Mustafa Sabri Beşer
Mustafa Sabri Beşer
Tüm Yazıları

Siz de Korelileştirdiklerimizden misiniz?

Bazı olaylar vardır küçük gibi görünürler ama arkalarında yatan gerçekler ürkütücü boyutlardadır. Sinsi sinsi ilerler, kendini belli etmezler. Etkileri görülmeye başladıktan sonra iş işten geçmiştir.

Güney Kore'nin "misyonerlik" olarak da tanımlanabilecek faaliyetleri tam da bu cinsten. Gençler arasında son yıllarda hızla yayılan Güney Kore hayranlığı günümüzde gözle görülür, elle tutulur hale gelmeye başladı.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Hadımköy'de üç genç kız kaybolur. Aramalar sonucu Avcılar'da bir parkta bulunan gençlerin, seyrettikleri Güney Kore dizilerinden etkilenerek Güney Kore'ye gitmek üzere yola çıktıkları anlaşılır. Her ne kadar aile tarafından yalanlanmış olsa da çocukların ilk ifadesinden anlaşılan görmezden gelemeyeceğimiz bir gerçek var.

Güney Kore'nin, popüler kültürü ön plana çıkararak dünyaya açılması 90'lı yılların başında başlıyor. Bu açılıma Kore hükümetinin de destek vermesiyle akım, hızla dünya üzerinde yayıldı ve bu akıma "Hallyu" adı verildi.

Hallyu akımının ülkemize ulaşması ise 2005 yılına denk geldi. 2005 yılında ilk defa ekranlarda yayınlanan Güney Kore dizileri sonraki yıllarda yoğunlaşarak devam etti. 2010 yılına gelindiğindeyse neredeyse bütün özel kanallarda Güney Kore dizileri yayınlanmaya başladı.

Güney Kore kültürünün en büyük istilacı gücü olan K-Pop müziği, BTS isimli grupla birlikte hızla gençler arasında yayılmaya başladı. Sadece Türkiye'de değil bütün dünyada hızla BTS fanları oluştu. BTS grubu hakkında yazdığım ve zararlarını anlattığım "Gübre Böceği, BTS Grubu ve 11 Yaşındaki Kızlarımız" başlıklı yazıma o kadar çok tepki geldi ki...

Bu grubun Türkiye'deki hayranları sandığımızdan çok daha fazla ve hararetli...

K-Pop akımına ve onun en büyük temsilcisi olan BTS grubuna baktığımızda cinsiyetsiz, ya da toplumsal cinsiyetçi, gelenek ve ahlaki değerlere kafa tutan bir kendilik mesajı verdiğini görüyoruz.

Giyimlerinden, makyajlarından ve fiziksel görünümlerinden bağımsız olarak "dilediğin gibi ol" mesajı veriyorlar.

İslam ve Türkiye toplumunun değerlerine tamamen aykırı mesajlar veren Güney Kore dizi kültürüne yönelik ilgi, akademik çalışmalara konu olmuş durumda. Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde Fatma Özturhan tarafından hazırlanan yüksek lisans tezinde gençler arasında hızla yayılan Güney Kore kültürü hakkında ilginç tespitlerde bulunuluyor.

Güney Kore kültürüyle ilgili devlet destekli çalışmaları, "misyonerlik çalışmaları" olarak tanımlayan Özturhan; "Güney Koreli misyonerler, dizi ve filmlerin etkisiyle İmam Hatip Lisesi kız öğrencileri üzerinde bir hayranlık oluşturarak, sosyal medya üzerinden de faaliyetlerini yürüterek, nihayetinde öğrencileri Güney Kore dil kursları, Kültür Dernekleri vb. yerlerde bir araya getirerek misyonerlik faaliyetleri yapmaktadırlar." görüşünü belirtiyor.

Özturhan, çalışmasının sonunda "Misyonerlerin bu faaliyetlerine baktığımız zaman, tamamen bir Hristiyanlaşma, başka bir ifadeyle din değiştirme, nicel olarak çok olmasa da gençlerimizin toplumla olan mesafelerinin uzaklaştırılması büyük bir problem olarak ele alınmalı, bu hususta önemli adımlar atılmalıdır." tespitinde bulunuyor.

Gençlerimizi hızla kendi toplum ve kültürüne karşı yabancılaştıran Güney Kore kültürüne karşı ilk elden tedbir elbette aile tarafından alınmalıdır.

Aile olmadan hiçbir şekilde başarıya ulaşmak mümkün değildir.

Ailede başlatılacak çalışmalar ise mutlaka devlet kurumları tarafından desteklenmelidir.

Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere toplum, gençlerimizi etkisi altına alan bu sinsi düşman hakkında bilgilendirilmelidir. Yine başta TRT olmak üzere özel kanallar Güney Kore kültürünü özendirici yayınlarına çekidüzen vermelidirler.

Özellikle Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından desteklenecek yazılı ve görsel materyaller gençlerimizi etkisi altına alan bu sinsi düşmanla mücadelede aile tarafından verilecek olan mücadeleye oldukça yardımcı olacaktır.

Etkisini gün geçtikçe artıran bu tehlikeyi görmezden gelmek mümkün değildir.

Bu sinsi tehlikenin daha fazla zarar vermesini engellemek için gereken adımları hep birlikte bir an önce atmalıyız.