýn gereði olarak ilkelerimizi þahsýnda somutlaþtýran liderimizedir. Hiçbirimizin þahsi öfkesine ve hýrsýna itikat ve fikir elbisesi giydirmeye hakký yoktur.