Siz nefret ettikçe büyüyecek

Bilmiyor musunuz? Yaptığınız şeyin muhalefet olmadığını, düşmanlıkla muhalefet arasında epey bir fark bulunduğunu idrak edemiyor musunuz?

Bir siyasetçiyle değil, yarattığınız bir “heyula”yla boğuştuğunuzun farkında değil misiniz?

Gerçek duygusunu kaybettiğinizi göremiyor musunuz?

Niçin biraz sakin olmayı denemiyorsunuz?

Neden meselelere “suhuletle” bakmayı düşünemiyorsunuz?

Nefret sağlıklı bir duygu değildir.

Sizi bir yere götürmez.

Beklediğiniz başarıyı getirmez.

Sizi daha yaratıcı, daha verimli, daha rantabl, daha ahlaklı, daha insancıl kılmaz.

Büyüttüğünüz heyulanın bazı hallerine bakarak geliştirdiğiniz itiraz diliyle sadece retorik yapabilirsiniz. Başka da bir şey yapamazsınız.

Üzülerek söyleyeyim: “Otoriter” olmakla itham ettiğiniz adama yönelik sağlıksız salvolarınız “muhalefet değeri” kazanmıyor.

Kendinizi heba ediyorsunuz.

Çünkü, aynı tarifeyi, “fiili otoriterler”den esirgediniz.

Bunun bilinmesi, görülmesi, teşhir edilmesi daha da öfkelendiriyor sizi... Öfkeyle kalkıştığınızla kalıyorsunuz...

Müddeisiniz ama haklı değilsiniz.

Darağacı kuranlardan esirgeriniz çünkü bu dili...

Farklılıklara yaşam alanı tanımayanlardan...

İşkenceyi meşrulaştıranlardan... “Adaleti sağlamak için bir sağdan, bir soldan astığını” söyleyenlerden...

Faili meçhullere gerekçe üretenlerden...

Halkı aşağılayanlardan...

Halkın değer tercihleriyle savaşmayı “ilerlememizin ve çağdaşlaşmamızın mikyası” sayanlardan...

İnanç tercihlerini “öncelikli tehdit” kapsamına alanlardan...

Kasetçilerden, pornocularsan, tapecilerden...

Esirgediniz ve hep “mazeretlerle” yaşadınız.

Halinizi teşhire gerek yok.

Bugün siyaset, tek “kanal”dan yürüyor: “Recep Tayyip Erdoğan nefreti...”

Bu sizin eseriniz.

Dış ayağı ve desteği de bulunan bir “nefret hareketi” bu. Ve benzeri görülmedi...

Mezarına işeyenler, “O... Ç... T...” diye pankart açanlar, üçüncü köprüye olmadık isimler takanlar, “Gebereceksin Tayip” diyenler, iki dünde bir “Sonun Menderes gibi olacak” diye yazı yazanlar, aba altından darbe sopası gösterenler, özel yaşamını tarassut altına alanlar, bütün yaşam alanını “böcek”lerle donatanlar...

Sizin eseriniz...

Bir kez daha üzülerek söyleyeyim: Tahayyülünüzdeki dünya yıkıldı... O eski Türkiye’yi yerinde bulamayacaksınız... Eski alışkanlıklarla siyaset yapma imkânı tamamen ortadan kalktı... Tek ve yetkin belirleyici siz değilsiniz artık... Nasıl bir ülke olacağımıza sadece siz karar vermeyeceksiniz; nasıl yaşayacağımıza, ne giyineceğimize, nasıl üreteceğimize... “Öteki”nin ispat-ı vücut etmesi karşısında hafakanlar geçiriyorsunuz ama farklılıklara ve karşıtlıklara saygı duymayı öğreneceksiniz... Dahası, Farklılıkları ve karşıtlıkları “savaş nedeni” saymanıza bu halk izin vermeyecek...

Barışa da alışacaksınız...  

Gencecik çocukların cesedi üzerinden siyaset yaptığınız “mutlu kanlı günler” gerilerde kaldı...

Bayrağa sarılı tabutlar üzerinden iktidar kuramayacaksınız, bizi o arkaik Türkiye’ye geri götüremeyeceksiniz.

Bitti.

Siz nefretle kalkıştıkça yarattığınız “heyula” daha da büyüyecek.

Büyüyecek ve sonunda sağlıklı, huzurlu, müreffeh bir ülke kurulacak.

Bunu da, o zehirli dilinizle aşağıladığınız “dağdaki çoban” gerçekleştirecek.