Siz hangi vicdan sınavından geçebildiniz?

İktidar yanlıları meseleyi “dış güçler”, “faiz lobisi”, IMF” gibi hakikaten zavallıca argümanlarla anlamaya çalışıyorlar da, sizin değerlendirmeleriniz çok mu yetkin, çok mu sofistike, çok mu akıllıca?

İktidar yanlılarının üslubunda sorun görüyorsunuz, ayırıcı buluyorsunuz.

Eyvallah...

İktidar karşıtlarının üslubu çok mu kucaklayıcı?

Katliam hazırlığı yapıldığı yazılıyor, söyleniyor, paylaşılıyor.

Burada bir problem görmüyor musunuz?

Niçin aranızdan biri çıkıp, “Bu ne Can Dündar? Ne katliamı? Ne hazırlığı? Hangi annenin kucağından çocuğu alınıp götürülmüş? Hiç Allah’tan korkmuyor musun?” diye sormuyor?

Niçin biriniz “Çık lan karşıma... Delikanlı olsaydın karşıma çıkardın!” diyen Emrah Serbes’e bir çift laf söylemiyor?

Gezi Parkı’ndaki acıklı “komün görüntüleri” hiç mi kalbinizi ağrıtmıyor?

Öldürülen insanlar, parçalanan vitrinler, yakılan otobüsler, devrilen ambulanslar hiç mi vicdanınızda makes bulmuyor?

Başbakan’ın ofisine yürüyorlar... Burayı ele geçirirlerse, önemli bir psikolojik bariyeri aşacaklarmış.

Devrim’in ayak sesleriymiş bu.

Hatta “devrim’in ta kendisi”ymiş...

Öyle değil miymiş Ece Temelkuran?

Öyle değil miymiş Banu Güven? 

Bu kalkışma illa ki bir devrimle noktalanmalıymış. Devrim gerçekleştirilinceye kadar Gezi Parkı’nı terk etmeyeceklermiş.

Burada bir “araz” sezmiyor musunuz?

Başbakan Vekili Bülent Arınç’la görüşen Taksim Dayanışma Heyeti üyeleri, “Köprü yapmayacaksın. Havaalanı açmayacaksın. Derhal istifa edip gideceksin. Ayrıca bilimsel gerçekler referanduma götürülemez” buyuruyor. Güya otoritarizme karşı çıkan arkadaşların temellük ettiği bu totaliter dil sizi rahatsız etmiyor mu?

Niçin aklı başında biri çıkıp, “Bu dediğiniz Stalin’in Sovyetleri için geçerlidir. Geçti o günler cancağızım, artık yeni şeyler söylemek lazım” demiyor?

İktidar yanlıları çok sığ, çok kalitesiz, çok komplocu...

İktidar karşıtlarında nasıl bir “kalite” ve “derinlik” saptadınız?

Binlerce hesap üzerinden yayılan “Şu kadar ölü var... Polis panzerleri bir kadını ezdi... Dolmabahçe’de onlarca ceset gördüm... Hastaneler yaralı kaynıyor. Polis kimyasal silah kullanmaya başladı. Dünyaya sesleniyorum, acil yardım gönderin” haberlerini ve bu haberleri aleni kanallara taşıyan mümtaz medya mensuplarının ibretlik komplocu yaklaşımlarını hangi salim akılla açıklıyorsunuz?

Levazım ofisi gibi çalışan Divan Oteli’ni...

Bilmem ne süper marketler zincirinden Devrim Market’e taşınan gıda maddelerini...

Doğa katliamcısının feriştahı Koç Üniversitesi’nin sınavları iptal edip öğrencilerini eyleme yollamasını...

Cem Boyner’in açtığı “çapulcuyum” pankartını...

Dış dünyanın Gezi Parkı olaylarına gösterdiği orantısız ilgiyi...

Merkel’in demeçlerini...

İsrail’in durumdan vazife çıkaran beyanatlarını...

Beyaz Saray’dan yapılan ve sayısı onları bulan “kaygılıyız” açıklamalarını...

Bütün bunları hangi “sahih niyetin” ürünü olarak görüyorsunuz?

Efendim, Başbakan’ın üslubu sorunlu olduğu için...

Bırakın Başbakan’ın üslubunu da, kendi nezih (!) dünyanıza, kendi nezih dünyanızdan yükselen üsluba bakın.

Bugüne kadar hangi insani ve ahlaki refleksi gösterdiniz, hangi delikanlı tavrı sergilediniz, hangi vicdan sınavından geçebildiniz, hangi “nezahet çizgisini” gözettiniz de, ötekinin üslubunda problem arıyorsunuz?