Faik Tanrıkulu
Faik Tanrıkulu
Tüm Yazıları

Siyasi hamlelerin ardından gelen hain terör saldırıları

Ankara TUSAŞ tesislerine yönelik gerçekleştirilen hain saldırıyı şiddetle kınıyor ve telin ediyorum. Bu tür terör saldırıları, sadece ülkemizin savunma sanayisine yönelik bir tehdit değil, aynı zamanda milletimizin birlik ve beraberliğini hedef alan alçakça girişimlerdir. Türkiye, böylesi saldırılarla sarsılmayacak kadar güçlü bir devlettir; terörün amacı, toplumda korku ve kaos yaratmak olsa da milletimizin kararlılığı ve direnci her defasında bu hain planları boşa çıkarmaktadır.

Bu menfur saldırıda hayatını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum; dualarımız, bir an önce sağlıklarına kavuşmaları için onlarla. Özellikle savunma sanayiimize yönelik bu tarz saldırılar, Türkiye'nin kendi kendine yeterli ve güçlü bir savunma sistemi inşa etme iradesini daha da pekiştirecektir.

Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz yıllarda İçişleri Bakanlığına yönelik bir terör saldırısı girişimi gerçekleşmiş, ancak bu hain saldırı girişimi güvenlik güçlerimizin başarılı müdahalesi sayesinde başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Ancak, terör örgütlerinin alçakça planları ne yazık ki Taksim Meydanı'nda sivil vatandaşlarımızı hedef alan bir saldırıyla yeniden karşımıza çıkmıştı. Bu menfur saldırıda masum vatandaşlarımız hayatını kaybetmiş, birçok kişi de yaralanmıştı.

Tabii ki, en nihayetinde Sayın Devlet Bahçeli'nin beklenmedik Öcalan çıkışının hemen ardından böyle bir terör saldırısının gerçekleştirilmesi, geçmişte de sıkça gördüğümüz gibi, siyasi hamleler sonrası süreci sekteye uğratmak isteyen gizli iradelerin devreye girdiğini düşündürmektedir. Özellikle Türkiye'nin iç ve dış siyaseti açısından kritik adımların atıldığı dönemlerde, bu tür terör eylemlerinin gerçekleşmesi manidar bir tablo ortaya koymaktadır.

Bu söylemi eleştirenler de bulunuyor; kimileri, bölgede yeniden kartların karıldığı bir dönemde siyasi manevralar yapmanın gerekliliğini savunurken, bazı kesimler ise bu tür hamlelerin terör saldırılarına zemin hazırlayabileceği görüşünde. Doğal olarak farklı düşüncelerin ve argümanların ortaya atılması olağan. Ancak, saldırının doğru ya da yanlış bir değerlendirmesi yerine, olayların zamanlamasının ve planlı bir süreç sonrasında gelmesinin dikkate değer olduğu açıktır. Bu yazıda da asıl üzerinde durmak istediğim nokta bu. Zira Türkiye'nin yakın tarihine baktığımızda, siyasi irade bir adım attığında, gerek iç karışıklıklar çıkarmaya yönelik girişimler, gerekse terör saldırıları gibi eylemlerle, siyasi iradeyi baltalama ve iktidarı zor durumda bırakma çabalarının devreye sokulduğunu görmekteyiz.

Bu tür olaylar, Türkiye'nin iç siyasetindeki kritik dönemlerde sıkça karşımıza çıkan bir tabloyu yansıtmaktadır. Özellikle Çözüm Süreci döneminde yaşanan benzer saldırılar ve Oslo görüşmelerinin sızdırılması, Türkiye'nin sürece yönelik adımlarını baltalamak isteyen bir gücün devrede olduğunu açıkça gösteriyor. Çözüm Süreci, Türkiye'nin terörle mücadelesinde askeri yöntemlerin ötesine geçerek, siyasi ve sosyal adımlarla çözüm arayışını öne çıkarmayı hedefleyen bir inisiyatifti. Ancak bu süreç boyunca, terör örgütlerinin gerçekleştirdiği beklenmedik saldırılar, başka bir iradenin devrede olduğuna dair şüpheleri artırmıştı.

Benzer şekilde, Oslo görüşmelerinin sızdırılması olayı da, devlet ile terör örgütü arasında yürütülen gizli diplomatik süreçlerin ifşa edilmesiyle, müzakere çabalarına darbe vurmayı amaçlanmıştı. Görüşmelerin sızdırılmasıyla toplumda bir güvensizlik ortamı yaratılmak istenmiş, devletin terörle mücadelesindeki kararlılığına gölge düşürülmeye çalışılmıştır.

Geçmişte yaşanan benzer olaylar, Türkiye'deki siyasi hamlelerin ardından, bu tür terör eylemlerinin gelişigüzel olmadığını, aksine planlı ve stratejik bir şekilde zamanlandığını göstermektedir. Özellikle, Türkiye'nin terörle mücadelede önemli bir yol katettiği, savunma ve güvenlik politikalarını güçlendirdiği dönemlerde bu tür saldırıların artması, bir elin devreye girdiğini gösteriyor.

Sonuç olarak, Türkiye'deki siyasi hamlelerin ardından gerçekleşen terör saldırıları, bu hamleleri boşa çıkarmak isteyen iradelerin devreye girdiğini açıkça göstermektedir. Çözüm Süreci'nde ve Oslo görüşmeleri sırasında yaşanan benzer olaylar, süreci baltalamaya yönelik girişimlerin geçmişten bugüne süregeldiğini ortaya koymaktadır. Ancak, Türkiye'nin terörle mücadelede gösterdiği kararlılık ve milletimizin birlik ve beraberliği, bu tür sabotaj girişimlerinin başarısız olacağını bir kez daha kanıtlamaktadır.